Pixar stüdyolarının merakla beklenen UP ya da bizdeki adıyla Yukarı Bak adlı alameti farikası yakında Türkiye semalarında uçuşa geçecek. Her animasyonlarıyla beklentiyi daha da yükselten ve animasyon türüne gerek teknik gerekse konu derinliği açısından büyük açılımlar sağlayan Pixar belki de Wall-E\'ye bile pabucu ters giydirecek güzellikte bir filmle herkesi heyecanlandırmış görünüyor.
Stüdyonun teknik desteğiyle beraber Pete Docter ve Bob Peterson\'un yönetmen olarak ta filme katkıları çok büyük. Özellikle Pete Docter\'un kariyeri düşünülecek olursa aslında Up\'ın başarısı sürpriz sayilmaz. Amma velakin Pete Docter\'in filmografisindeki diğer filmlerinden çok daha duygusal ve olgun bir oyuncakla seyirci karşısına çıktığı açık. Monsters Inc, Wall-E gibi büyük gişe başarıları sağlamış, aynı zamanda eleştirmenleri ve festivalleri de tavlamış senaryoları ve yapıtlarıyla Pete Docter artık herkesin dikkat ettiği bir animasyon padişahı.
Wall-E özellikle ilk yarısındaki duygusal bütünlüğüyle büyüklere hüzünlü bir masal anlatıyordu. UP\'ta da yine aynı durumla karşı karşıyayız. Hatta öyleki filmin konuşan köpeklerle dolu olan kısmını ve finale doğru artan macera bölümlerini sadeleştirdiğimizde ortaya pekala çok hüzünlü bir film çıkıyor. ABD\'li kimi eleştirmenlerin gala gösteriminde ağladığını itiraf etmesiyse ilginç bir dipnot. Gerçekten de çocukluktan başlayarak hayallerle dolu, mutlu bir hayat süren Ellie ve Carl çiftinin Ellie\'nin ölümüyle sonuçlanan hikayesi en başta çok büyük bir hüzün ve duygusallık tonu yakalıyor. Hatta koca bir evi karısının hayalini gerçekleştirmek için binlerce balonla uçuran yaşlı bir adam bile fazlasıyla melankolik görüntü aslında. Ama filme ortalardan itibaren eklenen küçük çocuk Russel, konuşan köpekler, soyu tükenmiş kuşlar daha light ve çocuksu bir ton ekleyerek filmi gişeye yaklaştırıyor. Arka planda cerayan eden tüm bu macera ve coşkuya rağmen film yine de küçük ve acıklı hikayelerinden ödün vermiyor. Keza bir süre sonra Russel\'ın da parçalanmış bir aileye mensup olduğunu öğrenerek üzülüyoruz. Yaşlı, yalnızlaşmış ve huysuz ihtiyar Carl karısının hayalini gerçekleştirmek için çıktığı yolda hem kendini hem de içinde saklı tuttuğu, cisimleşmiş çocuk Russel\'ı sahiplenerek yaşamının sonunda benliğine tekrar kavuşmuş oluyor. Final anında uçan evin kendine kendine ve müdahale olmadan şelalenin üstüne konmasıysa ardımızda bıraktığımız ya da kaybettiğimiz güzel insanlar adına gerçekten çok dokunaklı bir veda sahnesi.
3-D tekniğiyle süslenmiş, çok iyi bir hikayeye, hoş çizimlere sahip, yer yer hüzüne yer yerse esprili bu filmi bütün sinemaseverlerin seveceği aşikar. Sevimli bir çocuk filminden daha fazlasını sunan Up salonlarda sizi bekliyor, iyi seyirler.