1964 yılının New York\'unda St. Nicholas kilisesi ilk siyahi ögrencisini okula kabul eder. Okulu demir yumruğuyla yöneten rahibe Aloysius (Merrly Streep) ise gidişattan memnun değildir. Öğrencilerle beraber rahipler ve rahibelerde de birtakım değisim sinyalleri görülmektedir. Okulu yönetirken deneyimlerine son derece güvenen rahibe Aloysisus, okula yeni atanmış yenilikçi rahip Flynn\'in (Philip Seymour Hoffman) düşüncelerinden hiç hoşlanmaz. İkisi arasında şüpheye dayalı temkinli bir savaş başlar. Savaşın fitili ögrenci tacizi iddiasıyla farklı bir boyut alır. Acaba bu nedensiz bir şüphe yüzünden ortaya atılmış bir iftira mıdır? Ya da rahip Flynn, yenilikçi yüzü ardında bir çocuk tacizcisini mi barındırıyordur?
“Şüphe”, çocuk tacizi gibi bıçak sırtı bir konuyu sürükleyici bir dille anlatırken; ahlak, din, ırkçılık ve muhafazakarlık gibi konuları da tartışmaya açıyor. Klasik bir “iyi -kötü çarpışması” gibi açılan film, bir süre sonra bambaşka bir noktaya varıyor. Film, adı gibi izleyiciyi süphede bırakarak, gelgitli havasıyla seyirciyi sarsmayı başarıyor.
Katı ve ahlakçı anlayışıyla seyircinin şimşeklerini üzerine çeken rahibe Aloysius, kişisel hırsı yüzünden yenilikçi grubu tasfiye etmeye çalışırken, farkında olmadan büyük bir trajedinin kapısını da aralıyor. “Şüphe”, çok önemli şeyler söyleyen ve bunları yaparken yer yer sembollere de başvuran, çok iddialı bir yapım.
Film, olaylar patlak verdiğinde başlayan rüzgardan tutun da, rahibe odasındaki tartışma sırasında patlayan ampullere kadar, ara ara sembollere başvuruyor. Bütün bunlar “Şüphe”yi daha da derinleştirerek, ona şık ve entellektüel bir hava katıyor.
Rahibe Aloysius\'un tacize uğradığı iddia edilen çocuğun annesiyle konuştuğu sahne ise belki de filmi anlamak için en dikkat kesilmemiz sahneleri barındırıyor kendi içinde. Annenin böyle bir olayın yaşanmış olma ihtimaline karşın ısrarla çocuğunu okulda tutmak istemesi, ABD toplumundaki “derin ırkçılığı” yüzümüze çarpması bakımından sarsıcı.
Bir zenci olarak tacize uğrasa da, bu zavallı çocuğun toplumda yer edinebilmesi için tek şansı böylesi bir okuldan mezun olabilmesi belki de. Film bir noktadan sonra hiçbir karaktere sempati duymamıza izin vermiyor. Böyle bir anlatımı tercih edince, yukarıdan bakarak tüm karakterleri yargılamamız daha kolay bir hale geliyor. Neredeyse her karakterin kendi içinde derin şüpheleri ve zaafları var. “Şüphe”, bu açıdan insanı sürekli olarak çok boyutlu düşünmeye zorluyor.
Sezonun en önemli filmlerinden biri olan “Şüphe”, her yönüyle izlenmeyi hakediyor. Meryl Streep ve Philip Seymour Hofmann\'ın sade ve gösterişsiz oyunculuğu çok başarılı. Ahlaki bir “kedi fare oyunu”nu andıran bu başarılı filmi izlerken tüm sinemaseverlerin keyif alacağı aşikar. Oscar yarışında da iddialı olan filmi herkese tavsiye ederim. Tüm sinemaseverlere iyi seyirler.