1984’te “Blood Simple-Kansız”la 4 ödül toplayarak, sonrasında hep takip edecekleri yolu çizen Coen kardeşler, “Raising Arizona”, “Miller’s Crossing” ve Barton Fink”le de aynı tonları tutturarak bir nevi marka olmuşlardı. “Fargo”ya dek pek de anaakım sinemanın ilgisini çekememiş olsalar bile adını perdede gördüğünüzde, ne izleyeceğinizi aşağı yukarı tahmin edebileceğiniz kişilerden olmaları da pek uzun sürmedi. 1997’de Fargo ile aldıkları en iyi senaryo oscar’ından sonra genişleyen hayran kitlesine başyapıtlar armağan etmeye devam ettiler.
2001 yılında zaferle sinema tarihine kazıdıkları The Man Who Wasn\'t There” sonrası beklentilerin altında kalan “Intolerable Cruelty” ve “The Ladykillers”ı daha çok eğlenmek için yaptıklarını söylemişlerdi. 2007 ise tamamen Coen’lerin yılı oldu. 8 adaylıkta gittikleri Oscar gecesinden 4 ödülle dönmeleri, üstelik kilit ödüller olması akademinin de sonunda onları görmezden gelemediğini göstermiş oldu.
Her Oscar ödülü sonrası sevincin, zafer çığlıklarının ve teşekkür konuşmalarının sonrasında bir sonraki filmin stresi başlar. Beklenti büyüyünce, hayal kırıklığı olasılığının da artacak olması birçok yaratıcının başarısızlığının sebeplerinden biri. Özellikle Oscar kazanmış yönetmenlerin bir sonraki film için biraz dinlenmeye çekildiği de oldukça sık görülen bir şey. Ama Coen kardeşler tüm bunların aksine, “Burn After Reading” ile çıktılar karşımıza.
“Burn After Reading”in Coenlerin “No Country For Old Men”den önce yazmaya başladıkları senaryo olduğunu belirtmekte fayda var. Üstelik yaptıkları açıklamada tüm rolleri özellikleri oyuncuları düşünerek yazdıklarını da belirtiyorlar. Hal böyle olunca ortaya yıldız oyuncu kadrolu bir film ortaya çıkıyor. Ama yine Coen’ler filmi eğlenmek için yaptıklarının altını özellikle çiziyorlar. Eğlenmek için yapılmış, daha yazım aşamasında kadrosu belirlenmiş, muhtemelen yazım aşamasında kafalarında kurarken çok eğlendikleri bir film “Burn After Reading”…
Alkolik olduğu gerekçesiyle CIA’deki işinden kovulan emekli ajan Ozzie Cox, intikam almak için bildiği gizli bilgileri bir cd’ye kaydeder. Cox’un boşanmanın eşiğinde olduğu eşi Katie, cd’yi çalar ve gittiği spor salonunda unutur. Salonda çalıştırıcı olan Chad ve aynı yerde yönetici olarak çalışan Linda, Chad’in tesadüfen bulduğu cd ile Cox’a şantaj yapmaya başlarlar. İşin içine bir de Katie’nin birlikte olduğu federal ajan Harry girince olaylar daha karmaşık bir hâl alır.
Özetle, internetteki flört sitelerinden tanıştığı erkeklerle beraber olan, ama artık “kendine yatırım yapmak isteyen” Linda’nın pimini çektiğini casusluk öyküsü, başından sonuna komik anlarla dolu. Linda’nın bir dizi estetik ameliyatı sigortaya ödetemeyince paraya olan ihtiyacı kucağına düşen fırsatla başlıyor her şey. Alkolik Oziie’nin bilgilerinin içeriğini anlamayınca, etiketi dolayısıyla devreye giren Chad (Brad Pitt) Coen’lerin alameti farikası olan arıza karakterler dizisinin son halkası. Özellikle telefon sahnesinde ve eve girdiği sahnede muhteşem olan bu “hiperaktif moron” her sahnesinde güldürüyor. Ocean serisinde parıltılar altında oynayan, karizmalarını parlatan Clooney ve Pitt, burada adeta moronluk yarışına giriyor. Clooney’nin mimiklerini harika kullandığı birçok sahne mevcut yine… Yıldız oyuncuları bu derece küçük düşecek moronlar haline getirmenin büyük hazzını çıkarmak Coenlerin eğlence tarzı olabilir…
Bir dizi estetik ameliyat olma uğraşındaki Linda’nın “sıkı vücutlar”da çalışmasının tezatı bir yanda, cd’deki bilgileri rusya’ya satma girişimi de hayli komik. Amerika’nın gizli bilgilerini satmak söz konusu olduğunda aklına Rusya’dan başka ülke gelmeyen Linda ve Chad’in halleri de görüşmeler sırasında iyice doruğa çıkıyor.
Aklı başında bir karakterin olmadığı, CIA kademesindekilerin sadece izlediği ve ne olduğunu, niye olduğunu anlayamadıkları bu olaylar silsilesi, iyi de bir final yaparak moronların geçit törenini alkışlatıyor adeta…
İlk dönem filmlerinin tonlarında bir filme imza atmış Coen’lerin eğlencesine ortak olabilenleri, hayli komik bir 96 dakika bekliyor. Filmdeki karakterler gibi her şeyi ciddiye alanlar ise başka bir baharı bekleyecek…
* Sinemalife dergisinin Aralık 2008 sayısında yayınlanmıştır.