1) Ve bir çizgi roman daha sayfalardan çıkıp beyazperdede yerini aldı: “Watchmen”. 80’li yılların ikinci yarısında yayınlanan ve filme çekilmesi imkansız olarak görülen bu çizgi roman, yapımcılarının 10 yıllık sabrı sonunda film haline gelebildi. Yönetmen koltuğunda ise “300 (Spartalı)” filmi ile bir anda gözleri üzerine çeviren Zack Snyder var. Türkiye’de bile 800 binin üzerinde izleyiciyi salonlara çekmeyi başaran bu filmin yönetmeninden bu kez de elbette büyük bir iş beklendi haliyle. 120 milyon dolarlık bütçesi de bu beklentiyi boş çıkarmamak için çalışıldığının ipucunu veriyor zaten. Ayrıca film için yaklaşık 200 farklı set kuruldu. Son dönemin en heyecanla beklenen filmlerden biri oldu, yayınlanan her haberi ve görüntüsü beklentiyi artırdı.
2) “Watchmen” bir süper kahraman filmi gibi görünse de aslında değil. Film 1985 senesinde geçiyor. Bir dönem soyguncuların tanınmamak için süper kahraman kılığına girmesi üzerine bazı polisler de aynı yolu izleyerek suçluların arasına karışıp onları kolayca yakalamayı başarır. İşte “Watchmen” de, bu işi üstlenen süper kahraman görünümlü insanlar aslında. Bir zaman sonra kahramanların bu şekilde çalışması hükümetçe engellenir ve kimliklerini gizleyerek yaşamaya başlarlar. Hatta bir kısmı devlet için, normal görevlerde çalışır. İçlerinden “Komedyen”in bir gece öldürülmesiyle beraber bu gruba bir komplo girişimi olduğu diğer üyeler tarafından anlaşılır ve eski arkadaşlar bir araya gelmeye başlar. İşin arkasında kimin olduğunu araştırmaya başlarlar.
3) Fragmanlarına bakılırsa aksiyon sahneleri ve efektleri bol bir film vaat ediyor izleyiciye. Kısmen öyle olsa da, daha ağır ilerleyen bir film var ortada. Alt metinleri ve hatta normal diyaloglarında, görünenin ötesinde başka şeylerden; dünya düzeninden ve insanların korkularından bahsediliyor. Amerikan rüyasına eleştirel gözle bakarken, bir yandan da insanların aslında mevcut düzen olmasa ne kadar saldırgan hale geleceğinin de altını çiziyor. Özellikle ilk yarısında hareket yüzdesi oldukça düşük. İkinci yarıdaki hareketlenmeyle beraber bu kez ilk yarıdan uzaklaşma ihtimaliniz de var. Yani çizgi romana sadık kalalım derken, her şeyi anlatıp atlamama derdiyle bir dağılma yaşanıyor. Ne çok derin bir film izliyorsunuz ne de aksiyon sahneleriyle dolu bir macera filmi. Süper kahraman olarak gösterilen insanların biri hariç hiç birinin süper gücü yok mesela. Sadece kostümleri var. Bu da zaten alışkın olunan “süper kahraman” filmlerinden birini izlemediğinizi hatırlatıyor.
4) Filmin oyuncu kadrosuna bakıldığında star olan kimseyi göremiyoruz. Böylesi büyük bütçeli bir filmin handikabı bu olabilir mesela. Bir kısmı tanıdık yüzler olsa da, beklenen ışığı alamıyorsunuz. Oyuncuların da sıradan görünmesine çalışılarak belki de “süper kahraman değiller, aslında insanlar” cümlesinin altı çizilmeye çalışılmış. Bu durumda da inandırıcılık sorunu çıkıyor ortaya. Aralarında “Komedyen” tiplemesini başarılı buldum. Radyoaktif bir ortamda kalınca tamamen değişen Dr. Manhattan’ı da ayrı bir yere koyabiliriz. Mavi ışık saçan hali ve üstün özellikleriyle diğerlerinden ayrılmayı başarıyor. Ancak aynı şeyi diğerleri için de söylemek pek mümkün değil.
5) Görsel olarak çok iyi sahneler de barındıran “Watchmen”, bazı şiddet görüntüleri nedeniyle 18 yaş sınırıyla vizyona giriyor. Neredeyse 3 saati bulan süresi ise biraz sıkılmanıza neden olabilir. Ne bir “300”, ne “Matrix” ne de “Superman” izliyorsunuz. Yani ileriki yıllarda “bak bu da Watchmen’deki sahnelerden biri” denilebilecek, akılda kalıcı bir şey yok. Filmde çok tanıdık şarkılar ve şarkıcılar da size eşlik ediyor ki en keyifli taraflarından biri de bu. (“Nat King Cole – Unforgettable” gibi) Uzun süredir sabırsızlıkla beklediyseniz ve çok şey bekliyorsanız, biraz hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Ancak “her türlü çizgi roman uyarlamasını severim” diyenlerdenseniz güzel bir görsel şölen sizi bekliyor.