2019 SXSW Film Festivali'nde Gösterilmiş En İyi Filmler

Festivalin "Başrol Oyuncuları" kategorisinin en dikkat çekici filmi Booksmart, ünlü aktris Olivia Wilde’in ilk yönetmenlik denemesi olduğu için de otoritelerin dikkatini çekti.  Wilde, yüksek enerjili bir arkadaş filmini, komedi tadında bizlere sunuyor. Lise mezuniyetlerinden önceki gece, o güne kadar kaçırdıkları tüm eğlenceyi bir geceye sığdırmaya çalışan Kaitlyn Dever ve Beanie Feldstein, kadınlığa dair güzel bir bakış açısı ile arkadaşlığın önemini güzel bir şekilde sentezlemiş.

SXSW’nin ana kategorilerinden olan “Kadınlar ve Kadınlarla İlgili Hikayeler”e uygun bir içeriğe sahip film, SXSW jürisi tarafından da ödüle layık görüldü. Kocasının banka hesaplarını yüksek ücretler talep eden eskortlar uğruna boşalttığını öğrenen bir anne ve onun başına gelenleri anlatan bu Fransız draması,  sıradan bir hikaye izlediğimizi düşünürken evlerine haciz gelmemesi için kendisi de eskortluk yapmaya başlamak zorunda kalan bir kadının yaşadığı duygu karmaşalarını da çarpıcı bir şekilde yansıtıyor. Avustralya doğumlu yönetmen Josephine Mackerras,  Paris’te çektiği bu ilk filmde, seks işçiliğinin bir kadın için oluşturabileceği yıkımın aksine nasıl güçlendirici bir etkisi olduğunu ve bir uyanışı tetikleyebileceği fikrine odaklanmış.  

911 çağrısı ile olay yerine giden çoğu polis gibi, Ernie Stevens ve Joe Smarro da ölüm kalım anında, yani çok kısa bir sürede, içgüdüleri ve gözlem becerilerini kullanıp karar almak zorundadırlar. San Antonio Polis Departmanı’nın yenilikçi Zihinsel Sağlık Birimi departmanının üyeleri, kararsız (ve bazen de uyuşturucu etkisinde olan) bireylerin kendilerine veya başkalarına zarar vermemeleri için silahlarının gücüne değil de empati ve ikna yeteneklerinin gücüne güvenirler.  Yönetmen Jennifer McShane, elindeki konuyu etkileyici ve samimi bir bakış açısıyla bizlere sunuyor. 

Her şeyin anlatıldığı bir zaman kapsülünde The Hottest August'un hikâyesi, iklim değişikliğine duyarlı bir şekilde yaklaşıyor. Filmde, New York halkının bir kısmına gelecek hakkında nasıl hissettiklerini soruluyor ve yanıtlarını büyüleyici, meditatif bir sanat eserine dönüştürüyor. 

Yazar-yönetmen Annabelle Attanasio’nun uzun metrajlı filmi Mickey and the Bear, dul ve bağımlı babasına (James Badge Dale) bakmak zorunda olan Montanalı genç (Camila Morrone) Mickey’nin bir yandan geleceğine ağırlık vermeye; bir yandan da babasına karşı olan sorumluluklarını yerine getirmeye çalıştığı hayatını, mütevazı ama ustaca gözler önüne seren dram filmi. 

Stephen Cedars ve Benji Kleiman'ın web dizilerinden feyz aldığı bu yüksek enerjili korku komedisinde “Clueless”, “It’s Alive” ile tanışıyor. Mary Nepi, bekâretini kaba erkek arkadaşına teslim etme kararının normalde olması gerektiğinden daha zorlayıcı sonuçlara yol açabileceğini anlayan ortalama bir banliyö gencini oynuyor. Ve 24 saat içinde tüm insanlığı tehdit eden yabancı bir canavar doğuruyor. Sonuç olarak John Hughes’a, John Carpenter’a göre daha yakın olan komik bir lise hikâyesi ortaya çıkıyor. 

Cynthia, vefat eden büyükbabasından miras olarak aldığı eşyayı arkadaşı Mary’e gösterir. Aldığı tek eşya, Güney tarafının İç Savaş'ı kazandığının kanıtı olduğuna inanılan antik bir kılıçtır. Lynn Shelton’un yazıp; Michaela Patrick O’Brien ile beraber yönettiği film, hafif sosyopolitik izler taşısa da geneline baktığımızda hoş bir komedi gösterisine benziyor.

Paul Solet’in yazıp yönettiği Tread'de kırsalda geçen bir intikam filmi izliyoruz. Bir kahramanın ticaretini yaptığı savaş silahlarını görmeye alışkınız ancak bu sefer meşhur kaynak ustası Marvin Heemeyer’in hayatını izlerken çelik ve betonun buldozerler ile sessizce güçlenişini ve Marvin’in ellerinde kendisine zarar verenlere hasar vermek amacıyla birer silaha dönüşümünü izleyeceğiz.  Toplum yüzünden kırılma noktasına itilen Marvin, Rocky Dağları'nın eteğindeki küçük bir kasabada intikamcı bir sosyopata dönüşüyor.  

Yazar-yönetmen Karen Maine’in, ilgi çekici yarı-otobiyografisi şaşkınlık uyandıracak gibi görünüyor. Yes, God, Yes, Katolik Lisesi’nde okuyan bir kız öğrencinin cinsellik çağında ortaya çıkan suçluluk ve merak arasında ne yapacağını şaşırıp adeta nutkunun tutulması hakkında bir komedi filmi. Natalia Dyer’in kendini keşfetme ve kendini tatmin etme deneyimleri, lanetlenme endişesi ve kilisenin sohbet odasında istemeden gerçekleşen bir karşılaşmayla başlayan cesur ve dikkat çekici bir hikâye.