Doğum Tarihi - 1954, TokatÖmer UĞUR, yönetmenliğe 80'li yıllarda başladı. Talihsizdi çünkü 'Son Urfalı' ve 'Ekran Aşıkları' gibi filmleri seyircinin iyice geri çekildiği bir döneme denk gelmişti. 90'larda televizyon için çalıştı, ikibinli yıllarda ise kendisini tümüyle sinemaya vermeye niyetli.'Hemşo'nun yönetmeni filmin kendisi kadar fazla yer bulmadı medyada. Ömer Uğur, filminin yıldız oyuncuları kadar tanınmış bir yönetmen değil ne de olsa, oysa epeyce eskilere uzanan bir sinema geçmişi var. O bunu, simdi 'Hemşo'da olduğu gibi eskiden de kendini öne çıkarmak konusunda biraz çekingen davranmasına bağlıyor ama ilk filmlerini, Türk filmlerinin pek salon bulamadığı şanssız bir dönemde çekmiş olması da önemli bir etken mutlaka. Tanınmamayı çok umursamıyor ama o yıllardaki salon kıtlığı yüzünden hak ettiğini düşündüğü ilgiyi göremeyen iki filmine çok üzülüyor. Biri ''Abuzer Kadayıf'tan yıllar önce İbrahim Tatlıses'in hayatıyla dalga geçen bir eleştiri filmi' diye tanımladığı, başrollerini Talat Bulut'la Nur Sürer'in paylaştıkları 'Son Urfalı'. Öteki de Şahika Tekand, Tarık Tarcan ve Nevra Serezli'nin rol aldığı bilgisayarla evlenme üzerine bir parodi olan 'Ekran Aşıkları'.Sinemanın buhran yaşadığı yıllarda çoğu sinemacı gibi o da televizyona geçmiş, televizyon filmleri ve diziler çekmiş. Aralarında Sibel Turnagöl'ün başrol oynadığı 'Yasemin' dizisi, Muzzez Ersoy'la çektiği şarkıcı dizisi 'Kalbimi Kıra Kıra' ve Aydan Şener'li 90 dakikalık televizyon filmleri de var. Bu arada bir de senaryo yazmış. 12 Eylül'ü konu alan çoğu senaryonun aksine darbenin, devrimci kahramanlar değil de sıradan insanlar üzerindeki etkilerini ele alan 'Sorguda' adlı senaryosu önce Cumhuriyet gazetesinin Yunus Nadi Ödülü'nü almış sonra da Montpellier Film Festivali'nde Avrupa'nın en iyi film senaryosu seçilmiş. O zaman çekme fırsatı bulamadığı bu senaryo üzerinde şimdi hala çalışıyor.Hikayelerin özel bir yeri var Ömer Uğur'un yaşamında.'Ben hikayeye önem verenlerdenim' diyor. 'Yönetmenin anlatacağı bir hikayesi olması lazım. Yönetmenlerin kendi hikayelerini çekmesinden yanayım. Bir adamın bir duygusu, hayata bir bakışı var; senaryo haline getiriyor bunu sonra filmi başkası çekiyor. O zaman başka birinin duygularını tercüme etmiş oluyor yönetmen.'Öğretmen Okulu'ndan mezun olduktan sonra köylerde öğretmenlik yaptığı yıllarda başlamış hikaye yazmaya. Sinemayı tutkuyla ama uzaktan sevdiği bu yedi yıl boyunca da bırakmamış kalemi elinden. Sonunda platonik bir aşkla yetinemeyeceğini anladığı gün sinema okumaya karar vermiş ve İzmir Güzel Sanatlar Fakültesi'nin Sinema Televizyon bölümüne girmiş. Mezun olduktan sonra da İstanbul'a gelip Zeki Alasya'dan Sinan Çetin'e, Ertem Eğilmez'den Atıf Yılmaz'a kadar birçok yönetmene asistanlık yapmış.'Yesilçam'a geldiğimde okullulara müthiş bir antipati duyuluyordu ben de okullu olduğumu saklayıp üç yıl falan herkese asistanlık yaptım' diyor. 'Dolayısıyla okulluyum ama aynı zamanda da çekirdekten yetişme görüyorum kendimi.'Şimdi Galatasaray Üniversitesi'nde senaryo dersi veriyor. Komik hikayeleri seviyor ama 'Hemşo'nunki gibi trajik bir yanı da olanlara daha yakın sanki. Ne var ki, son yıllarda Türkiye'de sanki komedi filmlerinden başka film iş yapmayacakmış gibi bir kanı oluşmasından da hoşlanmıyor. Nisan'da başlamayı planladığı yeni filmiyle bunun böyle olmadığını göstermek niyetinde. İki buçuk yıldır üzerinde çalıştığı senaryo, annesinden başka kimsesi olmayan, ıslahevlerinde büyümüş, bütün hayatı suçla dolu bir adamın öyküsünü anlatıyor.'Yine komik tarafları olan ama 'Hemşo'dan daha karanlık bir film yapacağım,' diyor. 'Yine büyük bir prodüksiyon olacak. Tabii ki komik filmler daha kolay iş yapar ama ben bu filmi de çalıştıracağıma, daha ciddi filmlerin de iş yapabileceğine inanıyorum.'
Devamını Oku