Rebecca, tek özelliği alışveriş yapmak olan genç bir kızdır. Kızcağız kredi kartlarıyla yatar, ünlü markaların yeni sezon mallarını düşleyerek uyanır. Tabi her buna benzeyen kız gibi, bir de takip ettiği moda dergisi vardır. En büyük mesleki hayali ise, bayıldığı bu dergide bir şekilde çalışmaktır. Lakin değil bu dergide çalışmak, kapısından içeri bile girememektedir.
Ama Rebecca'nın karşısına bir fırsat çıkar ve o yayın grubuna bağlı olan bir finans dergisinde çalışmaya başlar. Dergi için yapması gereken tek şey ucuza bolca alışveriş yapmanın sırlarını okuyucularına anlatmaktır. Acaba bir alışverişkolik olan Rebecca bunu başarabilecek midir?
Amerika'da uzunca bir süre çok satanlar raflarını süsleyen bir kitabın uyarlaması olan "Bir Alışverişkoliğin İtirafları" şimdi de beyazperdede. Kitabının neden bu kadar ilgi çektiği bir muamma olan filmin kendisi de en az romanı kadar sıkıcı ve yavan.
Başrol oyuncusunun bir moda ikonu olabilecek hiçbir pırıltısı ve ihtişamı yok. Üzerine geçirdiği onca pahalı markaya rağmen, tuhaf ve sıradan görünmeye devam ediyor. Komik ve sevimli görünse ona da ses etmeyeceğiz ama açıkcası romantik komedilerin olmazsa olmazı o sevimli yüze de sahip değil Rebacca.
Dolayısıyla bir sıfır yenik başlıyor film seyirci karşısında. Tabi bir de filmin bize ne anlatmaya çalıştığıyla ilgili ciddi sıkıntılar var. Haddinden fazla alışveriş yapan bu kızı neredeyse mahvolmaya sürükleyen alışveriş tutkusuna gülmemiz gerekiyor. Aklı başında bir izleyicinin, bu hareketlere gülmesinin imkanı yok.
Romantik komedilerin olmazsa olmazı yakışıklı ve zengin gencin ortaya çıkışıyla yeni bir finansör bulan Rebecca, tabi ki en sonunda daha az para harcamayı ve kredi kartlarının kötülüğünü öğreniyor. Ama bu yaşta bir genç kızın bütün bunları anlayabilmesi için böylesine saçma şeylerin yaşanması mı lazım, bunu seyircinin takdirine bırakıyorum.
Bütün bunlara ek olarak uzunca bir süre film de, tıpkı Rebecca gibi tüketim ahlakıyla ilgili fikirlerinde oradan oraya savrulup duruyor. Bir yandan Rebecca'nın bu halini sempatik bulmamız sağlanırken, bir yandan da aşırı tüketimin ne kötü birşey olduğu gözümüze sokulup duruyor. Tabi biz seyircilere de, “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” demek düşüyor.
ABD'de yeni bir “Bridget Jones” gişesi yaratır umuduyla sinemalarda boy gösteren "Bir Alısveriskoliğin İtirafları" maalesef halefinin fersah fersah gerisinde. Film ne güldürmeyi ne de mesaj vermeyi başarabiliyor.Ve pek tabi ki, sürpriz olmayan bir sekilde ekonomik krizin en şiddetli günlerini yaşayan Avrupa ve ABD halkı da gişede alışveriş hastası bir kızın güncesine sırt çevirdi.
Tüm dünyada seyirci bazında çuvallayan bu yapımdan tüm romantik komedi severlerin uzak durmasını öneriyorum. Herkese iyi seyirler.