Türk Oyuncularının Rol Aldığı Yabancı Yapımlar

Aşk hayatında hep kaybeden tarafta olan Alex'e yardım etmeye karar veren Okke, Alex'e nasıl maço olunacağı ve kadınları nasıl etkileyeceği konusunda dersler vermeye başlar.

“Dehşet Gecesi”, işlediği cinayetleri sanatsal birer başyapıt olarak değerlendiren bir seri katil ve kurbanları arasındaki ölümcül kedi fare oyununu konu alıyor.

Banka soygunculuğu yapan üç kişilik bir grup, gerçekleştirdikleri son soygun sonrası polisten kaçarlarken bir kafeteryaya sığınırlar. Kafeteryada tesadüf eseri müşteri olarak bulunan iki katil tarafından, diğer müşterilerle birlikte rehin alındıklarında asıl mücadele başlar. Artık kaçtıkları polisler, kendilerini kurtarmaları için umut besledikleri insanlara dönüşmüşlerdir. Zamanla yarıştıkları, gerilim dolu, bir hayatta kalma mücadelesi başlamıştır.ilginç sonuyla da şaşırtıyor. Jon Keeyes tarafından yönetilen Ölümle dans, uluslararası(beynelmilel) kadrosu ile dikkat çekiyor. İngilizce olarak çekilen filmin Türkçe dublajında Tamer KARADAĞLI, kendisini seslendirerek belki de bir ilke imza attı.

Lois Sallinger adli bir Interpol ajanı, Manhattan Savci Yardimcisi ile birlikte, kirli isler ceviren ve tüm dunyada operasyonlar yürüten bir bankanin pesine duser. Bankanın kirli islerini aciga cikarma konusunda kararlı olan Sallinger, bu amacla New york, Berlin ve Milan'da devam eden ve onu Istanbul'a kadar getiren bir takibe baslar. Global bir örgütlenme ile karşı karşıya olduğunu farkeden Salinger, hedefinin dünya çapında terrör ve savaşa kaynak sağlamak için cinayeti dahi göze alabileceğini fark ederek hayatını büyük bir tehlikeye atar.

The Rebound, New York'ta geçen ve 24 yaşındaki bir adamla 40 yaşındaki seksi komşusu arasındaki engellenemez çekimi anlatan bir romantik komedi.Sandy, 40 yaşına yeni basoanmış, 2 çocuk annesi güzel ve seksi bir kadındır. Sleepy Hollow yakınlarında bir banliyöde yaşamaktadır. Pasta yapmak, sandviç hazırlamak, çocukları okula bırakmak, fantezisi olan futbol ligini takip etmek gibi birçok işi aynı anda yürütme konusunda uzmanlaşmıştır.Dışarıdan mükemmel bir dünya gibi gözüken hayatı kocasının onu aldattığını öğrenmesiyle darmadağın olur. Acı gerçekle yüzleşince 2 çocuğunu da alıp, bir iş bulmak ve yeni bir hayata başlamak üzere New York'a taşınır.Orada tam olarak hayatının en kötü noktasında olan 24 yaşındaki üniversiteden yeni mezun olmuş, sempatik Aram Finkelstein'la tanışır. İki hafta önce evlendiği Fransız karısı tarafından terk edilmiş ve kendisiyle sadece yeşil kart almak için evlendiğini öğrenmiştir. Romantik ve iyimser bu genç, dünyaya olan inancını kaybetmemek için mücadele vermektedir.Bart Freundlich'in yönettiği filmin başrollerini Catherine Zeta-Jones ve Justin Bartha paylaşıyor. 

Avustralyalı bir çiftçi olan Connor, 1919 yılında Çanakkale Savaşı'nın ardından Türkiye'ye gelir. Gelibolu'da savaşta kaybolan üç çocuğunu bulmak için arayışa koyulur. Arazide su bulma konusunda bir usta olan Connor, oğullarına ait bir iz bulabilmek için her şeyi yapacaktır.

Alithea, yanlışlıkla bir Djinn'i şişesindeki esaretten serbest bırakan bir akademisyendir. Djinn ona üç hapsedilme hikayesini anlatırken üç dilek hakkı verir. İstanbul'da bir otel odasında yaptıkları konuşma, ikisinin de tahmin etmediği sonuçlara yol açar.

Amerika’nın küresel medya şirketine sahip Roy ailesinin reisi Logan Roy belirsiz bir sağlık sorunu ile uğraşır. Kalan aile üyeleri ise bu sırada şirketin kontrolünü ele geçirmek için mücadele eder.

Geçmişin tozlu sayfalarından kopup gelen bir mesaj, ajan Bond'u önce Mexico City'ye, sonra Roma'ya götürür. Roma'da tehlikeli bir suçlunun dul eşi Lucia ile tanışır ve yine burada Spectre adında çok gizli ve tehlikeli örgütlenmeden haberdar olur. Fakat Londra'da Bond'un ve M önderliğindeki MI6'in faaliyetleri tartışılır hale gelmiştir. Bond bu esnada Spectre'nin sırlarla dolu arka planını gün yüzüne çıkarabilmek için eski düşmanı Mr. White'ın kızı Madeleine ile temasa geçmeye çalışacaktır. Ve Spectre'nin merkezine yaklaştıkça, aradığı düşmanla arasında hiç bilmediği bir bağın varlığından da haberdar olacaktır. 24. James Bond filmi Spectre, Daniel Craig'in 4. James Bond filmi oldu.

Güneş ışınları üzerine geldiği her şeyi öldürmeye başlar. Bir yolcu uçağı sürekli batıya seyahat ederek aydınlığın yıkıcı gücünden kaçmaya çalışır.