Batum göçmeni Megrel bir ailenin kızı olarak Karadeniz'in bir dağ köyünde başlayan yaşamı aslında onun yanık müziğinin asıl kaynağıdır. İlk çocukluk yılları egzotik bir coğrafyada geçmiş, müzikle ilişkisi doğanın sesleri ile kuşatılmış olduğu bu yıllarda başlamıştır. Dinleme aşaması diye tanımladığı bu dönemde dilsiz denebilecek kadar sessiz kalmayı tercih edip her türlü sese ( insan sesi, nehir ve derelerin sesi, rüzgarın, yaprak hışırtılarının sesi , ateş böceklerinin, ağustos böceklerinin, ineklerin sesi, atların, odun ateşinin sesi, sallanan bir beşiğin, ağlayan bir bebeğin sesi, toprak küpte tereyağı ve ayran çıkarmak için ritmik olarak dövülen sütten çıkan ses, derin karanlığın ve sessizliğin sesi, duaların, ezan ve sala sesi, ağlayan, ağıt yakan kadınların sesi, uzak dağlarda türkü söyleyerek iş yapan megrel kadınların sesi......) yoğun dikkatle kulak verdiği yıllardır. Şarkı söylemeye bebek denebilecek kadar küçükken başlamış ancak çocuk şarkıları değil yetişkinler için yapılan müziği seslendirmeyi tercih etmiştir. İlkokul yıllarında, ailece davetli olarak gittikleri düğünlerde sahneye çıkıp, orkestra ile şarkı söylemek olağan bir etkinliğe dönüşmüştür onun için. Yaşının çok küçük olması nedeniyle Türk Sanat Müziği parçalarını yetişkin edasıyla söylemesi dinleyenleri şaşkınlıkla gülümsetir. Yollara, keşiflere, öğrenmeye olan tutkusu ilk çocukluk yıllarından beri yaşamına yön vermiştir. Üstün yetenekli olarak tanımlandığı tüm okul yaşamı boyunca bilim, sanat, spor ve yaşama dair ne varsa ayrım yapmaksızın yaşamına katmaya adamıştır kendini. Yaşadıkları mahallede bulunan ve her gün önünden geçtiği müzik mağazasının vitrininde görüp de göz koyduğu ilk gitarını edinip sonra da müzik öğretmeni olan mağaza sahibine gidip ders almak istediğini söylediğinde on iki yaşındadır ve ilk tıngırdattığı ezgi: Uzun İnce Bir Yoldayım. Bu arada küçümsenemeyecek bir şarkı repertuarı oluşmuş ve hemen her ders sonunda öğretmenlerinin isteği ile şarkı söylemektedir. Ortaokulu birincilikle bitirip Nişantaşı Kız Lisesi’ne başladığında ucuz gitarı ve çalıp söyledikleri yetersiz gelmeye başlamıştır. Her gün yürüdüğü yolun üzerinde bulunan ve hemen her gün uğradığı müzik mağazasının kapısında asılı ilanı gördüğünde on altı yaşındadır. Musevi gitar öğretmeninin telefonunu kaydedip ders almak istediğini söyler. Biriktirdiği harçlıklarını gitar derslerine ayırır. Gitar öğretmeni elinden tutup yeni bir gitar almak üzere onu Tünel’e götürdüğünde on yedi yaşındadır. Bu yeni siyah caz gitarını alabilmek, okul birincisi olduğu için babası tarafından kendisine armağan edilen altın madalyaya mal olacaktır. Kısa bir süre önce kaybettiği babasının ruhundan af dileyerek madalyayı iyi bir amaç için kullandığını söyleyerek gitarı alır. Yeni gitarı ve öğretmeni ile şarkıları renklenir. İlk bestesini yaptığında on yedi yaşındadır. İngilizce yazıştığı yirmiye yakın mektup arkadaşının etkisi ile olsa gerek: “I love you very much, I know impossible to touch.....” ve “Köyüm ılgıt ılgıt menekşe kokar şimdi, ah yüreğim yanıyor...” Üniversiteye girdiği yıl bir karar vermiştir: Bu okuldan mühendis olarak mezun olduğumda okunması gereken tüm sanat eserlerini okumuş olacağım, çok iyi gitar çalıp söyleyeceğim, İngilizce’mi Arapça’mı ileri seviyeye çıkaracağım, yürümem gereken tüm yolları yürüyecek, dans edeceğim. Üniversite yılları bu etkinliklerle dolu hummalı yıllardır. Dersler, Klasik Türk Müziği Korosu, folklor, estetik jimnastik, İngiliz Kültür Derneği kütüphanesi, Üniversite kütüphanesi, Libya Konsolosluğu, senfonik rock grubu...uykusuz ama müzik dolu geceler........İlk gerçek yolculuğunu bu yıllarda yapar. Burs kazanarak gittiği Ürdün, orada geçirdiği zaman, Petra, gizemli çöl atmosferi, ölü deniz ve petra yollarında söylenen doğaçtan mırıldanmalar, bundan sonraki yolları hazırlayacaktır. Öğrencilerin uğurlanacağı günün öncesi yapılan gecede Ürdün Üniversitesi rektörü tarafından sahneye çağrılacak ve alnından eksik etmediği bantı ile, bir yerlerden bulup getirilen elektro gitar ile parmakları titreyerek “yesterday”ı söyleyecektir. Arkadaşları ile kurduğu senfonik rock grubu ile beste çalışmaları yaparlar. Onlarca kasede doğaçtan yapılmış şarkılar kaydedilir. İngiliz Edebiyatı okuyan grubun piyanisti, İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyan davulcusu, ressam ve mühendis gitaristi ile Adgar Allan Poe , Gülten Akın Metin Eloğlu gibi şairlerin şiirlerini bestelerler. Bu dönemde Ergüder Yoldaş ile de bir süre çalışır. Gitar çalıp şarkı söylerken onu dinledikten sonra, Ergüder Yoldaş hemen bir menajer tutup onu tiyatro ve müzik camiasına tanıtma girişimlerinde bulunacak ancak o kendi yoluna gitmek üzere bu camiayı terkedecektir. Grup çalışmaları gitar ile olan ilişkisini ciddi anlamda sekteye uğratacak ve gitarı, tek başına şarkı söylediği zaman ona ritm eşliği yapacak bir eşlikçiye dönüşecektir. Altı yıl kadar süren grup çalışmaları bir ürün ortaya çıkaramadan sona erer. Boğaziçi Üniversitesi’nde master yapmaya karar verdiğinde iki çocuk annesidir. Bu arada önce hem musluklarımızdan akan içme suyuna ait şebekenin matematik modelleme projesinin kilit mühendisi olarak, hem de daha sonra ileri mühendislik teknolojileri üzerine Fransızlarla çalışır. Fransa'da Chevire köprüsün' de eğitim görür. Onlarca binanın projesini bitirir. Azerbaycan Samur Apşeron Sulama Projesi'ni Proje Müdürü olarak tamamlar. Uluslar arası konferanslarda sunumlar yapar ve ileri mühendislik teknolojileri ile ilgili pek çok konferans düzenler. Hayatının hiçbir döneminde bilimi sanattan ayırmak gereği duymaz, yaratıcılığın yalnızca sanata mahsus bir kavram olmadığı bilinciyle çalışır. Son üç yıldır geleneksel müzikle ilgili çalışmalar yapıyor. Annelik deneyimini yansıttığı “BİZİM NİNNİLER” den sonra yayınlanan yeni albümü
Devamını Oku