Blu TV'de Ücretsiz İzlenebilecek En İyi Diziler

Emekli Komiser Cevdet ve karısı, ömürlerinin son yıllarını şehirden uzaktaki küçük çiftlik evlerinde huzur içinde geçirmektedirler. Ta ki küçük oğulları bir gece yarısı korkunç bir haberle eve gelene kadar… Haluk Bilginer, Okan Yalabık, Ali Atay, Nur Sürer, Serkan Keskin ve Tülin Özeni'in başrollerini paylaştığı; yönetmenliğini Seren Yüce'nin üstlendiği; Berkun Oya'nın 'Bayrak' adlı oyunundan uyarlanan Masum'da kimin masum olduğunu bulmak kolay olmayacak.

Türkiye’yi anlamak için orijinal belgeseller ve görsel hikayeler üreten 140journos’un yeni belgesel serisi Parayı Vuranlar, 90’lar Türkiye’sinin kontrolsüz günlerinde, ticari oyunlarla insanların parasını almayı başaran “girişimci”lerin hikayesi. İlk bölümde Türkiye’nin seri dolandırıcılarından “Jet Fadıl”, 2. bölümde özel televizyonların yaygınlaşmasıyla başlayan 900’lü hatlar furyası ve 3. bölümde ise saadet zincirleri modelini Türkiye’de ilk kez başlatıp milyonlarca kişiyi dolandıran Titan yer alıyor. 140journos, bugün Çiftlik Bank’ın yankıları hala sürerken yakın dönem ortak hafızamızdaki büyük dolandırıcıları ve "para vurgunları"nı izleyicilere hatırlatmayı amaçlıyor. Belgesel serisinin editörlüğünü Engin Önder, Cem Aydoğdu ve Can Pürüzsüz yaparken; kurgusunu Sercan Subaşı, Ege Tatlıcı ve Serkan Arslan; yönetmenliğini ise Kürşat Bayhan ve Ümit Oktay Aymelek üstleniyor.

Her katil, yaşadığı yere benzer. Mesleğinde deneyimli başkomiser Seyfi ile genç, deli dolu ve çaylak polis Nuri Pamir şehirde bir çocuk cinayeti ile karşı karşıya kalırlar. Bu cinayet onları şehrin nüfuzlu iş adamı Abbas Bey ve kızı Dilara’ya götürür. “Paslanmış kafesler, gören ve susan diller, küçük bir şehrin zulasında cinayetler. Cehennem var mı yok mu? Bozkır’ın söyleyecekleri var.”

Osmanlı ve İslam Tarihi’nden izler taşıyan dizide, genç ve hırslı dedektif Kemal ile tecrübeli ortağı Settar, İstanbul’da işlenen gizemli bir seri cinayet vakasının peşine düşer. Hem kişisel hayatları hem de olaylara yaklaşımlarıyla birbirine tamamen zıt bu ikiliye, bir üniversitede öğretim görevlisi olan Yaşar da katılır. Ekip, cinayetleri çözmeye çalışırken buldukları her delille yüzyıllar boyu saklı kalan bir sır perdesini de aralar. Bu sır açığa çıkmaya yaklaştıkça, her bir karakterin geçmişinin hayaletleri de ortaya çıkmaya başlar.

Ankara Havası, yıllar içinde toplumda ve insanların algısında yaratılan “Ankara” imajını, Ankara’nın nevi şahsına münhasır alt kültürlerini inceliyor. Ankara; başkent olmasının yanında Atatürk aşığı, büyük taraftar ve her ilin abisi konumunda. Her telden çalmasıyla meşhur şehri, kendine özgü unsurlarıyla anlatılıyor. Ankaragücü’nden ODTÜ’ye, Çinçin’den Ankara oyun havasına…

Behzat, 1985 yılında Polis Akademisinden mezun olduktan sonra, Ankara Polis Departmanı Cinayet bürosunda çalışmaya başlar. Korkusuz, zeki, güçlü ve karizmatiktir. Tüm meslektaşları daha üst makamlara gelirken, Behzat dedektif olarak kalır. Her zaman başını belaya soksa da, suçluları yakalamak için kendi yöntemleri vardır. Sürekli disiplin kuruluna sevk edilir ancak asla değişmeyecektir. Behzat kimseye güvenmez, özellikle de kadınlara..Behzat kurallara uymaz, kendi kurallarını yaratır.

Pavyonlar, Ankara eğlence sektörünün yaklaşık %80’ini karşılamasına ve il ekonomisini kayda değer bir biçimde beslemesine rağmen, efsaneleşmiş klişelerin yarattığı söylemler sebebiyle genişçe bir kısım tarafından kabul görmez. Konsomatrisler, müdavimler, yalnızlar, âlemciler, işletmeciler, bolca neon ışık, kabarık hesaplar… Ülkenin bir kesimince ‘tabu’ olarak kabul gören pavyon kültürü, seride etraflıca ele alınıyor.

Toplumdaki yozlaşmanın çözümünü kendi adaletini sağlayarak arayan Ercüment Çözer’in yolu, toplumdaki sapkınlık ve kötülüklerin içine sıkışmış iki genç olan Helen ve Savaş ile kesişir. Helen ve Savaş başlarına gelen olaylar sebebiyle adaletin elinden kaçanların peşine düşmeye karar verir. Bunu öğrenen Ercüment Çözer ise saygısızlara savaş açan bu ikiliye kendini polis olarak tanıtarak onların güvenini kazanmaya çalışır.

Bir ‘az ünlü’nün, az daha ünlü olma hikayesi... Bir zamanlar reytingi bol dizilerde ve art-house sinema filmlerinde boy gösteren Bartu, birçok oyuncu için ciddi gelir ve kısa ömürlü şöhret kapısı olarak görülebilecek dizilerde oynamaktan bıkmıştır. Hızlı yaşadığı hayatı sebebiyle artık parası da kalmamıştır. Tam bu sırada karşısına oyuncu olmak isteyen kuzeni Gizmo ve senelerdir görmediği dayısı çıkar. Bir yandan dizilerde oynamadan hayatını kazanmanın bir yolunu arayacak olan Bartu, bir yandan da kim olduğunu ve ne istediğini bulmaya çalışacaktır. Bartu Ben’in yönetmen koltuğunda 34. Sundance Film Festivali’nde Dünya Sineması Dramatik Film Yarışması Büyük Jüri Ödülü’nü Kelebekler filmiyle kazanarak ülkemize 2018 yılında büyük gurur yaşatan Tolga Karaçelik oturuyor.