Gözünüzden Kaçmış Olması Muhtemel En İyi Casus Filmleri

Kariyeri boyunca farklı türlerde akılda kalıcı filmler çekmiş olan Ang Lee, 2007 yapımı bu filminde casus filmleri dünyasına da adım atıyor. 1930'ların sonu ve 1940'ların başında Çin'de geçen filmde yalanlar, kandırmaca ve erotizm dolu bir dünyaya yolculuk yapıyoruz. Filmde usta yönetmenliğin yanı sıra Tang Wei ve Tony Leung'un oyunculuk performansları da dikkat çekiyor.

Senaryosu gerçek bir hikayeye dayanan filmde, 1967'de gerçekleşen 6 gün savaşında ülkesinin zaferinde önemli bir rol oynayan Elie Cohen'in hikayesine ortak oluyoruz. Kısıtlı bir büteye sahip olsa da estetik açıdan oldukça doyurucu olan filmde, 1980'lerin şiddet dolu klişe aksiyon filmlerininden çok farklı bir aksiyon yönetmenliği izliyoruz.

Usta oyuncu Mads Mikkelsen'i de kadrosunda barındıran filmde 2. Dünya Savaşı sırasında Danimarka'da geçen bir hikayeye ortak oluyoruz. 2. Dünya Savaşı'nın (belki de yeterince söz edilmeyen) direniş hikayelerinden birini soluğumuzu tutarak takip ediyoruz. Danimarka'dan çıkmış en önemli prodüksiyonlardan biri olmasına rağmen fazla konuşulmamış olan bu filmi gözden kaçırmış olma ihtimaliniz yüksek.

80 dakikalık süresi boyunca temposu asla düşmeyen Contraband, 1940 yılına ait, günümüzde de seyir değeri yüksek kalabilmiş filmlerden bir tanesi. Etkileyici sinematografi ve kurgusu ile günümüzde de izlenebilir olan bu filmde özellikle üst düzey performansı ile Alman oyuncu Conrad Veidt dikkat çekiyor.

1967 yapımı The President's Analyst, bu listede istihbarat konusuna en özgün biçimde yaklaşan filmlerden bir tanesi. Amerikan Başkanı'nın terapisti olarak çalışan Dr. Sidney Schaefer, elinde tuttuğu bilgiler ve perspektif nedeniyle birden fazla istihbarat teşkilatının aranan adamı haline geldiğinde kendini belki de daha önce hiç karşılaşmadığı bir durumda buluyor.

1987 yapımı bu filmde Pierce Brosnan'a belki de James Bond rolünü getiren performansını izliyoruz. Bir Rus ajanı olarak izlediğimiz Brosnan, bu filmde casusluk rollerine aşina bir başka isim Michael Caine ile birlikte yer alıyor. 

Hopscotch, casusluk ve komedi unsurlarını birleştirse de esasında bir casus filmi olarak nitelendiriliyor. Emekli bir CIA ajanının anılarını yazmak için Avrupa'ya yerleşmesi ile başlayan olaylar dizisini anlatan filmde, Walter Matthau'nun canlandırdığı ajan Kendig'i yalanlar söyleyerek, insanları baştan çıkararak, hırsızlık yaparak, hatta şarkı söyleyerek kendini kurtarmasını izliyoruz.

1930'lar ve 1940'ların ünlü yönetmeni Fritz Lang, bu casus filminde İngiltere'de şans eseri keşfettiği bir Nazi planını konu ediniyor. Siyah beyaz sinemanın ve Ekspresyonizm akımının en önemli figürlerinden biri olan Lang'ın Nazi Almanyası'ndan kaçtıktan sonra çektiği bu film, unutulmaz bir yönetmenin çektiği onca film arasında gözden kaçabiliyor.

Bu Soğuk Savaş parodisinde aslında bir casus filminde olan unsurların tamamını bulmak da mümkün. Filmde Fransız yönetmen Georges Lautner'in mizah dolu tarzı hemen dikkat çekiyor.

Sinemanın siyah beyaz döneminde günümüze kadar gelmiş ve hala izlenebilirliğini koruyan 13 Rue Madeleine, değeri sonradan bilinmiş bir yönetmen olan Henry Hathaway'a ait bir casusluk filmi. 2. Dünya Savaşı sırasında Amerika Birleşik Devletleri'nde etkili olan O.S.S. adlı istihbarat teşkilatında geçen hikaye, izleyicileri ekrana kilitleyecek bir tempoya sahip.