Mutlaka İzlemeniz Gereken Cillian Murphy Filmleri!
"Oppenheimer" filminde Julius Robert Oppenheimer'a hayat veren Cillian Murphy'nin en sevdiğimiz performanslarını listeledik!
"Oppenheimer" kuşkusuz yılın en beklenen filmlerinden. Yarın vizyona girecek olan filmde Cillian Murphy'nin nasıl bir performans sergilediği de büyük merak konusu. "Oppenheimer" fragmanı bile başarılı oyuncunun performansı için beklentileri oldukça büyütmüş durumda. Christopher Nolan'la altıncı kez çalışan oyuncu, ilk kez yönetmenin bir filminde başrol üstleniyor. İrlandalı oyuncu, kariyerinin başından beri güçlü performanslarıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Özellikle "Peaky Blinders" dizisindeki Thomas Shelby karakteri ile TV tarihinin ikonları arasında diyebiliriz. Bu listede ise Murphy'nin en sevdiğimiz performanslarını içeren filmleri bir araya getirdik.
Keyifli seyirler!
1. On the Edge
Babasının ölümünü kabullenmeyen 19 yaşındaki Jonathan Breech, çalıntı bir araba ile korkunç bir kaza geçirince, ona iki seçenek sunulur. Ya hapse gidecek ya da rehabilitasyon merkezinde belirli bir süre psikiyatrik tedavi görecektir. Hapishane yerine hastaneyi seçen Jonathan’ın istediği tek şey yalnız kalmaktır. Hayatla tüm bağlarını koparıp kendi içine dönen Jonathan, burada tanıştığı Toby ve Rachel ile yaşama yeniden sarılacaktır.
2. 28 Gün Sonra
İngiltere'de bir genetik araştırmalar ensitüsünde bilimadamları insan doğasındaki şiddeti ve öfkeyi önleyebilmek amacıyla bazı tehlikeli deneyler yapmış ve bunun sonucunda 'rage' adını verdikleri bir virüs geliştirmişlerdir. Ancak bu araştırmalarda denek olarak maymunların kullanıldığını öğrenen hayvan hakları koruyucusu bir grup eylemci, bilimadamlarının maymunlara zarar verdikleri gerekçesiyle kendi yöntemleriyle deneylerin yapıldığı binaya sızarak korunaklı kafeslerde tutulan ve bilimadamlarının 'rage' virüsü aşıladıkları maymunlardan birini serbest bırakırlar.Fakat serbest kalan maymun kafesten çıkar çıkmaz eylemcilerden birine saldırır ve olaylar içinden çıkılmaz bir hal alır.
3. Plüton'da Kahvaltı
Özgürlük hareketlerinin kasıp kavurduğu 1970'lerde, Patrick 'Kitten' Braden isimli bir gencin büyüleyici ve dokunaklı öyküsü Plüton'da Kahvaltı. Patrick, daha ufacık bir bebekken ailesi tarafından terkedilmiş ve Peder Bernard'ın kapısına bırakılmıştır. Daha henüz büyüme sancıları çektiği ufak yaşlarında bile kendi farklılığının bilincindedir ve bütün tepkilere ve baskılara rağmen değişmeyi reddeder. Yıllar geçip de kendi başına hareket edebileceğinin bilincine varır varmaz, Londra'ya gidip annesini aramaya karar verir. Bu yolculuk, onu hem kendisi ile ilgili hem de bilmediği bambaşka dünyalarla ilgili yenilikleri keşfetmesini sağlayacaktır.
4. Özgürlük Rüzgarı
Orijinal İsmi: The Wind That Shakes the Barley
1920'li yıllarda geçen bu filmde, bağımsız İrlanda Cumhuriyeti'nin ve Kuzey İrlanda'nın ortaya çıkışıyla sonuçlanan olaylar konu alınıyor. İngiliz askerlerinin zulmüne tanık olan Damien, zulme karşı direnen İrlandalı Cumhuriyetçilere katılır. Damien'ın ağabeyi Teddy de bu direniş grubunun liderliğini yapmaktadır. İki kardeş birlik ve beraberlik içerisinde direnişi sürdürmeye devam eder. Fakat barış anlaşmasının imzalanması ile iki kardeş ayrı saflarda yer almaya başlar.
5. Gün Işığı
Yıl 2057, insanlık güneşin her geçen gün giderek yok olmasını izlemektedir… Bu insanlığın da yok olması demektir. Dünya’nın son umudu Icarus II adlı bir uzay gemisindeki sekiz kişilik erkek ve kadınlardan oluşan Kaptan Kaneda liderliğindeki ekiptedir. Görevleri güneşi tekrar hareket geçirmesi ve beslemesi beklenen bir nükleer başlığı taşımaktır. Bu yolculuk sırasında Dünya ile radio bağlantıları kesilir. Ekip bundan 7 yıl once aynı amaçla göreve çıkarılan Icarus I’den değişik sinyaller almaya başlarlar. Yaşadıkları garip bir kaza onları görevlerini bir yana bırakıp hayatları için savaşmak zorunda bırakacaktır. Peki ya hepimizin geleceği...
6. Başlangıç
Dom Cobb çok yetenekli bir hırsızdır. Uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb’un bu ender mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği her şeyi kaybetmesine sebep olmuştur. Cobb’a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabi eğer imkansız başlangıçı tamamlayabilirse... Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa, mükemmel suç bu olacaktır. Ama ne dikkatle yapılan planlamalar, ne de uzmanlıkları, onları, her hareketlerini önceden tahmin ettiği anlaşılan tehlikeli düşmanlarına karşı hazırlıklı kılabilir. Bu, gelişini sadece Cobb’un görebildiği bir düşmandır.
7. Dunkirk
2. Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında Nazi Almanyası'nın net bir üstünlüğü vardır. Mayıs 1940'ta İngiltere, Kanada, Fransa ve Belçika'ya ait müttefik ordularından 400 bin asker, Fransa'nın İngiltere'ye çok yakın Dunkerque (Dunkirk) bölgesinde Alman Ordusu tarafından karadan tamamen kuşatılmıştır. Almanlar bu askerleri hava bombardımanlarıyla yok etmeyi planlarken, İngiliz Başbakanı Churchill'in yönlendirmesiyle askerleri kurtarabilmek için çok tehlikeli ve savaşın gelişimi açısından hayati önemde bir tahliye operasyonu başlatılır. Dunkirk, filmi, 2. Dünya Savaşı'nın seyrini etkileyen olaylardan Dunkirk Tahliyesi'ni karadan, havadan ve denizden farklı bakış açılarıyla izleyiciye aktarıyor.
8. Anthropoid
1941'in sonlarında Çekoslovakya, Nazi Almanyası kontrolündedir. Alman güçlerinin başında yer alan Reinhard Heydrich aynı zamanda Yahudileri Avrupa'dan tamamen temizleme planının arkasındaki isimdir. Sürgündeki Çekoslovak Hükumeti ve İngiliz gizli servisinin desteğiyle Jozef Gabčík ve Jan Kubiš adında iki ajan Çekoslovakya'ya gönderilir. Anthropoid Operasyonu'nun amacı, Heydrich'i öldürmektir, ancak bu güçlü adamın canını almak kolay olmayacaktır.
9. Gece Uçuşu
Lisa Reisert uçak yolculuğundan nefret eden bir kadındır. Miami’ye yapmak zorunda kaldığı gece uçuşu sırasında terörün yanıbaşında olduğunu fark edecektir. Uçağın havalanışından kısa süre sonra Lisa’nın yanındaki koltukta oturan Jackson adlı bir adam, gayet nazik bir ses tonuyla bu yolculuğa çıkışının gerçek sebebini açıklar. Çok zengin bir işadamını öldürmekle görevlendirilmiş gizli ajandır. Lisa ise onun başarısının anahtarı olacaktır. Eğer işbirliği yapmayı kabul etmezse genç kadının babası bir suikastçi tarafından derhal öldürülecektir. Bu cinayet için Jackson’ın bir telefonu yeterli olacaktır. Yeryüzünden 10.000 metre yüksekteki uçağın içinde tuzağa düşen Lisa’nın kaçacak yeri yoktur. Babasının hayatını ve kendi hayatını tehlikeye atmamak için çevreden yardım istemeye de cesaret edemez. Saniyeler hızla ilerlerken zamanın azaldığını bilmektedir. Çaresizlik içindedir. Kendisini rehin alan acımasız kişiyi alt etmenin ve olası bir cinayeti önlemenin yolunu bulmaya çalışır.
10. Denizin Ortasında
Orijinal İsmi: In the Heart of the Sea
Herman Melville'in ünlü Moby Dick romanına ilham kaynağı olan olay 1820'de geçiyor. Owen Chase ve arkadaşları gemileriyle balina avına çıkarlar, ancak dev bir İspermeçet balinasının saldırısına uğradıktan sonra gemileri batar. Gemilerini kaybeden mürettebatın en yakın karaya ulaşabilmek için önünde binlerce mil vardır.