MUBI'de Gösterimde Olan En Güzel Romantik Filmler!

Regina (Audrey Hepburn), kocasının ikisine ait olan bütün parayı son kuruşuna kadar nakide çevirdiğini ve bir cinayete kurban gittiğini öğrendiğinde kocasından boşanmak üzeredir. Üstüne üstlük bu para da kayıptır. Regina, her 15 dakikada bir ismini değiştiren ve kocasının maaşından çalmış olması muhtemel olan ve ondan çok parasıyla ilgilenen Peter Joshua ile tanışır. Peter’in şuç ortakları da onların da parası çalındığı için paranın nerede olduğuyla çok ilgilidir. Herkes Regina’nın paranın nerede olduğunu bildiğini düşünmektedir. Paranın peşinde olanlar ölmeye başlayınca işler daha gerilimli bir hal almaya başlar.

Hannah üniversiteden yeni mezun olmuştur ve Chicago'daki bir yapım şirketinde stajyerlik yapmaktadır. İşyerinde birlikte ofis paylaştığı ve keyifli vakit geçirdiği yazarlar Matt ve Paul'dan hoşlanmaya başlar. İkisinden biriyle yaşayacağı ilişki arkadaşlıklarının hassas dengesini değiştirecek midir?

Bu yıl Tom Çiftlikte ile festivalin Uluslararası Yarışması’nda yer alan Xavier Dolan’ın bir önceki filmi Laurence Anyways 10 yıla yayılan benzersiz bir aşk öyküsü. 80’lerde başlayan filmde, Melvil Poupaud ameliyatla kadın olmak isteyen yazar ve edebiyat öğretmeni Laurence’i canlandırıyor. Kız arkadaşı Fred’e (müthiş bir performans sergileyen Suzanne Clément) yanlış bedende doğduğunu açıkladığında, inanılmaz zorluklara yıllar boyunca birlikte göğüs gerecek bir ikiliye dönüşüyorlar. Dolan’ın sinemasında olgunlaşma dönemine işaret eden bu melodram, 3 saate yakın süresine rağmen seyirciyi asla avucunun içinden bırakmıyor.  

Victor Plaza uyuşturucu bağımlısı olan kız arkadaşının evine gittiğinde, kızın kendisini evden çıkarmak istemesinden dolayı bir kavgaya tutuşur. Victor`a silah çeken sevgilisi silahı patlatır ve sesi duyan iki işgüzar polis kapıya dayanır. Çıkan karışıklık sonucunda Victor yanlışlıkla polislerden birini vurur ve cezaevine girer.

Film, nörodejeneratif bir hastalıktan muzdarip babası Georg'u sık sık ziyaret eden Sandra'ya odaklanıyor. O ve ailesi, Georg için güvenli bir yer bulmaya çalışırken hastaneler ve huzurevleri arasında gerçek bir engelli parkurda yola çıkıyor. Sandra, beklenmedik bir şekilde, bağlantısını kaybettiği ve çok geçmeden tutkulu ama belirsiz bir maceraya başladığı eski arkadaşı olan Clément ile karşılaşıyor.

Bir sinemada tesadüf eseri tanışan 2 erkek olan Benigno ve Marco, 2. bir tesadüf sonucu bir hastanede karşılaşacaktır. Beningo burada çalışan bir sağlık görevlisi, kız arkadaşı Lydia ise komada yatmakta olan birisidir. Marco ise Alicia isimli sevgilisi bir boğa yarışında ağır yara almış ona destek olmak için hastanede bulunmaktadır. Hemen hemen aynı dramatik anları yaşayan Marco ve Benigno kısa sürede derin bir dostluk kurar. Beningo, Marco’ya komada yatan sevgilisiyle konuşmasını söyler. Çaresizlik içinde bu yolu da deneyecek olan Marco, içindeki mucize olabileceği inancını hiç kaybeden konuşmaya başlar. Usta film yönetmeni İspanyol Pablo Almodovar’dan senelerce unutulmayacak bir başyapıt filmi. 4 farklı hayatın nasıl aynı çizgide yürüyebileceği çok değişik ve mükemmele yakın bir senaryoyla aktarmayı başaran bu yapım her yönüyle övgüyü hakeden bir eser. Sanatsal anlamda da çok şeyler ifade eden ve Drama türünün şimdiye kadarki en başarılı yapımlarından birisi olarak gösterilen “Konuş Onunla (Talk To Her)” , 2003′te en iyi senaryo dalında Oscar ödülü almış ve yönetmeni (Pedro Almodóvar) en iyi yönetmen dalında 1.liğe aday gösterilmiş; aynı zamanda da çeşitli film festivallerinden toplamda 32 birincilik ödülü almayı başarmış bir film.

Madame Emery ve kızı Geneviève Fransa'nın Normandiya bölgesinde küçük bir liman şehri olan Cherbourg'da küçük bir butikte şemsiye satarak geçinmektedirler. Film 1957 yılında 17 yaşındaki Geneviève ile 20 yaşındaki oto tamircisi Guy Foucher'nin birbirlerine aşık olmaları ile başlar. Çift evlilik planları yaparken Guy'ın annesi buna karşı gelir. Bir süre sonra askere alınan Guy Cezayir'e savaşa gönderilir. Guy uzakta iken hamile kaldığını öğrenen Geneviève zengin bir kuyumcu olan Roland Cassard'ın evlilik teklifini kabul etmek zorunda kalır. Yaralandığı için erken terhis edilen Guy, Cherbourg'a döndüğünde Geneviève'in gitmiş olduğunu görür.

Seks kulübünde tanışan iki erkek, tutkulu bir tanışma sonrası geceyi birbirlerini tanıyarak geçirirler. Paris'in boş sokaklarında gezerlerken, aralarında giderek büyüyen hislerle yüzleşmeleri gerekmektedir.

New Jersey eyaletinin Paterson kentinde otobüs şoförlüğü yaparak geçinen Paterson'ın (Adam Driver) hayatı son derece tekdüze bir şekilde geçmektedir. Her sabah erken kalkıp işe gider, yolcuların konuşmalarını dinler, ara verince defterine şiirler yazar, iş çıkışı eşinin köpeği Marvin'i gezdirir, aynı bara uğrayarak bir bira içer ve eve döner. Bu sıradan yaşamından gayet memnundur. Eşi Laura (Gülşifte Ferahani) ise eşinin şiirlerini bastırmasını isteyen, geleceğe dair birçok hayal kuran, girişken bir insandır. Ne var ki Paterson hayattan çok fazla şey isteyen biri değildir, bu nedenle rutin hayatını değiştirmek için hiçbir neden görmemektedir. 

Miranda July'nin kendi canlandırdığı otuzlu yaşlarındaki Sophie ve eşi Jason, yaşamlarında bir dönüm noktasına gelmişlerdir. Bu aşamada neredeyse 24 saat sürekli bakım isteyen Pati Pati adında ölmeye yakın, hasta bir kediyi eve almaya karar verirler. Ancak daha kedi eve bile gelmeden, üstlenecekleri sorumluluktan ve özgürlüklerini kaybetmekten korkup işlerinden istifa ederler. Amaçları, son özgür günlerini en iyi şekilde geçirmektir. Ama bakalım gelecek neler getirecektir. Yaşamlarına yeni bir bakış açısı kazandırmaya çalışan çifti izleyen film, büyülü gerçeklik ve mizah öğeleri kullanıyor.