Empire Dergisi'ne Göre Tüm Zamanların En İyi Oyuncuları
Sinema tarihinin en başından beri filmlerin kendileri kadar ilgi çeken şey oyuncular oldu.
Bütün ihtişamları ile seyirciyi büyüleyen yıldızların hayatları, performansları kadar merak konusuydu. Fakat bazı oyuncular sadece dış görünüşleriyle, hayat tarzlarıyla değil, unutulmaz ve büyüleyici performanslarıyla akıllarımıza kazındılar. Empire Dergisi de, geçtiğimiz günlerde tüm zamanların en iyi elli oyuncusunu bir araya getirmişti. Sizler için bu oyunculardan yirmi tanesine yakından baktık. Kalan isimleri merak ederseniz buradan inceleyebilirsiniz!
İyi okumalar!
1. Philip Seymour Hoffman
Philip Seymour Hoffman (1967-2014) Amerikalı aktör ve yönetmen. En İyi Erkek Oyuncu Oscarı'nı kazandığı Capote filmindeki performansıyla hatırlanmaktadır. 1967'de New York-Fairport'ta dünyaya geldi. İş için sürekli seyehat eden babası Gordon Hoffman, Xerox için bilgisayar sistemleri satan bir satıcı; annesi Marliyn ise kendini dört çocuğuna(Jill, Gordy, Philip ve Emily) adamış bir evkadınıydı. Philip 9 yaşındayken anne babası boşandı. Philip, lise yıllarından beri oyunculuğa meraklıydı. 1989'da New York University'ye bağlı Tisch School of the Arts'ın tiyatro bölümünden mezun oldu. Okuldan mezun olduktan sonra zorlu bir dönem bekliyordu onu. Henüz 22 yaşındayken alkol ve uyuşturucu bağımlılığından kurtulmak için rehabilitasyon merkezinde tedavi gördü. Bağımlılıktan kurtulan Hoffman kendini tamamiyle oyunculuğa verdi.Önce New York ve Chicago sahnelerine çıktı. İlk büyük sinema rolü Kadın Kokusu filmindeki George Willis Jr. rolüydü. The Big Lebowski ve Magnolia filmlerinde önemli roller aldı. 25. Saat ve Kızıl Ejder filmlerindeki yardımcı rolleriyle sinemaseverlerin gözündeki yerini iyice sağlamlaştırdı. En büyük başarısını 2005 yapımı Capote filmiyle elde etti. Başrolde oynadığı bu filmde Truman Capote karakterini büyük bir başarıyla canlandıran Hoffman, En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar başta olmak üzere BAFTA ve Altın Küre gibi birçok ödülü evine götürürken, sadece karakter oyuncusu olarak değil, başrolde de yetenekli bir oyuncu olduğunu herkese kanıtladı. 2007 yapımı Charlie Wilson's War, 2008 yapımı Doubt filmleriyle birçok ödül adaylığı kazandı. 2012 yapımı Paul Thomas Anderson filmi The Master'daki performansıyla bir kez daha Oscar ve Altın Küre adaylıkları kazandı. Son olarak Açlık Oyunları serisinde Plutarch Heavensbee karakterini serinin ikinci filminde canlandıran Hoffman, Açlık Oyunları: Mockingjay 1. filmde de aynı rolü canlandırmaya hazırlanıyordu. Ancak 2 Şubat 2014 günü Manhattan'daki evinde ölü bulundu. Cansız bedeni arkadaşları tarafından bulunduğunda kolunda bir şırınganın takılı olduğu ifade edilen ünlü aktörün ölümünün aşırı dozda kokain, eroin ve diğer uyuşturucular sebebiyle olduğu otopsi sonucunda ortaya çıktı. Hoffman'ın intihar amacı olmadığı, yanlışlıkla yüksek dozda aldığı da belirtildi. Cenazesi 7 Şubat günü toprağa verildi. Hoffman, 1999'dan beri birlikte olduğu kostüm tasarımcısı Mimi O'Donnell'dan 2 kız, 1 erkek çocuk sahibiydi. Ancak ölümünden birkaç ay önce O'Donnell ile evlerini ayırdıkları, bu nedenle Hoffman'ın zor günler geçirdiği iddia edildi.
2. Robert De Niro
Robert De Niro, Oscar ödüllü Amerikalı aktör. Sinema tarihinin en büyük aktörlerinden biri olarak kabul edilen De Niro, özellikle Martin Scorsese filmlerindeki performansıyla akıllara kazınmış, birbirinden çok farklı karakterleri başarıyla canlandırmayı başarmıştır. De Niro 1943'te New York'da doğdu. Sanatçı bir ailenin çocuğu olan De Niro'nun aynı ismi taşıyan babası Robert De Niro Sr. (1922-1993) ressam ve heykeltraş, annesi Virginia Admiral ise (1915-2000) ressam ve şairdi. Bu büyük aktörün ilk önemli rolü, 1973 yapımı "Bang the Drum Slowly"dir. Ancak önemli çıkış yaptığı film olarak Martin Scorsese'nin yönettiği 1973 yapımlı "Mean Streets" filmdir. The Godfather filmleriyle de o bildiğimiz karizmatik, etkileyici Robert De Niro hafızalarımızla yerleşmiştir. 1976 yapımı Taksi Şoförü (Taxi Driver) filmi ve orada canlandırdığı Travis Bickle karakteri sayesinde sinema tarihinin en önemli karakterlerinden birine can veren De Niro, "Are You Talkin' To Me?" repliğiyle akıllara kazındı. Oscar'a aday gösterilen, ancak ödülü Peter Finch'e kaptıran usta aktör, 1979'da Meryl Streep, John Cazale ve Christopher Walken'lı kadrosuyla dikkat çeken The Deer Hunter filminde Rus kökenli Amerikalı bir Vietnam Savaşı gazisini canlandırdı. 1980 yapımı Kızgın Boğa (Raging Bull) ile ise kariyerinin zirvesine ulaştı. Özel hayatında sorunlu bir karakter olan boksör Jake LaMotta performansıyla adeta devleşen De Niro, En İyi Oyuncu dalında hem Oscar, hem de Altın Küre'nin sahibi oldu. 1984'te İtalyan yönetmen Sergio Leone'nin son filmi olan Bir Zamanlar Amerika'da (Once Upon a Time in America) filminde bir diğer muazzam performansa imza attı. 20. yy'ın başlarında New York'un Yahudi mahallelerinden çıkarak mafya devine dönüşen gangster Noodles rolüyle bir kez daha izleyenlerin gönlünde taht kurdu. 1990'da ise bir başka mafya filmi, Scorsese'nin Sıkı Dostlar (Goodfellas) filminde Jimmy Conway rolünde yine ustalığını konuşturdu. 1990'lı yılların sonundan itibaren daha fazla filmde oynamaya başlayan De Niro'nun üretkenliği hiç azalmadı. 1999 yapımı Anlat Bakalım ve 2002'de Anlatamadım mı? filmlerinde mafya babası Paul Vitti rolünü canlandırdı. 2012 yapımı Umut Işığım (Silver Linings Playbook) filminde ise Pat Solotano Sr. rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Oscar'a aday gösterildi. 1976'da evlendiği Diahnne Abbott ile evliliğinden aynı yıl doğan Raphael adlı bir oğlu olmuştur. Raphael De Niro, New York'ta emlakçılık yapmaktadır. Ayrıca Abbott'un bir önceki evliliğinden olan kızı Drena'yı da evlat edinmiştir. 1988'de Abbott'tan boşandıktan sonra manken Toukie Smith ile birlikte olan De Niro'nun 1995'te taşıyıcı anne yöntemiyle Julian Henry and Aaron Kendrick adlı ikiz erkek çocukları dünyaya geldi. 1997'de ise aktris Grace Hightower ile evlendi. Bu evlilikten de 1998'de Elliot ve 2012'de taşıyıcı anne yardımıyla Helen Grace adlı çocukları olmuştur. 6 defa Oscar'a aday gösterilen Robert De Niro, iki defa bu ödülü kazanmıştır. 8 kez aday gösterildiği Altın Küre ödüllerini ise bir kez evine götürmeyi başarmıştır. Ayrıca 2011 yılında Onursal Altın Küre'ye layık görülmüştür. Şu anda "Tribeca Yapım Şirketi" ve "Tribeca Film Festivali"nin sahibidir.
3. Natalie Portman
Natalie Hershlag, daha çok bilinen adıyla Natalie Portman, İsrail kökenli Amerikalı sinema oyuncusu. Leon filmindeki rolüyle tanınmış, 2010 yapımı Siyah Kuğu (Black Swan) filmindeki performansıyla en iyi kadın oyuncu dalında Oscar ve Altın Küre ödüllerinin sahibi olmuştur. 9 Haziran 1981 yılında Kudüs'te dünyaya geldi. Aktris anne ile doktor babanın tek çocuğudur. 3 yaşına geldiğinde ailesi ile birlikte Washington'a taşındılar. En son taşındıkları yer Syosset, New York idi. Natalie Portman, 1999 yılında liseyi (Syosset High School) bitirdi. Oldukça başarılı bir öğrencilik hayatı geçirdi. Daha sonra Harvard Üniversitesi Psikoloji bölümüne girdi ve burdan 2003 yılında mezun oldu. Hebrew Üniversitesi'nde (Kudüs) yüksek lisans yaptı. Sinema kariyerine ilk adımı modellik sayesinde olmuştur. Syosset'te bir pizza salonunda revlon ajansın bir çalışanı tarafından 12 yaşındayken keşfedilmiştir. Kendisi modellikten çok aktrislik yapmak istediğini belirtmiştir.Daha sonra tiyatro kamplarına gitmeye başlamıştır ve yaz tatillerini buralarda geçirmiştir. 12 yaşında, Luc Besson'un kült filmi Leon'da oynama fırsatı elde etmiştir. Ardından Heat, Everyone Says I Love You ve Mars Attacks! gibi filmlerde rol almıştır. Al Pacino ile Robert De Niro'nun rol aldığı Heat filminde Al Pacino'nun kızı olarak küçük bir rolde oynadı. 1996 senesinde Woody Allen'ın Everyone Says I Love You ve Ted Demme'nin Beautiful Girls filmlerinde oynadı. Aynı sene Tim Burton'un Mars Attacks! filminde Amerikan Başkanı'nın kızını canlandırdı. 1999 yılında Susan Sarandon ile birlikte rol aldığı Anywhere But Here filmi ile Sinema Dalında En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Altın Küre Ödülüne aday gösterildi ve George Lucas'ın Star Wars serisinde Padmé Amidala karakterini canlandırmak için anlaşma yaptı. 2002 yılında Yıldız Savaşları: Bölüm II - Klonların Saldırısı gösterime girdi. Ayrıca Jude Law ve Nicole Kidman'ın rol aldığı Soğuk Dağ filminde küçük bir rol aldı. 2004 yılında Garden State ve Closer filmlerinde rol aldı. Closer filmindeki Alice rolü ile Yardımcı Kadın Oyuncu dalında BAFTA ve Oscar'a aday gösterildi. Altın Küre ödülü aldı. 2005 yılında Star Wars serisinin son filmi Yıldız Savaşları: Bölüm III - Sith'in İntikamı gösterime girdi ve yılın en çok izlenen filmi oldu. V for Vendetta'nın film uyarlamasında yer aldı ve film için saçlarını kestirdi. Ardından 1792'de İspanya'da geçen Goya's Ghosts filminde Goya’nın ilham perisi rolünde yer aldı. Mr. Magorium's Wonder Emporium filminde Dustin Hoffman ile birlikte rol aldı. Eric Bana ve Scarlett Johansson ile birlikte rol aldığı The Other Boleyn Girl filminde ise Anne Boleyn'i canlandırdı.Yönetmeni Wes Anderson olan The Darjeeling Limited filminde küçük bir rol aldı. The Simpsons'ın 18. sezonunda Little Big Girl bölümünde Darcy karakterini seslendirdi. Ayrıca Paul McCartney'in Dance Tonight klibinde yer aldı. 2006 yılında Wachowski kardeşlerin yapımcılığını üstlendiği V for Vendetta filminde Evey Hammond rolüyle ses getirdi. 2010 yılında ise eleştirmenler ve sinemaseverlerden büyük övgü alan Darren Aronofsky filmi Siyah Kuğu'da balerin Nina'yı canlandırdı. Bu harika performansıyla başta Oscar ve Altın Küre olmak üzere birçok ödülün sahibi olmayı başardı. 2011'de Ashton Kutcher ile Bağlanmak Yok adlı romantik komedide de oynadı. O yıl ayrıca Marvel'ın süperkahraman filmi Thor'da Jane Foster karakteriyle başrolde yer aldı. 2013'teki devam filminde bir kez daha aynı rolü oynadı. 2015 yapımı Terence Malick filmi Knight of Cups'ta Christian Bale, Cate Blanchett gibi oyuncularla birlikte çalıştı. 2016'da Jane Got A Gun adlı westernin yanında John F. Kennedy'nin eşi Jacqueline Kennedy rolünde övgü kazandığı Jackie filminde oynadı. Jackie rolüyle Altın Küre'de En İyi Kadın Oyuncu adaylığı kazandı. Siyah Kuğu filminin setinde tanıştığı Fransız balet Benjamin Millepied ile birlikte olmaya başlayan Portman, 2011 yılında Aleph adında bir erkek çocuğu dünyaya getirdi. 2012 yılında ise evlendiler ve Paris'e taşındılar. 2016'da yeniden Los Angeles'a geldiler. 2017'de Amalia adındaki ikinci çocuğu doğdu.
4. Tilda Swinton
Katherine Mathilda Swinton, bilinen adıyla Tilda Swinton, İngiliz oyuncu. 1960 yılında Avustralyalı Judith Balfour (1929-2012) ve ünlü İngiliz general Sir John Swinton'ın (1925-2018) çocuğu olarak Londra'da doğdu. 3 erkek kardeşi olan Swinton, oldukça köklü bir ailenin üyesidir. Ailesinin İskoç kökenleri de olan oyuncu, West Heath Kız Okulu'nda okuduğu yıllarda ilerleyen yıllarda Prenses Diana olacak Diana Spencer ile okul arkadaşıydı. Üniversite yıllarında Kenya'da gönüllü çalışmalara katıldı. Cambridge Üniversitesi'nin New Hall bölümündeki Sosyal ve Politik Çalışmalar bölümünden mezun oldu. Üniversite yıllarında sahnelere çıkmaya başlayan Swinton, 1984'te Royal Shakespeare Company'e katıldı. 1986'da oynadığı Caravaggio filmiyle sinemaya adım attı. 1992 yılında Virginia Woolf'un Orlando isimli kitabından uyarlanan aynı isimli filmde Orlando'yu canlandırdı. 1990'larda daha çok Britanya yapımlarında oynayan aktris, 2000'lerle birlikte Hollywood filmlerinde de kendine yer bulmaya başladı. Bu değişim, özellikle ilk Altın Küre adaylığını getiren 2001 yapımı The Deep End filminden sonra oldu. Vanilla Sky, Adaptation gibi filmlerin ardından Constantine'de Cebrail'i canlandırdı. 2005 yapımı Jim Jarmusch filmi Kırık Çiçekler'de (Broken Flowers), Bill Murray'nin oynadığı Don karakterinin eski sevgililerinden Penny'e hayat verdi. 2007 yapımı Michael Clayton filmiyle En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar Ödülü kazandı. George Clooney'nin başrolünde olduğu filmde avukat Karen Crowder'ı canlandıran Swinton, başarılı kariyerini Akademi Ödülü'yle süsledi. Akademi Ödülü dışında BAFTA Ödülü'nün de sahibi oldu. 2009'da Luca Guadagnino'nun I Am Love filminde başrolde oynadı. 2011 yapımı Kevin Hakkında Konuşmalıyız (We Need To Talk About Kevin) filmiyle BAFTA ve Altın Küre'ye aday oldu. 2013'te bir başka Jim Jarmusch filmi Sadece Aşıklar Hayatta Kalır'da (Only Lovers Left Alive) vampir Eve'i canlandırdı. Aynı yıl, Güney Koreli yönetmen Bong Joon-ho'nun Snowpiercer filminde başka uluslararası yıldızlarlar birlikte yer aldı. 2014'te Wes Anderson'ın Büyük Budapeşte Oteli, 2015'te Sen Benimsin (A Biggar Splash) filmlerinde oynadıktan sonra 2016 yapımı Doctor Strange filminde Kadim Kişi'yi (Ancien One) canlandırdı. 2018'de Dario Argento'nun ünlü filminin yeniden çevrimi olan Suspiria'da Bayan Blanc ve Jozef Klemperer karakterlerine hayat verdi. 2017'de bir başka Bong Joon-ho filmi Okja'da Lucy Mirando rolünde oynadı. 1989'dan 2003'e dek İskoç oyun yazarı John Byrne ile birliktelik yaşadı. Bu birliktelikten 1997'de Honor ve Xavier adlı ikiz çocukları dünyaya geldi. 2004'ten itibaren Alman ressam Sandro Kopp ile birlikte olmaya başladı.
5. Samuel L. Jackson
Samuel Leroy Jackson, kısaca Samuel L. Jackson, tiyatro ve sinema oyuncusu. Kendi döneminin en iyi karakter oyuncuları arasındadır. Elizabeth ve Roy Henry Jackson çiftinin tek çocuğu olarak Washington D.C.'de doğdu. Chattanooga, Tennessee'de annesi tarafından büyütüldü. Babasını ömrü boyunca sadece 2 kez gören sanatçının, kendine ve çocuğuna bakabilmek için fabrika işçiliği gibi birçok farklı işte çalıştı. Riverside Lisesi'nde okudu. Morehouse College'da Sualtı Biyolojisi okurken oyunculukla tanıştı ve bölümünü değiştirerek 1972'de mezun oldu. Tiyatro kökenli Samuel L. Jackson, 1980'lerle birlikte sinema filmlerinde küçük roller almaya başladı. Die Hard serisinin üçüncüsünde Bruce Willis'le ve The Long Kiss Godnight'da Geena Davis'le beraber rol alarak bugünkü popülerliğini kazandı. Yani 40'ından sonra şöhrete kavuştu. Ona sinemada ilk şans tanıyan isim kendisi gibi bir siyah olan yetenekli yönetmen Spike Lee'dir. Onun Do The Right Thing ve Jungle Fever gibi birkaç filminde yardımcı rollerde çok iyi performanslar ortaya koyan Jackson, daha sonra Tarantino'nun Pulp Fiction'ında İncil'den ezbere bölümler okuyan gangster Jules karakteriyle dikkatleri üzerine çekti ve Hollywood'un pek çok büyük prodüksiyonunda rol alma şansına kavuştu. Yine Tarantino'nun Jackie Brown'ındaki silah ve uyuşturucu kaçakçısı Ordell rolüyle Berlin Film Festivali'nden bir Altın Ayı kazandı. Amerika Film Endüstrisi'ndeki önyargılar ve siyah oyunculara yeteneklerini ortaya koyabilecekleri rollerin teklif edilmemesi nedeniyle geç üne kavuşan Jackson, son yıllarda bunun acısını çıkartırcasına yılda 3-4 filmde oynamaktadır. Star Wars'un 2000'lerdeki 2. üçlemesinde Mace Windu karakterini canlandırdı. Marvel Sinema Evreni'ne Nick Fury karakteriyle girdi. 2012 yapımı Tarantino filmi Django Unchained'de Stephen karakteriyle bir kez daha yeteneğini ispatladı. Bir sonraki Tarantino filmi The Hateful Eight'te de başroldeydi. 1980'de LaTanya Richardson ile evlenen Jackson'ın 1982 doğumlu Zoe adında bir kızı vardır.
6. Viola Davis
Viola Davis, Oscar ödüllü Amerikalı aktris. Evlerde gündelikçi olarak çalışan, ayrıca fabrika işçisi olan Mary Alice ve at eğitimcisi Dan Davis'in 6 çocuğundan 5.si olarak St. Matthews, Güney Carolina'da doğan Davis, küçük yaşta ailesiyle Central Falls, Rhode Island'a taşındı. Burada maddi imkansızlıklarla dolu bir çocukluk geçirdi. Central Falls Lisesi'nde tiyartoyla ilgilendi. Sonrasında Rhode Island College ve Juillard Okulu'nda tiyatro ve oyunculuk eğitimi aldı. İlk sinema filmi The Substance of Fire'da küçük bir rol aldı. Bu dönemde Steven Soderbergh'in Out of Sight, Solaris, Traffic ve Ocean's Eleven gibi filmlerinde oynadı. 2008'de Doubt filminde tek bir sahnede yer almasına rağmen En İyi Yardımcı Oyuncu dalında Altın Küre ve Oscar adaylıkları kazandı. 2011 yapımı The Help filmiyle bu kez En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar'a aday gösterildi. 2016 yılında DC Comics yapımı İntihar Timi (Suicide Squad) filminde üst düzey istihbarat memuru Amanda Waller'a hayat verdi. Aynı yıl Denzel Washington'ın yönetip başrolünde olduğu Fences'daki performansıyla En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar, Altın Küre ve BAFTA sahibi oldu. 2003'te Julius Tennon ile evlenen Davis'in 3 çocuğu bulunuyor.
7. Cate Blanchett
Catherine Elise Blanchett, bilinen adıyla Cate Blanchett, Oscar ödüllü Avustralyalı aktris. Döneminin en başarılı ve sevilen oyuncularının başında gelmektedir. Blanchett, 1969 yılında Melbourne'da June ve Amerikalı Robert Blanchett çiftinin 2. çocuğu olarak doğdu. Blanchett henüz 10 yaşında iken babası Robert kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Kardeşi Bob bilgisayar mühendisi, kız kardeşi Genevieve Blanchett ise sahne ve kostüm tasarımcısıdır. Eğitiminin ilk yıllarında doğup büyüdüğü Ivanhoe'da olan Blanchett, Melbourne Üniversitesi'nde İktisat ve Güzel Sanatlar okurken 1. yılının sonunda dünyayı gezme amacıyla okulu bıraktı ve çok sayıda ülke gördü. Mısır'da bulunduğu sırada Kaboria adında bir filmde Amerikalı bir ponpon kız rolünü, paraya ihtiyacı olduğu için kabul etti. Sonra ülkesine dönerek Sydney'deki National Institute of Dramatic Art'a kaydoldu ve burayı 1992'de bitirdi. 1993'de ilk önemli tiyatro deneyimini Geoffrey Rush'la birlikte yer aldığı David Mamet'in Oleanna oyununda Carol karakterini canlandırarak yaşadı. 1994-1995 yılları arasında ise Rush ve Richard Roxburgh ile başrolde olduğu, Neil Armfield'ın yönettiği Company B yapımı Hamlet oyununda Ophelia'yı canlandırdı. Blanchett'in sinemada ilk önemli rolü Bruce Beresford'un yönettiği başrollerinde Glenn Close ve Frances McDormand'ın yer aldığı 1997 yapımı Paradise Road filmidir. 1997'de Avustralya Film Enstitüsü'nün (Australian Film Institute) En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü Thank God He Met Lizzie filmiyle kazandı. 1998'de Ralph Fiennes ile başrolleri paylaştığı Oscar and Lucinda filminde Lucinda Leplastrier rolüyle Avustralya Film Enstitüsü'nün En İyi Kadın Oyuncu ödülüne aday gösterildi. Uluslararası sinema dünyasında tanınması, 1998 yılında Elizabeth filminde canlandırdığı I. Elizabeth rolüyle oldu. Bu rol ona ilk Oscar adaylığını getirse de o sene ödülü Shakespeare in Love filmiyle Gwyneth Paltrow aldı. Blanchett En İyi Kadın Oyuncu dalında BAFTA ve Altın Küre ödüllerine de aday gösterildi. 2001'de başrolü Bruce Willis ve Billy Bob Thornton'la paylaştığı Bandits filminde, sıradan evlilik hayatından bıkmış bir ev kadınını oynadı. 2000'lerin başlarından itibaren Hollywood'un yıldız oyuncuları arasında gösterilmeye başlayan sanatçı, Yüzüklerin Efendisi üçlemesindeki Galadriel rolüyle de çok beğenildi. 2005'te Martin Scorsese'nin yönettiği ve Leonardo DiCaprio'nun Howard Hughes'u canlandırdığı The Aviator'daki Katherine Hepburn rolüyle En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar kazandı. 2006'da Babel, Skandal ve The Good German gibi filmlerde oynadı. 2007'de Elizabeth: Altın Çağ filminde Kraliçe I. Elizabeth'i yeniden canlandırdı. Ayrıca I'm Not There filmindeki Bob Dylan performansıyla farklı rolleri canlandırmadaki başarısını bir kez daha gösterdi. 2008'de Babel'den sonra bir kez daha Brad Pitt'le çalıştığı Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi filminde Benjamin'in hayatının farklı dönemlerinde hayatına giren Daisy rolünde oynadı. 2012'de başlayan Hobbit üçlemesinde bir kez daha Galadriel rolüyle izleyici karşısına çıkan Blanchett, 2013 yapımı Woody Allen filmi Mavi Yasemin (Blue Jasmine) ile En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar, Altın Küre ve BAFTA'nın da olduğu çok sayıda ödül kazandı. 2015'te Gizli Dosya (Truth) filminde gazeteci Mary Mapes, Sindirella uyarlamasında kötü kalpli üvey anne, Carol'da da orta yaşlı evli ve çocuklu mutsuz bir kadını canlandırdı. Aynı yıl tamamlanan, 2017'de Türkiye'de gösterime giren Julian Rosefeldt'in projesi Manifesto'da ise tam 13 farklı karakteri canlandırarak ustalığnı tekrar ortaya koydu. 2017'de gösterime giren Thor: Ragnarok filminde kötü karakter Hela rolünde oynadı. Blanchett 1997 yılında senaryo yazarı Andrew Upton ile evlendi. Dashiell John (d. 2001), Roman Robert (d. 2004) ve Ignatius Martin (d. 2008) adlarında 3 erkek çocuk dünyaya getiren Blanchett, ayrıca 2015 yılında Edith Vivian Patricia adında bir kız çocuğunu evlat edinmiştir.
8. Marlon Brando
Marlon Brando Jr. (1924 - 2004) Oscar kazanmış Amerikalı aktör. 20. yüzyılın en önemli sinema oyuncularının başında gösterilmektedir. Marlon Brando, Nebraska'nın Omaha kentinde doğdu. Babası Marlon Brando Sr. gübre ve kimyasal üreticisi, annesi Dorothy Julia Pennebaker, tiyatro oyuncusuydu. Jocelyn ve Frances adlarında iki ablası vardı, Jocelyn Brando (1919-2005) da oyunculuk yapmıştır. Çocukluk yıllarında önce babasının işi, sonra anne ve babasının boşanması ve yeniden bir araya gelmeleri nedeniyle farklı şehirlerde büyümüştür. O zamanlar 'Bud' lakabıyla çağrılan Brando, taklit yeteneğiyle dikkat çekiyordu. Libertyville Lisesi'nden atıldıktan sonra babasının da okumuş olduğu Shattuck Askeri Okulu'na gönderildi. Burada tiyatroyla tanıştı, ancak çıkardığı sorunlar nedeniyle burada da devam edemedi. New York'ta kız kardeşleri gibi oyunculuk kariyerine yönelmeye karar verdi ve The New School'da eğitim aldı. Ders aldığı isimler arasında Stella Adler, Elia Kazan ve Emir Zahirovic de bulunmaktadır. Metot oyunculuğunun temellerini bu yıllarda atmıştır. Profesyonel oyunculuk kariyerine tiyatro sahnesinde başlayan Brando, ilk büyük başarısını 1951 yapımı Arzu Tramvayı (A Streetcar Named Desire) ile elde etti. Bu filmdeki asi Stanley Kowalski rolüyle genç kızların sevgilisi haline gelen oyuncu, oyunculuktaki yeteneğini hemen ertesi yıl oynadığı Viva Zapata! filmiyle tekrar kanıtladı. Meksikalı devrimci Emiliano Zapata'yı canlandırdığı filmdeki performansıyla Cannes'da En İyi Erkek Oyuncu, BAFTA'da En İyi Yabancı Oyuncu ödüllerini kazandı. 1953'te bir Julius Caesar filminde bir diğer tarihi figürü, Marcus Antonius'u canlandırdı ve BAFTA'da tekrar En İyi Yabancı Ödülü'nün sahibi oldu. 1954 yapımı bir başka Elia Kazan filmi Rıhtımlar Üzerinde (On the Waterfront) ile tarihin en başarılı oyunculuklarından birini sergilerken En İyi Erkek Oyuncu dallarında Oscar ve Altın Küre aldı. Şöhretinin zirvesinde olduğu bu yıllarda Sayonara ve The Young Lions gibi filmlerde de oynadı. 1960'lı yıllarda popülaritesi ve filmlerinin elde ettiği gişeleri azaldı. Kariyerindeki bu düşüş, 1972'de çevirdiği iki klasik filmle son buldu. 1972'de sinema tarihine geçmiş Francis Ford Coppola filmi Baba'da (The Godfather) hayat verdiği İtalyan kökenli mafya babası Don Vito Corleone, unutulmazlar arasına girdi. 2. kez Oscar alan Brando, Amerika Birleşik Devletleri'nin Kızılderililere karşı uyguladığı politikayı protesto etmek için törene katılmamış, ödülü almaya onun yerine Kızılderili hakları için mücadele eden Sacheen Littlefeather gidip Brando adına bir konuşma yapmıştır. Aynı yıl çektiği bir diğer önemli film ise, İtalyan yönetmen Bernardo Bertolucci'nin Paris'te Son Tango (Last Tango in Paris) oldu. Özellikle diğer başrol oyuncu Maria Schneider ile çektiği sahneleri ahlaki açıdan çok eleştirilen Brando, yine de performansıyla takdir toplamıştır. 1978'de Richard Donner'ın Superman filminde Jor-el'i canlandırdı. 1979 yapımı bir diğer Coppola filmi Apocalypse Now ile bir kez daha hafızalara kazınacak bir performans sergiledi. 1980'de George C. Scott ile oynadığı The Formula filminin ardından sinemayı bıraktığını açıkladı. Ancak 1989'da A Dry White Season filmiyle yeniden beyazperdeye döndü. Bu filmle son kez Oscar adaylığı kazandı (En İyi Yardımcı Oyuncu dalında). 1990'lı yıllarda bazı filmlerde oynadığı, sağlığında tamamlanan son filmi ise 2001 yapımı The Score oldu. 2001'de zatürree nedeniyle hastaneye yatırılan, son yıllarında aşırı kilo, şeker hastalığı, solunum yetmezliği ve kalp rahatsızlıklarıyla mücadele eden Marlon Brando, 1 Temmuz 2004'te Los Angeles'taki bir hastanede yaşama veda etti. Brando'nun cenazesi yakıldı. Oldukça çalkantılı bir özel hayatı olan Marlon Brando, ömründe 3 kez evlendi. İlk evliliğini İngiliz oyuncu Anna Kashfi (1934-2015) ile 1957'de yaptı. Bu evlilikten ilk çocuğu Christian Devi Brando (1958-2008) doğdu ve 1959'da ayrıldı. 1960'da Meksikalı aktris Movita Castaneda ile evlendi, ama bu evlilik de resmen 2 yıl sürdü. Miko Castaneda Brando (d. 1961) ve adında 1 çocuğu daha doğdu. Miko Brando, uzun yıllar Michael Jackson'ın korumalığını yaptı. 1962'de bu kez Tahitili aktris Tarita Teriipaia ile evlendi. Simon Teihotu Brando (d. 1963), Rebecca Brando (d. 1966) ve Tarita Cheyenne Brando (1970-1995) adlarında çocukları oldu. Ayrıca 1970 doğumlu Petra Barrett'ı da evlat edindi. 1972'de bu evlilik de sona erdi. 1980'lerin sonundan itibaren reşit olmayan Guatemala kökenli hizmetçisi Maria Cristina Ruiz ilişki yaşayan Brando'nun Ninna Priscilla Brando (d. 1989), Myles Jonathan Brando (d. 1992) ve Timothy Gahan Brando (d. 1994) adlarında 3 çocuğu daha oldu. Ayrıca Brando'nun kimliği bilinmeyen farklı kadınlardan başka çocukları da olduğu bilinmektedir. Brando'nun bir diğer özelliği ise film repliklerini ezberlememesi, onun yerine küçük not kartları kullanmasıydı.
9. Michael Caine
Caine, Londra'nın güneyinde Rotherhithe'da doğdu. Annesi Ellen Frances Marie (Burchell), babası ise Maurice Micklewhite idi. Babası balık pazarı bekçisiydi idi.Caine Ulusal Servis'in emriyle Kore Savaşı'na gitmek zorunda kalmış, ülkesine döndükten sonra bir tiyatroda asistan sahne yönetmeni olarak çalışmaya başlamıştı. Caine aktris Patricia Haines ile 1955-1958 yılları arasında evli kalmıştır.Çiftin Dominique adında bir kızı vardır.. Caine daha sonra aktris ve model Shakira Baksh ile 8 Ocak 1973'de evlenmiştir. Çiftin Natasha isiminde bir kızı vardır. Michael Caine menajerinin ısrarıyla soyadını Caine olarak değiştirmişti, Caine ismi 1954 yapımı The Caine Mutiny filminden alınmıştı.
10. Michelle Yeoh
Michelle Yeoh Choo-Kheng, Malezyalı aktris. 1980'lerin sonu 90'ların başında oynadığı aksiyon filmleriyle ünlenmiştir. Yeoh, Malezya'nın Ipoh şehrinde, Çin'den göç etmiş Janet Yeoh ve Yeoh Kian Teik çiftinin çocuğu olarak doğdu. Çok küçük yaşlarda dansla ilgilenmeye başladı. 15 yaşında İngiltere'ye taşındı ve Kraliyet Dans Akademisi'nde bale üzerine eğitim aldı. 1983'te Malezya güzellik kraliçesi seçildi ve Miss World'e Malezya adına katıldı. Jackie Chan'le oynadığı bir reklam filminin ardından Hong Kong'da da ün kazandı. İlk filmi olan Sammo Hung ile birlikte rol aldığı aksiyon-komedi filmi The Owl and Bumbo'dan (1984) sonra, Jackie Chan ve Jet Li'nin gibi isimlerle çok sayıda aksiyon-macera filminde başrolde oynadı. Bu yıllarda Michelle Khan adını da kullandı. Uzun yıllar dansla uğraşmış olmasından ötürü kung-fu'yu kısa zamand öğrendi ve filmlerindeki sahnelerin çoğunu dublörsüz olarak gerçekleştirdi. Çalıştığı şirketi sahibi Dickson Poon'la evlenmesinden ötürü 1987'de oyunculuğu bıraktı, boşanmalarının ardından yeniden sinemaya döndü. Police Story 3, Tai Chi Master, Wing Chun gibi filmlerde dövüş yeteneklerini sergilemeye devam etti. 1997'de People dergisi tarafından belirlenen Dünyanın En Güzel 50 İnsanı arasında gösterildi. 2000 yapımı Ang Lee filmi Kaplan ve Ejderha (Crouching Tiger Hidden Dragon) ile kariyerinin zirvesine yükseldi. 2000'lerde aksiyonun yanı sıra dram yönü kuvvetli filmlerde de oynamaya başladı. 2005'te çekilen Bir Geyşanın Anıları (Memoirs Of A Geisha) da şöhretine katkıda bulundu. The Lady, Final Recipe, Morgan gibi değişik türde filmlerde yer almayı sürdürdü. 1988'den 1992'ye dek Hong Konglu iş adamı Dickson Poon'la evli olan Yeoh, uzun süredir Fransız motor sporları yöneticisi Jean Todt ile birliktedir.
11. Greta Garbo
Greta Lovisa Gustafsson, sahne adıyla Greta Garbo (1905-1990) İsveçli aktris. 1920'li ve 30'lu yılların dünya çapında ünlü yıldızı olan Garbo, sessiz sinemadaki başarısını sesli döneme yansıtabilmiş nadir oyunculardan bir tanesidir. 1905'te Stockholm'de doğdu. 1941'de son filmini çevirene dek 32 filmde oynadı. Emeklilikl günlerinde sansasyondan ve kalabalıklardan uzak bir yaşam sürdü. Amerikan Film Enstitüsü tarafından hazırlanan En Önemli 50 Beyaz Perde Efsanesi listesinde en önemli beşinci kadın yıldız olarak yer almıştır. 1954'te Onursal Oscar Ödülü'ne layık görülmüştür, 3 kez Oscar ödülüne aday gösterilmiştir. Hiç evlenmeyen Garbo, 1990'da New York'ta pnömoni ve böbrek yetmezliğine bağlı nedenlerle 84 yaşında vefat etti. Cesedi yakılarak külleri Stockholm'deki Skogskyrkogården Mezarlığı'na gömüldü.
12. Jack Nicholson
John Joseph Nicholson, kısaca Jack Nicholson, Oscar ödüllü Amerikalı aktör. Canlandırdığı sorunlu ama karizmatik karakterlerle sinema tarihinin efsaneleri arasına girmiştir. Nicholson 1937'de Neptune City, New Jersey'de doğdu. Nicholson doğduğunda annesi June Frances Nicholson New York'ta dansçı olarak çalışmaktaydı. Evlilik dışı ilişki sonucu doğan Nicholson’ın biyolojik babası kesin olarak bilinmemektedir. Küçüklüğünde annesini ablası, büyükannesini ve büyükbabasını gerçek annesi ve babası sanıyordu. Ancak ablası sandığı kişinin aslında annesi olduğunu ancak 37 yaşındayken öğrenebildi. Hollywood’a ünlü animasyon sanatçıları William Hanna ve Joseph Barbera’nın yanında ofis yardımcısı olarak çalışarak girdi. Bu dönemde yeteneği farkedildikten sonra düşük bütçeli filmlerde 1958’den itibaren oynamaya başladı. Oyunculuk kariyerinde büyük bir çıkış yapamadığı için senaristliği denedi. Ancak 1967’de kült film Easy Rider’da aldığı başrolden sonra talihi döndü. En İyi Yardımcı Oyuncu dalında ilk Oscar adaylığını elde etti. 1970’de Five Easy Pieces ile yeniden Oscar adayı oldu. 1974’te Roman Polanski’nin Chinatown filminde rol aldı. 1975’te ise ilk Oscar ödülünü Guguk Kuşu’ndaki McMurphy rolüyle kazandı. Sinema tarihinin en iyi performanslarından birini sergileyen Nicholson artık Hollywood’un en önde gelen birkaç aktörü arasındaydı. 1977 yılında ise adı büyük bir skandala karıştı. Arkadaşı Roman Polanski’nin kendi evinde reşit olmayan bir kızla birlikte olmasının ardından Polanski tutuklandı, ancak mahkeme sonuçlanmadan önce Fransa’ya iltica etti. 1980’de Stanley Kubrick’in gerilim filmi The Shining’deki yazar Jack Torrance rolü kariyerinin zirve noktalarından biridir. 1983’te Terms of Endearment filmindeki rolü, ona En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Oscar getirdi. 1989’da Tim Burton’ın Batman filminde, acımasız Joker karakterini yine müthiş bir performansla canlandırdı. 1992’de ise Birkaç İyi Adam filmindeki Albay Nathan Jessup rolüyle yine gündeme geldi. 1997’de obsesif kompülsif bozukluğa sahip yazar Melvin Udall’ı canlandırdığı Benden Bu Kadar filmindeki performansı, ona 3. ve son Oscar ödülünü getirdi. 2000’li yıllarla birlikte daha az projede gözükmeye başladı. Bunların en önemlileri Schmidt Hakkında (2002), Köstebek (2006) ve Şimdi ya da Asla (2007) filmleridir. 2010'da Nereden Biliyorsun? adlı romantik komedide rol aldı. Jack Nicholson aktif olarak oyunculuğa devam etmemektedir. Jack Nicholson’ın tek resmi evliliği, 1962-68 yıllarında Sandra Knight ile gerçekleşmiştir. Bu evlilikten 1963 doğumlu Jennifer adında bir kızı vardır. 1970’te Susan Anspach’tan doğan Caleb James Goddard’ın Nicholson’ın oğlu olduğu iddia edilse bu kesin değildir. 1970’li yılların başından itibaren Anjelica Huston ile 20 yıla yakın bir süre, aralıklarla beraber olmuştur. 1981’de Danimarkalı manken Winnie Hollman’dan Honey Hollmann adlı bir kızı olmuştur. 1989-94 arası birlikte olduğu Rebecca Broussard’dan 1990 doğumlu Lorraine ve 1992 doğumlu Raymond adlı 2 çocuğu daha olmuştur. Aday gösterildiği 12 Oskar ödülünün 3'ünü kazanmıştır. Erkeklerde 3 Oscar almış olan üç kişiden biridir (Walter Brennan ve Daniel Day-Lewis ile birlikte). Ayrıca 17 kez aday gösterildiği Altın Küre ödülünün 6'sını kazanmıştır. Ayrıca 1999’da Cecil B. DeMille adına verilen Onursal Altın Küre’nin de sahibi olmuştur. Bunun yanında 1994 yılında Amerika Film Enstitüsü’nden Ömür Boyu Başarı Ödülü’nü alarak, bu ödülü alan en genç oyuncu ünvanını kazanmıştır. Sıkı bir Los Angeles Lakers taraftarı olan Nicholson, 1970'ten beri Lakers'ın sezonluk bilet sahibidir. En ön sırada oturduğu için zaman zaman rakip oyuncularla ve hakemlerle yaşadığı diyaloglarla gündeme gelmektedir. Yakın arkadaşı Roman Polanski’nin eşi Sharon Tate’in 1969'da Manson Ailesi tarafından öldürülmesinin ardından yastığının altında bir çekiçle uyumaya başlamıştır.
13. Christian Bale
Christian Charles Philip Bale, Oscar ödüllü İngiliz aktör. 1987 yapımı Güneşin İmparatorluğu (Empire of the Sun) filmiyle ünlenmiş, daha sonra 1990'lı yılların sonlarından itibaren oynadığı filmlerle Hollywood'un en iyi aktörleri arasına girmiştir. İngiliz bir anne babanın çocuğu olarak Galler'in Pembrokeshire bölgesindeki Haverfordwest kentinde doğdu. Annesi Jenny sirk cambazı, Güney Afrika doğumlu babası David ise menajer ve girişimciydi. Bale çocukluk yıllarında Britanya'nın çeşitli bölgelerinin yanında Portekiz'de yaşadı. Anne ve babası 1991'de boşandı. Erin, Sharon ve Louise adında 3 kız kardeşi vardır. 1983'te 9 yaşındayken ilk kez bir reklamla ekranlarda yer almıştı. Daha sonra çeşitli sahne deneyimleri yaşayan Bale, 1987 yılında ünlü Amerikalı yönetmen Steven Spielberg'ün Empire of the Sun (1987) filmindeki James Graham rolü ile tüm dünyada büyük bir şöhret kazandı. Usta aktör John Malkovich ile başrolü paylaşan ve performansı büyük beğeni toplayan Bale, National Board of Review'ın En iyi performans sahibi genç oyuncu ödülünün ilk ve tek sahibi oldu. 90'larda Güney Kaliforniya'da bir kolejde okudu, bu süre zarfında bazı filmlerde oynasa da ağırlığını sinemaya vermedi. 90'ların başında Newsies ve Swing Kids gibi müzikallerde rol aldı, dans sahneleri için 10 hafta boyunca dans ve askeri sanat dersleri aldı. 1999 yapımı American Psycho filmiyle yeniden kendini sinema dünyasına hatırlattı. 2004'te The Machinist filmindeki uykusuz mekanik işçi Trevor Reznik rolü için 55 kiloya kadar düştü. Hemen arkasından uzun yıllar devam edecek Christoper Nolan ortaklığının ilk ürünü olan Batman Başlıyor filmindeki Bruce Wayne rolü için 6 ayda 45 kilo aldı. 2006'da Nolan'ın yönettiği Prestij filminde başrolü Hugh Jackman ve Scarlett Johansson ile paylaştı. 2008'de çok beğenilen Batman filmi Kara Şovalye'de bir kez daha Batman'i oynadı. 2009'da Terminatör: Kurtuluş filminde bir başka ikonik karakter John Connor'ı canlandırdı. 2010'da rol aldığı Dövüşçü (The Fighter) filmi, kariyerinin en büyük başarısını getirdi. Filmin ana kahramanı boksör Mickey Ward'un kardeşi Dickie Eklund rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Oscar ve Altın Küre de dahil birçok ödülün sahibi oldu. 2012'de Kara Şovalye Yükseliyor filmiyle Nolan'ın Batman üçlemesinin son filminde yer aldı. Daha sonra American Hustle, Exodus ve Knight of Cups gibi filmlerde oynadı. Winona Ryder'ın kişisel asistanı olan 1970 doğumlu Sandra "Sibi" Blažić ile 2000 yılından beri evli olan Christian Bale'in Emmaline (d. 2005) adlı bir kızı ve Joseph (d. 2014) adlı bir oğlu vardır. Ünlü aktör, 1.88 m boyundadır. 1992'den beri Los Angeles'ta yaşamaktadır. Greenpeace gibi birçok organizasyonda aktif olarak çalışmaktadır.
14. Anthony Hopkins
Sir Philip Anthony Hopkins, Galli aktör. Sinema tarihinin en büyük aktörlerinden olan Hopkins, Kuzuların Sessizliği filmi ve serinin devam filmlerindeki Dr. Hannibal Lecter rolüyle adını unutulmazlar arasına yazdırmıştır. Hollywood'un en büyük oyuncularından Anthony Hopkins, 31 Aralık 1937'de Güney Galler'de dünyaya geldi. Muriel ve fırıncı Richard Hopkins çiftinin tek çocuğuydu. Cowbridge Grammar School'da eğitim gören Hopkins, 17 yaşındayken bir WMCA amatör tiyatro yapımını gördü ve doğru yerde olduğunu hemen anladı. Yeni bulduğu ilgi alanını piyanodaki yeterliliğiyle birleştirerek, iki yıl eğitim göreceği Welsh College of Music'e geçti. İlk evliliğini 1966'da aktris Petronella Barker'la yaptı. Bu evlilikten 1968'de tek çocuğu Abigail Hopkins dünyaya geldi. 1972'de eşinden boşanan Hopkins, 1 yıl sonra Jennifer Lynton ile evlendi ve 2002'ye kadar bu evliliği devam etti. 2003'te Kolombiyalı Stella Arroyave ile evlendi. Hopkins 2000 yılında Amerikan vatandaşlığı aldı.
15. Gary Oldman
Gary Leonard Oldman, İngiliz aktör ve yönetmen. 1958'de Londra'nın New Cross bölgesinde doğdu. Leonard Bertram Oldman (1921–1985) ve Kathleen Cheriton çiftinin çocuğudur. Kardeşi Laila Morse oyunculuk yapmıştır. Greenwich'te Young People's Theatre'da tiyatro yapmaya başlayan Oldman, aynı zamanda kesimhane ve ayakkabıcı gibi çok farklı yerlerde çalışarak para kazandı. Rose Bruford College'da Oyunculuk Bölümü'nden 1979'da mezun oldu. Hemen ardından İngiltere'nin önemli tiyatrolarındaki performanslarıyla adından söz ettirmeye başladı. 1980'ler boyunca tiyatroda ve zaman zaman yer aldığı İngiliz filmlerinde ne kadar yetenekli bir oyuncu olduğunu izleyen herkese gösterdi. 80'lerin sonuna doğru Amerikan filmlerinde de yer almaya başladı. 1990 yapımı State of Grace'te Amerikan izleyicisine de yeteneğini kanıtladı. Arkasından Oliver Stone'un JFK filmindeki Lee Harvey Oswald rolüyle büyük beğeni kazandı. 1992'de Coppola'nın Dracula uyarlamasındaki Kont Drakula performansıyla En İyi Erkek Oyuncu dalında Saturn Ödülü kazandı. 1994 yapımı Luc Besson filmi Léon'da hayat verdiği acımasız polis memuru Norman Stansfield rolüyle akıllara kazınan bir performans sergiledi. 1997'de Wolfgang Petersen'in yönettiği ve Harrison Ford'un başrol oynadığı Air Force One'da uçak kaçıran Rus terörist Yegor rolüyle bir kez daha takdir topladı. Yine 1997'de, ilk yönetmenlik denemesini Nil by Mouth filmiyle yaşadı. Yönetmenlikte de iyi bir iş çıkaran Oldman, En İyi İngiliz Filmi ve En İyi Orijinal Senaryo dallarında 2 BAFTA ödülünün sahibi oldu. 2001 yapımı Hannibal filminde Lecter'ın hayatta kalan son kurbanı Mason Verger rolünde, ağır makyaj altında yine başarılı bir oyunculuk gösterdi. 2004'te Harry Potter serisine 3. film Azkaban Tutsağı'nda, Sirius Black (Padfoot) rolüyle katıldı. Christopher Nolan'ın yönettiği 2005 yapımı Batman Begins filminde müfettiş James Gordon'ı canlandırdı. Sonraki 2 Nolan-Batman filminde aynı karakteri canlandırdı. 2011 yapımı Tinker Tailor Soldier Spy adlı casusluk filmindeki George Smiley rolüyle bir kez daha takdir kazandı. İlk Oscar adaylığını bu filmle En İyi Erkek Oyuncu dalında kazandı. Paranoia, Maymunlar Cehennemi Şafak Vakti, Bu Dünyanın Dışında gibi filmlerde oynadıktan sonra, 2017 yapımı En Karanlık Saat (Darkest Hour) filmindeki İngiliz Başbakanı Winston Churchill rolüyle belki de kariyerinin en iyi performanslarından birini sergiledi. Churchill performansıyla En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar, Altın Küre, BAFTA ve SAG ödüllerinin sahibi oldu. İlk evliliğini 1987'de aktris Lesley Manville ile yaptı, ancak 2 yıl sonra boşandılar. Bu evlilikten Alfie adında bir oğlu oldu. 1990 -1992 arasında ikinci evliliğini Uma Thurman ile yaptı. Fotoğrafçı Donya Fiorentino ile 1997-2001 arasında evli kalan Oldman, bu evlilikten 2 erkek çocuk babası oldu. Alexandra Edenborough ile 2008'de evlenip 2015'te ayrılan sanatçı, 5. evliliğini yazar ve küratör Gisele Schmidt ile 2017'de gerçekleştirdi.
16. Florence Pugh
Florence Pugh, İngiliz aktris. Restoran işletmecisi Clinton Pugh ve dansçı Deborah Pugh'ın kızı olan oyuncu, çocukluğunun bir kısmını Güney İspanya'da geçirdi. Pugh'un 1992 doğumlu abisi Toby Sebastian da oyuncu ve şarkıcı olarak eğlence sektöründe yer aldı. Ayrıca Arabella ve Rafaela adlarında 2 kız kardeşi vardır. Küçük yaşlarda oyunculuk ve aksan kullanımındaki yeteneğini gösteren Pugh, Wychwood School ve St. Edward's School, Oxford'da tiyatro çalışmaları yaptı. 2014'te ilk sinema filminde, başrolünü bir diğer genç yıldız adayı Maisie Williams ile paylaştığı The Falling'de performansıyla dikkat çekti. 2017 yapımı Lady Macbeth'teki oyunculuğuyla büyük ses getiren Pugh, Yılın Yükselen Yıldızı dalında BAFTA'ya aday gösterildi. Ayrıca Yolcu (The Commuter) filminde Liam Neeson ve Vera Fermiga ile çalıştı.
17. Laurence Olivier
Laurence Kerr Olivier, Baron Olivier, Oscar, Altın Küre, BAFTA ve dört Emmy ödüllü İngiliz tiyatro ve sinema yönetmeni, oyuncusu ve yapımcısı. Birçok kişi tarafından Anglofon dünyada, 20. yüzyılın en büyük oyuncusu olarak kabul edilmektedir. Olivier'in kariyeri hem tiyatroda hem de sinemada oldukça üretken onlarca yıla yayılmıştır. İki alanda da Shakespeare'in Othello'sundan Vahşi Koşu'daki Nazi dişçisine ve Onikinci Gece'deki Sir Toby Belch'e kadar birçok farklı rol oynamıştır. Kilisede görevli bir babanın oğlu olan ve şöhreti Londra West End'deki profesyonel tiyatro sahnelerinde bulan Olivier, Shakespeare uzmanı olmayı kafasına koydu ve ozanın 20. yüzyılda başı çeken yorumcularından biri oldu. Daha sonraki yıllarda, Olivier ikinci karısı Vivien Leigh'ı terk etmenin suçluluğu altında ezilerek kendini işine adadı.[2] Olivier 120'den fazla tiyatro oyununda rol aldı. Bunlardan bazıları: Macbeth, Romeo ve Juliet, Hamlet, Othello ve Vanya Dayı. Yaklaşık 60 filmde rol aldı: William Wyler'ın Uğultulu Tepeler, Alfred Hitchcock'un Rebecca, Stanley Kubrick'in Spartaküs, Otto Preminger'in Bunny Lake is Missing, Richard Attenborough'nın Oh! What a Lovely War, Joseph L. Mankiewicz'in Sleuth, John Schlesinger'in Vahşi Koşu ve kendisinin Hamlet filmleri gibi. 1999'da, Amerikan Film Enstitüsü Olivier'i 100 Yıl 100 Yıldız - En İyi Erkek Yıldızlar listesinde 14. sıraya koydu.
18. Al Pacino
Alfredo James, bilinen adıyla Al Pacino, 1940 doğumlu ABD'li oyuncu. Hollywood'un gelmiş geçmiş en değerli aktörlerinden biri olarak görülen Pacino, Baba serisindeki Michael Corleone, Scarface'teki Tony Montana, Kadın Kokusu'ndaki Albay Frank Slade gibi unutulmayan karakterleri başarıyla canlandırdı. Al Pacino, 25 Nisan 1940'ta New York, Doğu Harlem'de dünyaya geldi. Oyunculuk dersleri alan Pacino, zaman zaman çıktığı gösterilerde oyunculuğunu geliştirdi. 1966 yılında Actors Studio'da eğitim için hak kazandı. Daha sonra James Earl Jones ile çalıştığı The Place Creep'de rol aldı. 1967-68 tiyatro sezonunda zalim bir sokak serserisini oynadığı The Indian Wants the Bronx ile Obie Ödülleri En İyi Erkek Oyuncu ödülünü aldı. Al Pacino'nun Broadway'de sahneye çıktığı ilk oyun Does the Tiger Wear a Necktie?'dır. Her ne kadar oyun kırk gösterimden sonra kaldırıldı ise de Pacino, topluma uyum sağlayamayan bir uyuşturucu bağımlısını canlandırdığı rolüyle Tony Ödülü'nün sahibi oldu. Al Pacino'nun kariyerindeki ilk filmi, 1969 yılında çevirdiği Me, Natalie' dir. Buradaki başarısıyla, yapımcılığını Paramount'un üstlendiği, Francis Ford Coppola'nın The Godfather (Baba) filminde Michael Corleone rolünü oynamaya hak kazanacaktır. Bu filmdeki performansı ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar'ına aday gösterildi. Daha sonra Broadway oyunlarına döndü ve başrolünü oynadığı The Basic Training of Pavlo Hummel ile ikinci kez Tony ödülünün sahibi oldu. Pacino 1974'te ikincisi çevrilen Baba serisinde yine Michael Corleone rolüyle bu kez En İyi Erkek Oyuncu Oscarı'na aday gösterildi. 1975'te Dog Day Afternoon filminde bir banka soyguncusu rolünde bir Oscar adaylığı daha elde etti. Pacino'nun daha sonra rol aldığı filmleri, homoseksüel bir seri katilin peşinde olan bir polis memurunu canlandırdığı Cruising, ve Author Author adlı komedi iş yapmadı. 1983 yılında Brian De Palma'nın yönettigi, şiddeti bol Scarface (Yaralı Yüz) ise ilk gösterildiğinde sinemanın kült filmleri arasındaki yerini aldı. Sinema tarihinin en unutulmaz karakterlerinden olan Küba göçmeni Tony Montana performansıyla Pacino bir Altın Küre adaylığı elde etti. Fakat başarının arkasından tekrar başarısızlık geldi ve Pacino tarihsel epik Revolution (Devrim)'dan sonra gözlerden uzaklaştı. Bu arada The Local Stigmatic filmiyle yönetmenliği denedi. Bu filmi piyasaya sürmeme kararı almıştır. Al Pacino'nun dönüşü, 1989'da çekilen Sea of Love (Aşk Denizi) filmi ile oldu. Film büyük sükse yaptı. Pacino yeniden bir stardı! 1990'da gösterişli bir gangsteri oynadığı Dick Tracy ile altıncı kez Oscar'a aday olan Pacino, aynı yıl çevrilen, üçlemenin üçüncü ayağı "The Godfather Part III" (Baba 3)'de yer aldı Ertesi yıl çevirdiği romantik komedi Frankie and Johnny ve ardından gelen Glengarry Glen Ross, sevilen filmleriydi. Uzun süren sessizliğin ardından Scent of a Woman (Kadın Kokusu)'ndaki oyunculuğu ile nihayet Oscar ödülüne kavuşmayı başardı. Yıldız aktör, yaptığı konuşmaya "Kaybetme serimi sonlandırdınız" sözleri ile başlamıştı. 1993'te Brian De Palma ile tekrar çalıştığı Carlito'nun Yolu (Carlito's Way) ve 1995'te Michael Mann'in yazıp yönettigi, ve Robert De Niro'nun canlandırdığı bir hırsızın peşindeki polisi oynadığı Büyük Hesaplaşma (Heat) ile kariyerine devam eden Pacino, 1996'da politik bir dram olan City Hall'da rol aldı. Fakat o sene dikkatleri daha çok yazıp yönettiği ve rol aldığı Looking for Richard ile çekti. 1997 senesinde genç Hollywood starları ile çevirdiği filmler gündemdeydi. Önce Johnny Depp ile Donnie Brasco ve sonra Keanu Reeves ile The Devil's Advocate (Şeytanın Avukatı)... Al Pacino, 1999 yapımı The Insider (Köstebek) ile sinemaseverlerin karşısında. Başrolü Russell Crowe ile paylaşan Pacino, sigara şirketlerinin halktan gizlediği sırların anlatıldığı ve yayın aşamasında kıyametin koptuğu "60 Dakika" adlı programın yapımcısı Lowell Bergman'ı canlandırdı. 2000 yılında yönetmenliğini Oliver Stone'un üstlendiği ve başrollerinde Cameron Diaz, James Woods ve Dennis Quaid gibi deneyimli oyuncuların yer aldığı Any Given Sunday (Kazanma Hırsı) adlı filmde oynayan aktör, Tony D'Amato adında Amerikan futbolu aşığı bir koçu canlandırdı. 2002 yılında cover Andrew Niccol'ün yönettiği, Rachel Roberts'in S1M0NE karakterini canlandırdığı S1M0NE adlı eserde Al Pacino Hollywood yıldızlarının kaprislerine karşı tesadüfen eline geçen bir fırsatla tepki göstermeyi amaçlayan bir yönetmen olan Viktor Taransky'yi canlandırdı. 2003 yılında genç yıldızlardan olan Colin Farrell ile Çaylak isimli filmde oynadı. 2003 yılında rol aldığı Angels in America adlı mini dizi 12 dalda emmy ödülü aldı, Al Pacino da bu dizi ile ilk emmy ödülünü almış oldu. Aynı yıl Venedik Taciri ismli filminde yahudi tefeci Shylokcu oynadı. 2005 yılında Kirli Para adlı pek beğenilmeyen filimde rol aldı. 2007 yılında ise Jon Avnet'in yönetmenliğini yaptığı 88 Minutes isimli filmde başrolü oynadı. Bu filmde geçmişte kendisinin tespitleri sonucu yakalanan ve idama mahkûm edilen bir cinayet zanlısının suçunu kaldırmak isteyenler tarafından tehdit edilen bir cinayet psikiyatristi ve üniversite hocasını canlandırdı. Diğer taraftan en son 1995 yılında Michael Mann tarfından yönetilen "Heat" filminde usta oyuncu Robert De Niro ile bir araya gelen Al Pacino, 2008'de Jon Avnet'in yönetmenliğini üstlendiği Orijinal Cinayetler (Righteous Kill) filminde yeniden başrolü paylaştı. Türkiye'de 3 Mayıs 2013'te gösterime giren Eski Dostlar (Stand Up Guys) filminde kendi gibi usta oyuncular Christopher Walken ve Alan Arkin'le bir araya geldi. Oscar Ödülü Al Pacino 1992 yılında Scent of a Woman filminde sergilediği performansla En İyi Drama Erkek Oyuncu Oscarını kazandı. Bu ödül, Pacino'nun görkemli kariyerinin tek Akademi ödülüdür. Toplamda 8 kez OScar adayı olmuştur. Ayrıca 15 kez aday olduğu Altın Küre Ödülü'nü de 4 kez kazanmayı başarmıştır. Özel Hayatı Hiç evlenmeyen Al Pacino'nun oyuncu eğitmeni Jan Tarrant ile birlikteliğinden Julie Marie (d. 1989) adlı bir kızı, aktris Beverly D'Angelo ile birlikteliğinden Olivia Rose ve Anton James (d. 2001) adında ikiz çocukları bulunmaktadır. Geçmiş yıllarda Diane Keaton başta olmak üzere birçok oyuncuyla ilişkileri olmuştur.
19. Frances McDormand
Frances Louise McDormand, Amerikalı aktris. Chicago'da doğan McDormand, 1.5 yaşındayken Noreen ve Vernon W. McDormand çifti tarafından evlat edinilmiştir. 2 tane daha evlatlık kardeşi vardır. 1979'da Bethany College'da Tiyatro dalında lisans, 1982'de Yale School of Drama'da yüksek lisans derecesini almıştır ve 1984 yapımı Coen Kardeşler'in ilk filmi Kansız ile sinemaya adım atmıştır.1988'de Arzu Tramvayı'nın tiyatro uyarlamasındaki Stella rolüyle Tony Ödülü'ne aday olmuştur. Nomadland rolüyle En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını kazanmıştır ve toplamda dört Oscar kazanmıştır. 1984'te yönetmen Joel Coen ile evlenen McDormand'ın 1994'te evlat edindiği Paraguay doğumlu Pedro McDormand Coen adında bir oğlu bulunmaktadır.
20. Olivia Colman
Tam adı Sarah Caroline Olivia Colman olan İngiliz aktris 30 Ocak 1974 doğumludur. 2001 Ağustosunda Ed Sinclair evlenen Olivia Colman’ın ikisi erkek, biri kız, 3 çocuğu vardır. 2011’de" Demir Leydi" filminde oynadığı Carol Thatcher karakteri ile dikkatleri üzerine çekmiştir. 2019’da "The Crown" dizisinde "Queen Elizabeth II", "Les Misérables" mini dizisinde "Madame Thenardier", "Flebag"de "Üvey Anne" rolünü canlandırmıştır. Daha önce BAFTA ve Golden Globes ödülleri de kazanmış olan oyuncu, 2019 Akademi Ödüllerinde "Sarayın Gözdesi" filmindeki "Queen Anne" rolüyle En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’ne layık görülmüştür.