Zeki Demirkubuz\'un tüm filmlerine sinmiş tuhaf bir metalik pırıltı, biraz melankoli birazda kötülük vardır. Masumiyetten, 3. Sayfa\'ya, Yazgıdan, İtiraf\'a uzanan filmler silsilesinin herbirinin içinde yalnzlık, nihilizm ve suçluluk duygularıyla tatlandırılmış, yenik insan tiplemeleri vardır. Kıskanmak\'ta benzer sularda yüzen, klasik Demirkubuz tiplemelerini içinde barındıran son halka.
Kıskanmak gösterime girmeden önce çevresinde bir dolu meraklı sanatseveri ve Zeki Demirkubuz hayranını halihazırda toplamıştı. Öyleki film daha görücüye çıkmadan Antalya Film Festivali\'nde en büyük ödülleri toplayacak nidalarıyla alkışlanıyordu. Sonuç hepimizin malumu. Film festivalden En iyi kadın oyuncu dışında dişe dokunur bir ödülle dönmedi ama bu ilgiyi haketmiyor anlamına da gelmiyor. Ancak film son yılların en olmamış, en büyük hayalkırıklıklarından biri olarak zihinlere kazınacak. Filmin belki de en büyük dezavantajını mutlaka muhteşem birşey izleyeceğiz önyargısıyla salonları dolduran insanlar yarattı. Daha önceki filmlerinde küçük insanların içindeki kötülüğü, kıskançlığı ve yenilgiyi çok mesafeli ve sarsıcı bir dille anlatan Demirkubuz\'dan herkes öylesine emindiki sonucun vasat üstü olduğunu söylemek herkeste acı bir tebessüm yarattı.
Film kendi içinde tutarlı bir görsellik ve soğuk bir pırıltı sunan, vasat üstü, akmayan ve kokmayan bir yapıt. Kıskanmak Türk Sinemasında artık bir ekol olarak anılan Demirkubuz\'un kendi filmografisi içinde sonlarda yer alacak bir miktar olmamış bir deneme. Türk Sinemasında bir türlü başarısızlıktan kurtulamadığımız dönem filmi çekememe fiyaskosu bu filmde malesef sırıtıyor. Nahid Sirri Örik\'in kült mertebesine ulaşmış romanını perdeye aktarmak hem avantaj hem de dezavantaj aslında. Nitekim filmin bu romandan senaryolaştırıldığı duyulur duyulmaz herkes bir başyapıt beklemeye koyulmuştu. Böylesine büyük bir beklentiyle yüceltilen büyük yönetmenlerin ara sıra tökezleyerek patinaj yaptıkları görülmemiş şey değil. Fakat insan yine de eski Türkçe\'yle konuşmaya çalışan Berrak Tüzünataç ve diğer oyuncuları izlerken uyduruk bir tiyatro oyunu izliyormuş havasına kapılıyor. Yani insan kendine gülerek hiç mi Yaprak Dökümü izlememiş canım bu adam demeden edemiyor. O kadar ziyan bir eski Türkçe kullanımı varki hayretler içinde izlemek zorunda kalıyorsunuz. Vurgulamalar ve kitabı replikler insanı gerçeklik duygusundan öylesine uzaklaştırıyorki keşke konuşmasalar ve film böyle aksa diye düşünürken yakalayabilirsiniz kendinizi. Ve filmin bir başka şaşırtıcı ve negatif yönüyse yerli yersiz klasik müzik kullanılarak oluşturulmaya çalışılan suni melankoli çabası.
Özetle çirkin bir kadının ağabeyini ve yengesini kıskanarak geçirdiği yılların ardından taaruza geçerek onları bertaraf ettiğini düşünmesi üzerine kurulu olan filmde olumlu hiç mi birşey yok? Pek tabiki olumlu şeyler de var. Nergis Öztürk\'ün de zaman zaman kitabı repliklere boyun eğerek performans düşürdüğü doğru ama yine de esaslı bir oyunculuk gösterisiyle filmi kurtaran yegane unsurladan biri oldugu konusunda herkes hemfikir. Serhat Tutumluer\'de sessiz ve temiz bir oyunculukla filmde aferin alanlardan. Berrak Tüzünataç\'sa ağdalı eski Türkçe\'sindeki vurgu hataları yüzünden yer yer insanda gülme hissi uyandırıyor. Ve yine filmde bir arzu nesnesi olarak sunulan yeni yetme oğlanın değil arzu nesnesi olmak ,o komik saç modeliyle ancak bir komedi unsuru olabileceğini hiç mi düşünmemişti acaba Demirkubuz?
Yani sevgili sinema severler zorla güzellik olmuyor ve bazen büyük beklentiler fos çıkabiliyor. Sezonun çok konuşulan ama içi boş çıkan Demirkubuz eserini sinemada izlemek istiyorsanız Kıskanmak hala sinamalarda. İyi seyirler.