Alternatif Sonları Olan En İyi Filmler

"Terminator 2: Judgment Day"in alternatif sonu, unutulmayacak türden. Bu bilim kurgu aksiyon filmi, şekil değiştirebilen bir Terminatör olan T-1000'in John Connor'ı avlamasını konu alır. T-800 ise onu korumakla görevlendirilmiştir ve ikisi arasında bir dostluk gelişir. Orijinal sinema sonunda, T-800 insanlığın iyiliği için kendini feda eder. Alternatif versiyonda ise bu yine gerçekleşir, ancak ekstra bir sahnede çok daha yaşlı bir Sarah, bir parkta John'un kızıyla oynadığını izler. Filmin iki sonu da duygusal olarak güçlüdür ve her iki şekilde de keyifle izlenebilir.

2007 yapımı film, bir başka bilim kurgu aksiyon filmidir. Bu filmde Will Smith, salgın sonrası New York City'de yaşayan bilim insanı Robert Neville'ı canlandırıyor. Kendi bağışıklığını kullanarak bir tedavi geliştirme yolculuğunda olan Robert, aynı zamanda hayatta kalan diğer insanları da aramaktadır. Karşısındaki tüm zorluklara rağmen, Robert dünyayı geri kazanma çabalarından asla vazgeçmez.

Filmin orijinal sinema sonunda, Robert elindeki el bombası patladığında kendini feda eder ve görkemli bir şekilde hayatını kaybeder. Ancak, alternatif sonda Robert, yaratıkların bilinçli varlıklar olduğunu fark eder ve bu nedenle bir bilim insanı olarak yürüttüğü etik dışı uygulamalarla yüzleşmek zorunda kalır.

Filmin farklı sonları uzun zamandır izleyicileri ikiye bölüyor. Alternatif son, kaynak materyale en yakın olanı olabilir, ancak başlangıçta test izleyicileri tarafından beğenilmediği için sinemalarda orijinal versiyon tercih edildi.

Orijinal "Blade Runner", 1982 yılında çıktı. Bu bilim kurgu aksiyon filmi, kaçan dört Replikant'ı etkisiz hale getirmek için eski Replikant Avcısı Deckard'ın tekrar göreve çağrılmasını konu alır. Yol boyunca Deckard zorluklarla karşılaşır ve hatta aşkı bulur. Filmin orijinal sonunda, Deckard ve sevgilisi Replikant Rachel, özgürlüğe doğru ve muhtemelen geleceklerine doğru birlikte yola çıkarlar. Ancak, filmin Yönetmen Kurgusu anında büyük bir hit oldu; bu versiyonda Deckard'ın kendisinin de bir Replikant olduğu ve sevgililerin mutlu sonu yerine unicornun sembolik önemi vurgulanır.

"Blade Runner", yıllar içinde inanılmaz derecede sadık bir hayran kitlesi kazandı. İnsanların orijinal sinema versiyonuna duyduğu nostalji anlaşılabilir. Ancak, Yönetmen Kurgusu ve filmin çıkan son hali, dinamik karakterlerine odaklanarak çok daha zengin bir deneyim sunar.

"Little Shop of Horrors", iş arkadaşları Seymour ve Aubrey'nin başına gelen son derece tuhaf olayları konu alır. Bu ikili bir çiçek dükkânında çalışmaktadır ve burada Seymour, insan kanına doymayan bir bitki keşfeder. Seymour, bu bitkiye aniden Aubrey II adını vermeye karar verir ve bitki, Aubrey'nin erkek arkadaşını kurban olarak alır. Filmin orijinal sonunda, ikili canavar tarafından alt edilir. Ancak, daha az beğenilen alternatif bir sonda, Seymour ve Aubrey üstün gelir; sadece hayatta kalmakla kalmaz, canavarı da yok ederler.

"Little Shop of Horrors"un iki sonu birbirinden çok farklıdır; ana karakterlerimiz ya ölür ya da hayatta kalır. Ancak, kült müzikalin hayranları arasında Seymour ve Aubrey'nin ölümü, filmin doğru sonu olarak kabul edilir. Filmin ikonik müzikleri ve hem sahne oyununa hem de filme olan kült takibi, bu filmi eğlenceli kılan unsurlardır. Hangi sonu tercih ederseniz edin, "Little Shop of Horrors", çıkmak isteyeceğiniz çılgın bir yolculuktur.

Birden fazla sona sahip filmlerden bahsedildiğinde, "İpucu" muhtemelen akla gelen ilk filmlerden biridir. Film, 1985 yılında çıkan bir komedi gizem filmidir. Popüler bir masa oyununa dayanan filmde, altı şanslı yarışmacı şantajla izole bir malikaneye getirilir. Burada onlara silahlar verilir, ışıklar söner ve şantajcı ölü bulunur. Grup, teker teker ölmeden önce katilin kim olduğunu bulmak zorundadır. "İpucu"nun farklı gösterimlerinde farklı sonlar ortaya çıkmıştır. Kısaca, bir son Miss Scarlet'in katil olduğu, bir diğerinde ise katilin Mrs. Peacock olduğu ve son olarak herkesin katil olduğu bir son vardır.

"İpucu" gibi bir cinayet gizemi filmi için bu kadar çok alternatif sona sahip olmak oldukça mantıklı. Gerçekten, aynı hikayenin nasıl şok edici ancak farklı sonlara yol açabileceğini görmek, film yapımcılığının büyüsünü gösterir. Tabii ki, tüm bu insanların katil olduğu senaryo en saçma olanıdır. Ancak, farklı kişilerin katil olduğu bu cinayetlerin nasıl sonuçlandığını görmek, bu filmi izleme deneyimine birçok katman ekliyor.

Sıradaki film, 2005 yapımı "Aşk ve Gurur" uyarlaması. Film, evlenmeyi düşünen Elizabeth Bennet'in hikayesini anlatıyor. Zengin ve yakışıklı Mr. Darcy ile tanıştığında, evliliğinde aşkın var olma ihtimali düşündüğünden daha yakın hale gelir. Ancak, hayat ve kişisel tereddütler bu ilişkiyi koparma tehdidinde bulunur.

Joe Wright'ın filmi, ABD'de orijinal bir sonla, Birleşik Krallık'ta ise kısaltılmış bir versiyonla yayımlandı. ABD versiyonunda, Mr. Darcy ve Elizabeth, birbirlerine olan aşklarını göklere ilan ettikleri son derece dramatik bir sahnede, bir tekne üzerinde yer alırlar. Birleşik Krallık versiyonunda ise bu sahne tamamen kesilmiştir ve film, Mr. Bennet'in Darcy ve Elizabeth'in evlenmesine izin vermesiyle sona erer.

Eğer Darcy ve Elizabeth'ten daha fazla görmek istiyorsanız, tam ABD sonu sizin için ideal. Ancak, bu sahne Birleşik Krallık'ta eleştiri alması nedeniyle kesildi; birçok kişi, bu sahnenin filmin geri kalanının tonundan kopuk olduğunu düşündü. Bununla birlikte, 2005 yapımı "Aşk ve Gurur", hangi versiyonu olursa olsun, mutlaka izlenmesi gereken bir aşk filmidir.

"Unfriended" film serisi, "karakterlerin kendi kameralarıyla çektikleri görüntüler" üzerinden yapılan korku alt türüne yeni ve modern bir yaklaşım getiriyor. Tamamen bir bilgisayar ekranında geçen "Unfriended: Dark Web", bir grup arkadaşın eğlenceli bir oyun gecesi için video sohbeti yapmasını konu alır. Ancak, Matias'ın yayın yaptığı dizüstü bilgisayarı çalıntıdır ve hepsi, karanlık ağın onları tehlikeli bir oyunda yeni piyonları olarak seçtiği gerçeğiyle yüzleşir.

"Unfriended: Dark Web"in birden fazla sonu vardır. İlkinde: Matias, The Circle tarafından cinayetle suçlandıktan sonra bir kamyon tarafından ezilir. İkincisinde: Matias’ın kız arkadaşı Amaya, onun canlı gömülerek ölmesini izlemek zorunda kalır. Üçüncüsünde: izleyiciler, hayatta kalan kişi olarak Amaya mı yoksa Matias mı olacağına oy verir. Sonuncusunda ise izleyiciler, Matias’ın Amaya’nın öldüğüne inandırıldıktan sonra intihar edip etmeyeceğine oy verir.

Bu çoklu son serisinin büyüsü, her birinin filmin mantığı içinde çalışmasıdır, ancak izleyici olarak neyle karşılaşacağınızı asla bilemezsiniz. "Unfriended: Dark Web", hikayenin kademeli olarak tırmanışını iyi bir tempoda işler ve her son şok edici olup bir final havası taşır ve izleyen herkes için tatmin edici bir düzeyde kalır.

"Titanik", gerçek anlamda klasikleşmiş bir aşk filmidir. Kate Winslet’ın Rose ve Leonardo DiCaprio’nun Jack olarak başrolde yer aldığı film, tamamen farklı dünyalardan gelen iki insan arasındaki yürek parçalayıcı aşk hikayesini anlatır. Bu filmin her versiyonu Jack’in ölümüyle sona ermesine rağmen, iki alternatif son seçeneği bulunur. İlk olarak, orijinal sonda Rose, göz alıcı kolye olan "Okyanusun Kalbini" denize atar ve Rose'un, Jack ve gemide hayatını kaybeden diğerleriyle tekrar buluştuğu harika bir rüya sekansı izlenir. Alternatif sonda ise Rose’un torunu Lizzy, büyükannesini geminin kenarında görür ve Brock ile birlikte, Brock'un kolyeye en azından bir kez dokunabilmesi için Rose’u onu elinde tutmaya ikna ederler.

Bu iki son arasındaki fark çok önemli görünmeyebilir, ancak Rose ve Jack’in ilişkisi film boyunca öyle zarif bir şekilde korunmuştur ki, kolye nihayetinde onların aşkını simgeler. Rose’un, kolyenin kaderini bilen tek kişi olması, Jack’i hatırlayabilen tek kişi olmasıyla güçlü bir sembolizm taşır. Brock'un yer aldığı alternatif sekans, süre kısaltılması amacıyla kesilmesine rağmen, "Titanik"in güzel hikayesine çok fazla bir şey katmaz.

"Cehenneme Bir Adım", genç bir kadın ve arkadaş grubunun mağara keşfi yaparken başlarına gelenleri konu alan bir korku-macera filmidir. Bilinmeyen derinliklere doğru yavaşça inerken, yalnız olmadıklarını ve mağaradaki yaratıkların onları parçalamaya hazır olduğunu fark ederler. Tipik bir korku filmi tarzında, her karakter teker teker öldürülür ve sadece bir kişi hayatta kalır. "Cehenneme Bir Adım"te bu kişi Sarah’dır; bir çıkış bulur ve hayatta kalmayı başarır. Ancak, alternatif Birleşik Krallık sonunda, onun kaçışı sadece yorgunluktan kaynaklanan bir hayalden ibarettir ve gerçekte hala mağarada sıkışıp kalmıştır.

2005 yapımı bu korku filmi, türün hayranları için bir favori haline gelmiştir. "Cehenneme Bir Adım", rahatsız edici bir klostrofobi hissini işler ve izleyicileri ürkütecek gerekli şiddet sahnelerini sergiler. Film zaten yeterince travmatik değilmiş gibi, alternatif sonu, umutsuzluk katmanı ekleyerek izleyicilerin ağzında kötü bir tat bırakır. 2000'lerin filmlerinde "rüya sekansı" klişesi defalarca kullanılmış olsa da, "Cehenneme Bir Adım"ın sonu, jenerikler akmaya başladıktan sonra bile ruhunuza işleyen bir korku bırakma konusunda etkilidir.

Jordan Peele'in "Kapan" filmi, modern korku için yeni bir ton belirledi. Film, Chris'in kız arkadaşının ailesini ilk kez ziyaret etmeye hazırlanmasını konu alır. Ancak, kısa süre içinde bulunduğu evde derinden rahatsız edici bir şeyler olduğunu fark eder. Orijinal sonda, Chris tüm aileyi öldürür ve kaçarken, en yakın arkadaşı olduğu ortaya çıkan bir polis tarafından yakalanır. Ancak, alternatif sonda Chris tutuklanır ve hapishaneye gönderilir.

"Kapan", korku türünün ne olabileceğini yeniden tanımladı ve Jordan Peele'in her yeni projesiyle, halkın sosyal yorumların korku/gerilim türüne entegrasyonuna olan ilgisi daha da arttı. "Kapan" filminde, bu iki son da bir bakıma mutludur, çünkü Chris, Armitage ailesi tarafından kaçırılmak veya öldürülmek yerine hayatta kalmayı başarır. Orijinal son, hem daha hafif bir ton taşır hem de zor kazanılmış bir adalet duygusu barındırır.