1) “Avustralya” bir kere yönetmeniyle dikkat çekiyor: Baz Luhrmann… “Romeo Ve Juliet” ve çok daha fazla ses getiren “Moulin Rouge” filmlerinin ardındaki isimdi. Uzun süredir de yeni filmi bekleniyordu. Özellikle görsellikleriyle dikkat çeken bu iki filmden sonra Nicole Kidman ve Hugh Jackman’li “Avustralya” fimi dört gözle bekleyenleri çok üzmeyecek gibi. Özellikle filmin açılışı gayet başarılı olmuş.
2) Filmde asil bir İngiliz’i, Lady Sarah Ashley’i canlandıran Nicole Kidman iyi bir oyuncu olduğunu daha önceki filmlerinde kanıtlamıştı zaten. Bu kez de bunu destekleyen bir iş çıkarmış. Bir insan güzel ya da yakışıklı olunca, sanki iyi bir oyuncu olduğunu kabul etmek güçleşir ya... Sanırım bu durum Kidman için çoktan geride kaldı. Bir asilzadeden, kırsal alanda yaşayan bir köylüye geçişinde başarılı bir iş çıkarıyor.
Başroldeki aktör Hugh Jackman da “X Men” ile başlayan kariyerine iyi bir iş daha eklemiş. Rolün içine girip izleyiciyi (en azından beni) inandırmayı başarıyor. (Bu arada Pierce Brosnan’dan sonra Bond adayları arasında ismi geçen Jackman, sanki Daniel Craig’ten daha fazla yakışırdı Bond olmaya) Kidman ile kimyalarının %100 uyumlu olduğu söylenemese de fena bir çift olmamışlar.
3) Filmin en dikkat çeken oyuncularından biri ise 12 yaşındaki Brandon Walters ya da filmdeki adıyla Nullah... Bu rol için Avustralya’da uzun bir oyuncu arayışına girilmiş ve Walters’ın ailesiyle de uzun bir zaman geçirilmiş. Sonunda aile de yönetmen de onaylamış ve Walters’in ilk filmi olmuş “Avustralya”. Film boyunca gayet iyi bir iş çıkaran küçük oyuncunun özellikle kapkara gözleriyle bakışları sizi kolayca etki altına almaya yetiyor. Filmde melez olan Nullah, ne beyazlara ne de siyahlara ait olmayan bir dünyada, arada kalmanın sıkıntısını yaşıyor. Bu arada kalmışlık, aslında o dönem ülke olarak Avustralya için de geçerli.
4) Baştan sona izleyicinin ilgisini perdede tutan filmin en önemli handikaplarından birisi 166 dakikalık uzun süresi. Hele ki sinemadaki reklam ve ara süreleri eklenince, sinemada geçireceğiniz süre 3,5 saati buluyor. Bu yüzden filmi izlerken üç bölümlük bir dizi izliyormuş hissine kapıldım. Biraz daha kısa olabilirmiş.
5) Aydınlıktan karanlığa doğru giden film, hem romantik film sevenleri hem de maceracıları mutlu edecek gibi. Bu romantik macerayla beraber Avustralya topraklarının da başka bir hikâyesine tanık oluyoruz; başka topraklara ve yaşamlara… Savaş sahnelerinde duygusallığın doruğa çıkıp, gözyaşına neden olabileceği filmden çıkarken, birilerini şarkınızı söyleyerek kendinize getirebileceğinize inanabilirsiniz. Tabi söylediğiniz kişi bunu duyarsa…