Ünlü Yazarların Hayatlarına Dayanan En İyi 10 Film

Elizabeth dönemi İngiltere'sinde geçen bu romantik komedi filminde genç Shakespeare'in aşk hayatı anlatılıyor. Aslında Shakespeare'in son günlerde aşk hayatı hiç iyi gitmiyordur. Yeni oyunu 'Romeo and Ethel the Pirate's Daughter' konusunda ise daha bir satır bile düşünebilmiş ve yazabilmiş değildir. Shakespeare'in hayranlarından zengin ve güzel Viola duygusuz bir adam görünümündeki Lord Wessex ile evlenmek üzeredir.Hayali oyuncu olmak olan Viola, Shakespeare ile tanışınca ikisi yasak bir aşkın heyecanına kapılırlar.

Amerika'da 1920'lerde pek çok yazar Paris'e göç ederken, kalanlar New York'un sokaklarına isimlerini kazıyordu. Şair ve Taşlama sanatçısı Dorothy Parker da New York'ta kalıp Algonquin Yuvarlak Masası isimli sanatçı grubunun bir parçası olur. Dorothy bu grupla geçirdiği altın günleri yad eder.

19. yüzyılda Fransız taşrasındaki bir haftasonu tatilinde, kadın yazar George Sand, Polonyalı genç piyanist Frederic Chopin'le tanışır, ona bir erkek gibi 'kur yapar'. Ve ikili daha sonra Paris'te yeniden karşılaşır. Sanat tarihinin en ilginç ilişkilerinden birine değişik bir bakış.  

Doug Wright'ın ödüllü tiyatro oyunundan beyazperdeye uyarlanan Quills, hayatının son 10 yılını hapis benzeri bir akıl hastanesinde geçiren Marquis De Sade'nin hikayesini anlatmakta. Sadizmin filozofu olan De Sade hastaneye kapatıldıktan sonra da her biri büyük tepki toplayacak yazılarını yazmayı sürdürür. De Sade'ın çekimine kapılan hastanenin çamaşırcısı genç Madeleine, De Sade'ın yazdığı metinleri gizlice hastane dışına dağıtmaktadır. Bu metinlerden biri olan Justine'I Napolyon okuyunca sinirlenir ve çok koyu bir muhafazakar olan Dr. Royer Collar'ı, de Sade'yi tedavi etmesi için hastaneye gönderir.

1944 yılında işlenen bir cinayet sonucu bir araya gelen Allen Ginsberg, Jack Kerouac and William Burroughs gibi Beat kuşağı yazarlarının ve şairlerinin hikayesinin anlatıldığı Kill Your Darlings'in genç oyunculardan oluşan kadrosunda Daniel Raddcliffe Allen Ginsberg’i, Jack Houston Jack Kerouac’ı, Dane DeHaan Lucien Carr’ı ve Ben Foster ise William Burroughs’ı canlandırıyor. David Kammerer’in ölü bulunmasıyla Kerouac, Burroughs ve Carr’ın tutuklanma hikayesini konu alan filmin, yönetmeni John Krokidas. Bol jazz, bol sigara dumanı ve özgür ruhu barındıran film, gizemli bir ölümün etrafında ilerleyen hikayesiyle de merak konusu olmaya devam ediyor.

‘Tavşan Peter’in Öyküsü’ kitabıyla ün kazanmış çocuk kitabı yazarı Beatrix Potter’in yaşam öyküsü. Potter, soğuk dış görünüşüne rağmen Kraliçe Viktorya dönemi kadınlarına göre son derece zeki, tutkulu ve bağımsızdır. İçinde yaşadığı toplumun, çağın ve ailesinin onun için öngördüğü yaşamla yetinmeyen Potter, hayvanlar ve insanlar arasında büyük benzerlikler görmektedir. Yüreği ve hayalgücü sayesinde gerçekleştirdiği keşfini insanlara anlatması o kadar da kolay olmayacaktır. Buna bir de ailesine hiç onaylamayacakları türde bir erkeğe aşık olduğunu anlatması gerektiği eklenince Potter’in basit hayatı oldukça karışacaktır.

Muhteşem doğa manzaralarıyla bezeli bu romantik film, 1818 yılında, Londra’nın dışında geçiyor. 23 yaşındaki şair Keats, genç komşuları Fanny Brawne’la gözlerden ırak bir ilişkiye girer. Birbirlerine bağlılıkları güçlenir, aşkları alevlenirken bazı engelleri aşmaları gerekir: Fanny’nin annesi, Keats’in en yakın arkadaşı Brown ve genç şairin amansız hastalığı.

Karısıyla arası çok da iyi olmayan Barrie, karısının karşı çıkmalarına rağmen bu aileyle yakınlık kurmaya başlar. Aynı şekilde Davies ailesinde de büyükanne Emma du Maurier bu yakınlığa karşı çıkmaktadır. Çocuklar, Barrie'nin ilham perileri olmuştur. Onlarla oyunlar oynarken yamaçları gemiye, sopaları kılıca, uçurtmaları periye ve çocukları da "Neverland'ın Kayıp Çocukları"na dönüştürür.

Öykünün merkezinde yer alan karakter bizzat senaryoyu yazan Charlie Kaufman. Susan Orlean’ın The Orchid Thief kitabını senaryolaştırmaya çalışan Kaufman, başındaki orkide belası yetmiyormuş gibi, bir de geleneksel bir gerilim senaryosu yazmaya çalışan ikiz kardeşiyle uğraşmaktadır.

Modern İngiltere'nin en zeki kadını olarak kabul edilen yazar ve düşünür Iris Murdoch ile eşi John Bayley, kırk yıl boyunca, yüzyılın en edebi aşkını yarattılar ve yaşadılar. Bu aşk kimi zaman fedakarlık kimi zaman da birbirine acı ve zahmet verme temellerine dayanıyordu. Oxford'daki öğrencilik yıllarında tanışan Iris ve John'ın aşkı 1990'lı yıllara kadar sürecektir.