Yukarı Bak: Rengarenk Özgürlük!

21.10.2009 10:50

Milyonlarca balon eşlik ediyor köşeli karakterimiz Carl\'a yolculuğunda! Bu öyle sıradan bir yolculuk değil elbette! Gökyüzünde yüzebilmenin yolculuğu...Göklere süzülen balonların renk cümbüşü içerisinde avare bir şekilde oraya buraya savrulmak değil; hayata tanınacak son şansın bile açacağı birbirinden farklı kapılardan içeri korkusuzca adım atabilmenin öyküsü! Ebediyet tabiri içerisinde, gemileri yakabilmenin ya da evleri temellerinden ayırıp havalandırabilmenin öyküsü! Bizim öykümüz aslında Yukarı Bak...senin öykün ve benim öyküm!

 

Artık animasyon sinemasının hemen hemen her izleyici tarafından ciddiye alındığı bir gerçek. Tabiri doldurabilmek adına değil; kelimenin tam anlamıyla herkesi avucunun içine almayı başarabildiği gibi; beyazperdede gördüğümüz pek çok yapımın gösteremediklerini gösterebiliyor animasyon filmleri. Misal, son yıllarda Wall-e kadar duyarlı bir film izleyebilmiş miydik sinemalarda? Üstelik pek çok filmden daha dürüst oldukları gibi daha samimi yapımlar...Burada bahsettiğim sadece Pixar animasyonları da değil. Genel anlamda yeni ve daha canlı bir anlatı yolu izlerken, avantajlarını da akıllıca kullanabiliyor bu filmler. Bu sebepledir ki, genellikle izleyici tarafından beğeniliyorlar.

 

Yukarı Bak\'a gelecek olursak. Wall-e\'nin dumanı halihazırda tüterken, bu derece başarılı bir başka animasyon izlemek de bizleri mest etti ziyadesiyle! Bunun bir diğer sebebi de yaz sezonunu gerçek anlamda başarılı filmleri bekleyerek geçirmemiz olabilir. Ne olursa olsun, Yukarı Bak, hem animasyon kültürünün geldiği noktayı hem de gelecekte nerelerde gezineceği konusunda bizleri haberdar etmekle kalmıyor, uzun bir müddet bu anlatı sanatının sırtının yere gelmeyeceğini de müjdeliyor.

 

Karısı Ellie öldükten sonra, kabuğuna çekilen Carl, diğer taraftan hayat arkadaşına vermiş olduğu sözü tutamamanın da yükünü taşımaktadır. Çocukluk yıllarını maceraya atılma ümidi ile geçirdikten sonra, hayatlarını birleştirme kararı aldıktan bir süre sonrasına kadar bu isteklerini diri tutmayı başarırlar. Carl, biraz daha çekimserdir, buna karşın Ellie kıpır kıpır, yerinde duramayan sevimli biridir. İkilinin -ya da ağırlıklı olarak Ellie\'nin- en büyük hayalleri, Cennet Şelaleleri\'ni görebilmektir. Ne yazık ki, yaptıkları ufak birikimleri sürekli başka ihtiyaçlara harcadıkları için bu hayallerini bir türlü gerçekleştiremezler.

 

Ellie\'nin ölümünü de ağır başlılık ile kabullenen Carl, büyük bir hızla değişen şehirde kendisini yalnız hissetmektedir. Bununla birlikte oturduğu evinin bulunduğu arazi, aç kurtların başına üşüşmesini sağlamaktadır. Bütün bunlar, son bir damla ile taşma noktasına gelir ve Carl, kendince bulduğu yöntemle bu şehrin dişlerinin arasından kurtulup, Cennet Şelaleleri\'ne doğru olağanüstü bir yolculuğa çıkar.

 

Elbette bu yolculukta yalnız başına kalmayacaktır. Genç doğa kaşifi Russell\'da, son rozetini alıp uzman olmak adına bu yolculuğun bir parçası haline gelecektir.

 

Yukarı Bak, bu zamana kadar yapılmış en gerçek Pixar masalı diyebiliriz. Özellikle karakter yaratma konusundaki başarıyı yinelemek gerekiyor. Filmde yer alan bütün karakterlerin tasarımları farklı farklı. Genel olarak daha karikatürize hatlara sahipler. Örneğin Carl, içe kapanıklığını ve ilerleyen yaşı sebebi ile baş gösteren huysuzluğunu yansıtacak şekilde \"köşeli\" olarak tasarlanmış. Russell\'ın yuvarlak hatları ise, önyargısızlığı ve saflığı sembolize ediyor adeta!

 

Filmin orjinal seslendirmeler konusundaki başarısı tartışılmaz fakat, filmin dublajlı olarak izleyenlerin biraz daha avantajlı olduğunu söylemekte fayda var. Genel olarak animasyon filmlerindeki mevcut dublajların başarılı olduğu bilinen bir gerçek fakat Erol Günaydın\'ın sesiyle hayat verdiği Carl, büyük ustanın dokunuşları ile \"daha fazla bizden\" bir hal alıyor. Adaptasyon ögelerinin başarılı bir şekilde yerleştirildiği leziz bir dublaj olmuş diyerek ustanın ağzına sağlık diyorum.

 

Komedi ve aksiyon gibi öğeleri tuzluya kaçmadan, kararında kullanan Yukarı Bak, her ne kadar verdiği mesajlar bazında çocuklara ağır gelebileceği iddia edilse de, her yaştan izleyiciye hitap edebilecek bir yapım. Görüntü tasarımındaki başarısı, harika müzikler ile sarılıp sarmalandığında, ortaya tiyatral bir disney eğlencesi çıkıyor.

 

Wall-e kadar trajik bir öyküsü yok yukarı Bak\'ın...Daha doğrusu yapımcılar ellerindeki malzemeyi sulugöz bir hikayeye dönüştürmeye yanaşmamışlar. Ne olursa olsun yola devam eden Carl\'ın önce bir çeşit kaçış olarak başlayan bu kişisel macerasını kısa zamanda yürekten destekleyerek soluksuz takipçisi olmamızın sebebi de hiç kuşkusuz samimi anlatımı...

 

Hayal kurmak kadar güzel bir şey varsa o da hayalleri gerçekleştirebilmektir. Zira hayaller, gerçekleştirildiği takdirde neler olacağını merak ettiğimiz için güzeldir. Bu güzelliği tatmanın ve koklamanın ise yaşı yoktur...Her sene yaş hanemizin sonuna bir rakam daha eklenmesi, ne bu güzellikten mahrum etmeli bizleri ne de o hayallere durmadan koşabilmek (ya da kanatlanıp uçabilmek) için engel teşkil etmeli...