Çağan Irmak’ın altıncı filmi “Issız Adam”; psikolojik, sosyolojik ve metaforik açılımlarıyla vizyona girdiği andan itibaren gündemde. Çağan Irmak’ın “Issız Adam” dan önce çekmiş olduğu filmlere bakarsak, bu gündemi meşgul etme olayının pek de sürpriz olmadığını anlayacağız.
Filmin teknik kısmıyla fazla ilgilenmek istemiyorum bu yazıda. Zira; Çağan Irmak da tekniği bir köşeye itip, filmde manaya ehemmiyet vermiş. Ama yine de tekniğe kısaca değineceğim.
Çağan Irmak yönetmen olarak kamerayı nereye koyacağını, görüntüyü nereden alacağını bilen birisi. Bu konudaki ustalığına yorum yapmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. Oyuncular gerçek manada duyguları seyirciye hissettiriyor. Başrolleri paylaşan Cemal Hünal ve Melis Birkan, görevlerini hakkıyla yerine getirmişler.
Filmin her müziği şaheser değerinde, her birine ayrı bir yazı lutfedilebilir. İçimde Nuri Bilge Ceylan ve Zeki Demirkubuz’un karışımı olarak nitelendirdiğim Çağan Irmak’ın, bu filmde Demirkubuz tarafı ağır basmış ve ortaya çekim tekniği üst bir film değil de, mana bakımından üstlüğü yakalamaya çalışan! bir film çıkmış. Kısacası senaryo çok iyi olmasa da, iyi bir örgüye sahip ve geçer not alıyor.
ISSIZ ADAM İSMİNİN AÇILIMI:
Issız Adam: Filmin ana karakteri Alper’e seyirci tarafından yakıştırılan ünvan. Seyircilerin aklına gelen ilk anlam budur. Ana karakterimiz, yalnızlığından ve çaresizce psikolojik girdap içinde sürüklenişinden dolayı “Issız Adam”dır.
Issız Ada\'m: Alper’in Ada ile olan ilişkisi irdelendiği zaman, Alper’de var olan ıssızlığın, Ada’da da var olduğu gözlenecektir. Yani Alper’in gözünde de Ada ıssızdır ve böylece filmin ismi ikinci manasına kavuşur-şimdilik-.
Issız Ada\'m: Birinci manada seyircinin perspektifinden, ikincisinde ise Alper’in gözünden filmin ismini açıklamıştık. Üçüncü mana ise “Ada ve Alper’e göre Issız Ada nedir?” sorusunun cevabı ile ortaya çıkıyor. “Metropol”. Şehir. Kargaşası, yoruculuğu, yiyip bitiriciliği ve inanılmaz enerjisi ile şehir. Hepimizin ıssız adası.
/*/*/*/*
Mesafelerin yitirilmesi ile başlar herşey.
Bir görüntü. Sanal ortamda başka nesnelerle tanışıp kendini seks ile tatmin etmeye çalışan bir erkek.
Seksin, cinselliğin ve kadının cazibesine dayanamayan bir erkek: Alper.
Aşkı, Ada’yı gördükten sonra değişen bir erkek: Alper.
Mana ile maddenin ruhunun derinliklerinde devamlı çatışma içinde olduğu bir erkek: Alper.
Azlığın-kanaatkarlığın- ve insani duyguların tamamiyle terk edildiği bir yer tanıyorum ben. İçinde binlerce ıssız adamların dolaştığı bir yer. Metropol. Boynu bükülmüş bir aşk gibi içimizde geziniyor.
İlişkiye girdiği bedenlerde Ada’nın kalbine rastlayamıyor Alper. Paralarıyla, Ada’nın gülücüklerini yaratamıyor.
Maddenin tamamiyle insan ruhuna ve bünyesine tahakküm ettiği 21.yüzyılda bilinmesi gereken o kadar çok psikolojik travma var ki. Bunlardan sadece birisini dile getiriyor Çağan Irmak, “Issız Adam”da.
Flört çağı, evlenmeden ilişkiye girme, seks, modernizm, çağdaşlık ve metropol hayatının cazip koşullarında bir mikrop.
Alper , mikroptan korktuğu için mi, yoksa Ada’yı tamamiyle istediği için mi terk ediyor? Ada’yı istediği için Adayı terk ediyor Alper.
”giderken / yanımda unutma seni”...
/*/*/*/*
Film en az bu yazı kadar karmaşık, anlaşılması güç ve ağır.
Basit birkaç gözyaşı ile “Babam ve Oğlum”a yaptığımız o boş muameleyi hak etmeyen hayat bir film. Hayat kadar gerçek bir film. Ya da film kadar gerçek bir hayat mı demeliydim..
“gideceksin
git, umrumda bile değilsin
güleceksin
gül, umrumda bile değilsin
özlemek isteyeceksin
iste, farkı yok
geleceksin
gelme, umrumdasın”
Gelmenin hasretlere olan öldürücü tesiri ne acıdır...
Ne acıdır gidecek bir yolunun dahi olmaması. Bakınız:(Hayat)
Sevgiyle...