1) Milyoner’in ilk dikkat çeken tarafı yönetmeninin Danny Boyle olması idi. “Shallow Grav” (Mezarını Derin Kaz), “Trainspotting”, “The Beach” (Kumsal) ve “28 Gün Sonra” gibi filmlerle ismini duyuran yönetmen, 8. filminde kamerasını Hindistan’a çeviriyor. Filmin yapımcıları arasında ABD ve İngiltere bulunsa da, Hint etkisi daha baskın. Gerek çekildiği ülke, gerek oyuncuları, gerekse senaryosu ve müziğiyle farklı bir filmle karşı karşıyayız. Alıştığımız Hollywood filmlerinden birini izlemiyoruz mesela. Bollywood’un Hollywood’la kesişmesi de denebilir. Bu arada film bir kitap uyarlaması. Orijinal kitap 12 tane, bazıları birbirinden bağımsız hikâyeden oluşuyor. Senaryo aşamasında da en çok bu durum zorlamış. Sonunda ise bölümler birbirine bağlanarak gayet güzel bir iş çıkmış ortaya.
2) Filmin asıl kahramanı varoş bir Hindistan mahallesinde yaşayan 18 yaşındaki çaycı Jamal Malik. Jamal, ülkemizde de yayınlanan “Kim 500 Milyar İster” yarışmasına katılır ve yirmi milyon rupi kazanmak üzeredir. Finale bir adım kala ara verilir ve böyle bir çocuğun sorulara doğru cevap veremeyeceği düşünülerek sorgu altına alınır. Bu sorgu sırasında da Jamal çocukluktan başlayarak hikâyesini anlatır. Geçmişteki her olay sorularla bir şekilde kesişir ve ortaya enteresan bir hayat hikayesi çıkar. Bu arada hayatının en büyük aşkı Latika’nın da peşindedir. Tüm bu olaylara eşlik eden gizli kahraman da elbette Hindistan.
3) Filmin kadrosuna bakıldığında Hint oyuncuları görüyoruz. Hatta çoğunun ilk başrol ya da oyunculuk deneyimi. Genç oyuncular Dev Patel (Jamal) ve Freida Pinto (Latika) iyi bir çift olurken (her ne kadar çok yan yana görünemeseler de) ilk başrol deneyimlerine göre de güzel bir performans sergilemişler. Ayrıca filmin en deneyimli ismi Hindistan’ın önemli aktörlerinden Anıl Kapor da sunucu rolüne gayet uygun ve yer yer Kenan Işık’ı hatırlatıyor. “Yarışmanın formatı neredeyse her ülkede aynı” diyoruz seyrederken. Çocuk oyuncular da gayet iyiler. Tavırlar ve bakışlar senaryoyu yukarı kaldıran nitelikte. Bu durumda elbette yönetmenin de iyi bir oyuncu yönlendiricisi olduğunu söyleyebiliriz.
4) Hindistan’ı başka bir gözle görmek ya da keşfetmeye başlamak adına “Milyoner” faydalı bir film öncelikle. Bir yerde “dünyanın en büyük çamaşırhanesi” denen ülkenin bir İngiliz yönetmen tarafından böyle aktarılması önemli elbette. Hatta bir yerde gerçek Amerika ve gerçek Hindistan’ın tasvirleri de geçiyor. O anlamda da eleştirisini yapıyor film. Filmde dikkat çeken en büyük özelliklerden biri de kurgusu. Çok güzel geçişlerle film akıcı bir hale gelmiş. Renkli bir film gibi görünse de özellikle ilk yarıda kanınızı dondurabilecek soğuklukta sahneler de var. Ayrıca filmin Allah Rakkhha Rahman tarafından yapılan müzikleri de ayrı güzellikte. Hint müziğini modernize ederek çok iyi yedirmişler filme. Açılış şarkısı “O…Saya”dan final şarkısı “Jai Ho”ya kadar bir müzik şöleni içinde yer alıyorsunuz.
5) Oscar dahil olmak üzere bir çok ödülü silip süpüren film, ödül alamasaydı da “iyi bir film” olarak anılmayı hakediyor. Bazıları filmin şişirildiğini söylese de ortada çok temiz bir iş var. Senaryo uyarlaması, oyunculukları, kurgusu, sanat yönetimi, müziği ve yönetmenliğiyle… Renkli bir finalle biten filmde gözyaşı da kahkaha da var. Umudun ve inanmanın ne kadar önemli olduğunu da anlayacaksınız belki de. Gerçek bir sinema filmi izlemeyeli uzun zaman oldu diyorsanız bu sezonun en dikkat çekici filmlerinden biri sizi en yakın sinemada bekliyor.