28 Eylül 2018 haftasında 2'si yerli toplam 11 film vizyona giriyor.
Migo adında bir Yeti, günün birinde düşen bir uçağın pilotunu görmüş, 'küçük ayak' efsanesinin gerçek olduğuna inanmıştır. Ancak diğer Yetiler kendisine inanmayınca iddiasını kanıtlamak için insanların dünyasına doğru maceralı bir yolculuğa çıkmaya karar verir. Animasyon filmin seslendirme kadrosunda Channing Tatum, Danny DeVito, Zendaya Coleman ve LeBron James bulunuyor.
Cate Blanchett ve Jack Black'in başrollerini oynadığı yapımda; Lewis Barnavelt, ailesinin ölümünden sonra Michigan'daki amcası Jonathan'ın yanına gönderilir. Tuhaf görünümlü amcasının korkutucu evine gelir gelmez hem Jonathan, hem de komşusu Florence'ın büyü ve sihirle fazlasıyla iç içe olduğunu görür. Lewis de kitaplardan ve amcasından bir şeyler öğrenmeye başlar. Ancak evin sakladığı büyük sırrı da kısa süre sonra anlar. Bir zamanlar o konakta yaşamış kötü kalpli büyücü Isaac Izard, durduğunda kıyamet gününü tetikleyecek bir saat tasarlamış, ancak saati tamamlayamadan ölmüş ve saati de evin içine saklamıştır. Kıyameti önleyebilmek için hep birlikte çaba gösterip saati bir an önce bulmaları gerekmektedir.
David Kim'in 16 yaşındaki kızı Margot hiçbir ipucu bırakmadan ortadan kaybolunca dedektifler konuyu araştırmaya başlamıştır. Ancak aradan geçen saatlere rağmen hiçbir doyurucu yanıt bulamayan acılı baba, o ana kadar kimsenin incelemeyi aklına getirmediği kızının dizüstü bilgisayarını açarak bir ipucu aramaya başlar. Kızının dijital ortamda bıraktığı izleri takip ederek kaybolmasının ardındaki sırrı açığa çıkarmaya çalışır. Filmin başrollerinde John Cho ve Debra Messing oynuyor.
Keanu Reeves ve Winona Ryder'ı yıllar sonra bir araya getiren romantik komedide; Frank ve Lindsay, Keith ve Ann çiftinin kır düğününe giderken havaalanında tanışırlar. Frank damadın üvey kardeşi, Lindsay ise damadın eski nişanlısıdır. İlk anda birbirlerinden hiç hoşlanmayan bu huysuz ve uyumsuz ikili, düğün süresince birlikte çok fazla zaman geçirmek durumunda kalır. Ancak bulunmaktan çok da hoşnut olmadıkları düğün ortamı, bu ikiliyi birbirlerine yaklaştıracaktır.
Malcolm X, Inside Man ve 25th Hour filmlerinin ünlü yönetmeni Spike Lee'nin yeni filmi 1970'lerde geçiyor. Siyahi hareketle birlikte ırkçılığın da güçlü olduğu yıllarda Afrika kökenli Ron Stallworth, Colorado Springs polisindeki ilk siyahi memur olmayı başarır. Henüz bir çaylak olmasına rağmen, çok zorlu bir göreve girişir: Beyaz ırk üstünlüğünü savunan Ku Klux Klan örgütünün liderlerinden David Duke ile telefonla iletişime geçerek örgüte sızmayı başarır. Ancak örgütte yükselmek için yüz yüze görüşülmesi gereken durumlarda "beyaz" bir Ron Stallworth'e ihtiyaç ortaya çıkar, bu görev için de Flip Zimmerman adlı bir başka polis uygun bulunur. Film Ron Stallworth'ün yazdığı aynı adlı otobiyografik romandan uyarlandı.
Aaron, sevgilisi Lea ve Lea'nın 8 yaşındaki oğlu Tristan ile aile olabilmek istemektedir. Bu yüzden anne oğulu İtalya'nın Dolomit Dağları'ndaki dağ evine tatil için davet eder. Aaron çocuğun kalbini kazanabilmek için elinden geleni yapsa da Tristan onu tam olarak kabul etmek istememektedir. Bu da ikisinin arasında sessiz bir rekabete dönüşür ve Lea arada kalır. Bu esnada Tristan'ın dağlarda kaybolması, gerilimi ölümcül seviyelere yükseltecektir.
Trakya yöresindeki Günebakan köyünde yaşayan halkın en büyük derdi susuzluktur. Buna son vermek isteyen köylüler yağmur duasına çıktıklarında hiç beklemedikleri birşey olur, yağmur yerine göktaşları yağar. Bu olağandışı olay, Amerikalı, Alman ve Rus ajanlarını da köye çeker. Göktaşlarını yüksek bedeller karşılığında satın alan bu yabancılar, köylülerin yanı sıra kurnaz muhtar İsmet için de geçim kapısına dönüşür. İsmet köylülerin sattıkları taş başına bağış toplamaya çalışırken, İsmet'in şarkıcı oğlu Bahadır'ın köye gelen muhabir Ceylan'a aşık olması işleri iyice karıştırır. Filmin başrolünde Şafak Sezer oynuyor.
Adana'ya geri dönerek annesine portakal hasadında yardımcı olan Mahir, beklenmedik bir ziyaretçiyle karşılaşır. Halef isimli bu kişi, Mahir'in uzun yıllar önce ölmüş kardeşinin reenkarne olmuş hali olduğunu düşünmektedir. Normalde son derece akılcı bir insan olan ve manevi dünyaya ait fikirlere inanmayan Mahir, Halef'in anlattıklarıyla şüpheye düşer. Mahir mistik fikirlere, Halef ise rasyonel düşüncelere kayma eğilimleri gösterdiğinde işler karışacaktır.
Sloane, sevgilisi Barrett ile birlikte babası Roan'ın yeniden evlenmesini engellemek üzere uzun bir zaman sonra büyüdüğü eve döner. Ailenin karanlıkta kalan sırları açığa çıktıkça, aile üyelerinin gelecekleri daha da belirsizleşecektir.
Partiyle geçen bir gecenin ardından sabah uyanan Sam, kendisinden başka Paris'te yaşayan herkesin zombiye döndüğünü görür. Evin her yanını sağlam bir şekilde kapatarak zombilere yakalanmadan hayatta kalmanın bir yolunu düşünmeye başlar. Acaba sandığı gibi zombi olmayan tek kişi kendisi midir?
Milattan sonra 8. yüzyılda Avrupa iki büyük güce ayrılmış gibidir. Kuzeydeki ırklardan olan Frizler, Avrupa'nın en önemli ticaret merkezlerinden biri olsalar da halen barbar yöntemlerle ülkelerini yönetmektedir. Buna karşı çıkan Redbad, kral olan babasının ardından ülkenin başına geçmeyi bile istememektedir. Bu sırada güneyden gelen Frankler, ülkeyi işgal ederek Hıristiyanlık dinini yaymaya başlar. Amcasıyla ters düşen Redbad, bir sala bağlanarak ölüme yollanır ancak hayatta kalmayı başarır ve Viking kıyılarına dek gider. Bu halkın bir parçası olan Redbad, sonrasında doğduğu ülkesini kurtarmak için geri gelecektir.