13 Temmuz 2018 haftasında 2'si yerli toplam 9 film vizyona giriyor.
Otel Transilvanya 3: Yaz Tatili
Yıllardır otelinden çıkmayarak içine kapanan Dracula'ya kızı Mavis sürpriz bir tatil ayarlar. Lüks ve sadece canavarların bulunduğu tatil gemisine ailenin diğer üyeleri ve Dracula'nın yakın arkadaşları da gelmiştir. Canavarlar, gemi gezisindeki eğlencelerle keyif çatmaktadır. Üstelik Dracula'da geminin kaptanı Erika'ya aşık olmuştur. Ancak bütün yolculuğun tadını kaçıracak bir şeyden habersizdir. Erika, Dracula'nın eski düşmanı Van Helsing'in varisidir ve Dracula'yı ve diğer canavarları yok etmenin planlarını yapmaktadır. Bu tuzaktan kurtulmanın sorumluluğu ise Mavis'in omuzlarındadır...
Dwayne Johnson'ın başrolünde yer aldığı filmde, eskiden FBI'ın rehine kurtarma biriminde çalışmış ve savaşlarda yer almış Will Ford, bir operasyon sırasında sol bacağını kaybeder. Emekliye ayrılan Ford gökdelenler için güvenlik danışmanlığı yapmaya başlamıştır. Çin'de bulunan dünyanın en yüksek gökdeleni için bir güvenlik araştırması yapması gerektiğinde kendisi de ailesiyle birlikte buraya yerleşir. Ancak binada bariz güvenlik açıkları vardır ve bunların sonucunda binada yangın çıkar. Yangının sorumluluğu Ford'a yüklenmiştir. Will Ford'un hem adını temize çıkarmak, hem de binada mahsur kalan ailesini kurtarabilmek için zamana karşı yarışması gerekecektir.
YouTube'daki korku içerikleriyle tanınan Nova Prospekt, çok beğenilen paylaşımı Kapalak Kızı'nın hikâyesini beyazperdeye taşıyor. Giresun'daki gerçek bir hikâyeden yola çıkan Kapalak Kızı, bir köy okulunda hademelik yapan genç bir kızın başına gelen korkunç olayları konu ediniyor. 1990'lı yıllarda Giresun'daki bir okulun güzel hademesi Ayşe sevdiği adamın askerliğini bitirmesini beklemektedir. Bir gün okulun müdürü kendisine tecavüz eder. Bu olay üzerine Ayşe intihar eder. Kızının intikamını almaya yemin eden annesi, okul müdürüne büyü yaptırır. Ancak annesinin yaptırdığı büyü bir şekilde Ayşe'nin ruhunu etkiler ve genç kızın ruhu okula hapsolur. Ayşe'nin ruhu öğrenciler tarafından da görülmeye başlanınca okul terk edilir. Ancak okulun müdürü bu korkunç hikayeden yakasını kolay kolay sıyıramayacaktır.
Utku Uçar'ın yönettiği ve Süheyl Uygur, Ruhi Sarı, Peker Açıkalın ve Sadi Celil Cengiz gibi birbirinden ünlü isimlerin yer aldığı filmde, babasından kalan berber dükkanını işleten Fikret'in bütün düzeni, bir gün dükkanına gelen gelen pazarlamacı Taner yüzünden bozulur. Taner'in zoruyla dükkanına otomatik masaj aleti alan Fikret, bu aletle kazara ünlü bir mafya liderinin ölümüne neden olur. Cesedi ortadan kaldırmak için bir koltuğu kullanır. Ancak bu koltuk bir takım aksilikler sonucu muhtar adayı Düzgün ile birlikte Adana'ya doğru yola çıkar. Fikret koltuğu bir an önce bulmak zorundadır ama koltuk çoktan türbe muamelesi görmeye başlamıştır.
Altı üniversiteli genç, bir arabayla geziye çıkar. Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde arabalarının lastiği patlar ve yolda kalırlar. Lastiği değiştirmek için dışarı çıktıklarında ise bunun bir kaza olmadığını, gizemli bir keskin nişancının hedefi olduklarını anlarlar. Açık alanda, nişancının namlusunun ucunda mahsur kalan gençler, hayatta kalmak için çok dikkatli olmak zorundadırlar. Yeni kurbanların da aralarına katılmasıyla büyüyen bu oyunda işler gitgide daha kötü bir hal alacaktır.
Adı bilinmeyen bir şehrin tren garında, "Hattın Sonu" isimli bir restoranda çalışan güzel garson Annie'nin göründüğünden çok farklı bir paralel hayatı vardır. İki kiralık katil ise, sıradaki görevleri için Annie'nin mekanında haber beklerler. Çok tehlikeli ancak parası bol bir işi kabul ettiklerinde Annie'nin aslında kim olduğunu öğreneceklerdir. Vaughn Stein'ın ilk kez yönetmenlik kotuğuna oturduğu filmin başrollerinde Margot Robbie ve Simon Pegg yer alıyor.
Tom Doherty, ıssız bir adadaki deniz feneri ve yanındaki yıkıntıların bekçiliği ve yenilenmesi için açılan ilana başvurup kabul edilmiştir. Ancak kendisinden başka hiç kimsenin bu ilana başvurmaya cesaret edemediğini bilmemektedir. Yöre halkı tarafından uğursuzluklarıyla bilinen deniz feneri, yeni misafirinin geçmişiyle yüzleşmesine neden olur.
Suudi Arabistan'ın ilk kadın yönetmeni Haifaa Al-Mansour'un yönettiği ve Elle Fanning, Douglas Booth ve Maisie Williams'ın başrollerinde yer aldığı yapım, ünlü yazar Mary Shelley'nin hayatını anlatmaktadır. 18. yüzyıl İngiltere'sinde doğmuş 16 yaşındaki Mary Godwin, genç ve yetenekli şair Percy Shelley ile tanışır tanışmaz aşık olur. Bu aşk ikiliyi hem içten içe tüketir, hem de yaratıcılıklarını besler. Mary içindeki karanlık tarafı keşfettikçe, büyük eserini yaratma konusunda cesaretlenir. Tarihte bir kadın tarafından yazılan ilk korku/bilim-kurgu türündeki eser olan Frankenstein, Mary'nin kaleminden doğar.
Oyunculuk yapan Angèle, babası ve kardeşlerinin yaşadığı Marsilya yakınlarındaki sahil kasabasından, travmatik bir olay sonrası ayrılmış ve yirmi yıl geri dönmemiştir. Ancak babasının felç kaldığı haberini alınca, mal paylaşımı yapılması için eve geri döner. Kardeşleri emekli işçi Joseph ve babasından kalan restoranı işleten Armand ile uzun bir zaman sonra bir araya gelir. Üç kardeş bir yandan geçmişlerindeki talihsiz olayla yüzleşir, bir yandan da hiç beklemedikleri yeni bir gelişme yüzünden geleceği düşünmek zorunda kalır.