1996 yılında Avustralya’nın meşhur dizisi “Komşular”da iki bölümde oynayarak aktörlük yaşamına başlayan Leigh Whannell, başka bir Avustralya dizisi olan “Blue Heelers”de de sadece 2 bölümde oynadıktan sonra 2000 yılında bir korku türüne milad olacak bir projede yer alır. Küçük bütçeli Avustralya filmi “Stygian”da bir yan rolde oynar Whannell. Filmi yöneten ise James Wan’dır. Bir ödülde kazanan korku filminde, Jamie ve Melinda farklı bir dünyada kendini sürgünde bulur. Kendilerine kurulan tuzaktan kurtulmak zorundadırlar. Whannell ve Wan’ın tanışmasına sebep olan filminde tuzaklı olması da hayli ilginçtir.
Asıl patlamanın ilk ateşlendiği yıl 2003’tür. Whannel aklındaki ana fikri James Wan ile paylaşır. Ve başrolünü aldığı bu 10 dakikalık kısa film “Testere” adı ile son derece başarılı bir iş olur. Ama ikili hala Avustralya’dadır. İkisi de 1977 doğumlu genç sinemacılardan Malezya’lı James Wan ile Avustralya’lı Leigh Whannell, kısa filmlerinin izleyen herkeste yarattığı heyecan üzerine 2004 yılında uzun metrajlı “Testere” ile dünyayı fetheder.
2005’te görebilme fırsatı bulduğumuz kısa metraj Testere’nin bugün geldiği nokta herkesçe bilinmekte. İkili’den Wan sadece ilk filmi yönetirken, Whannell ise serinin 3 filmine katkıda bulundu. İkili artık Testere serisinin prodüktörü olarak dünyadaki ünlerini koruyor, isimlerinin markalaşmasını sağlayan yeni filmlerle türe katkı yapmayı sürdürüyorlar.
Şu sıralar serinin oyunu için kafa yoran ikilinin, türe yaptığı katkı ise tartışılır halde. “Halloween” ve “13. Cuma” ve “Elm Sokağı” serileri gibi sonu gelmez bir seriye dönüşme tehlikesi bir yana, özellikle üçüncü filmle başlayan, dördüncü filmde iyice ayyuka çıkan sahnelerle seyirciyi korkutmak veya germek yerine kusmasını sağlayacak, vahşet görüntüleriyle marazi merakının üstüne gitmekle korku sinemasının dinamiklerinin farklı bir yere gittiği açıkça görülüyor.
İlk testere filminin yarattığı etki gerçekten çok iyiydi ve izleyenleri hayran bırakıyordu. İkinci filmin pek iyi olmayışı yinede üçüncü filmi merak etmeyi, iyi olmasını ümit etmeyi zorlaştırmamış, hayran kitlesi büyümüştü. Geçen yıl izlediğimiz Testere 4’ün artık bir konu anlatmak yerine skeçler halinde oyunlardan oluşması, merak duygusundan beslenerek vahşet görüntülerini sıklaştırması da gözlerden kaçmadı.
Beşinci film ise tüm bu aksaklıklardan kurtulmuş gözüküyor. Seth Bexter’a kurulmuş sarkaç tuzağı ile açılan film, jenerik sonrası adet olduğu üzere önceki filmin son sahnesinden açılıyor. İki ajan arasındaki kapışma da böylece start alıyor. Basına verilen ilk karelerden biri olan kafaya monte edilmiş cam kutu tuzağından kurtulan Ajan Strahm’ın aslında kurtulmaması gerekiyor.
Testere’den görevi devralan Mark Hoffman da elbette bu duruma şaşıranlardan. İki polisin iyi ile kötü ayrımından beslenen tempo ve üzerine kurulan öykü ilerledikçe derinleşirken, bir yandan da 5 kişinin tuzaktan birlikte kurtulma mücadelesi anlatıyor.
Seth Bexter’a kurulan tuzağın, taklitçi tuzak olması detayı filmde çok iyi işleniyor. Tuzak kurtulan Strahm’ın araştırmaları sayesinde Hoffman ve Jigsaw’ın nasıl tanıştıklarını görebiliyoruz. Serinin önceki filmlerinin aksine bu kez daha fazla bilgilenme fırsatı sunuluyor.
Hoffman ve Jigsaw arasındaki diyaloglar filmin en önemli anları… Seth’e intikam amacıyla kurduğu tuzağa şiddetle karşı Jigsaw’ın ağzından bir bir tuzakların ana felsefesi dökülüyor. Bugüne dek 5 filmde yarım yarım da olsa öğrendiğimiz şeylerin daha derli toplu açıklaması da filmi diğerlerinden ayıran özelliği. Jigsaw ısrarla “Her insanın bir seçme şansının olduğunu” belirtiyor. “Ben kimseyi öldürmüyorum” diyor. Bir anlamda Hoffman’ın öğretmeni oluyor. Elbette Jigsaw ölse de, ondan kurtuluş yok, serinin her filminde görünmeye devam edecek gibi.
Kurgu da son derece başarılı… Geçmişe dönülen sahnelerde daha bir özenilmiş, daha bir düşünülmüş hava hakim. Bu anlamda da zamanlar arasındaki geçişler daha anlaşılır ve tempoya artı katar hale getirilmiş. Tuzaklar arasında kaybolmuş bir geçmiş, Testere 4’deki gibi söz konusu değil bu kez. Daha içi doldurulmuş, daha sindire sindire izlenebilir bir testere söz konusu.
Hoffman ile Jigsaw arasındaki özleşme ise biraz abartılı işlenmişe benziyor. Hoffman’ın da hayatta en değer verdiği kişi öldürülmüş. Adalet yerini bulamamış işe soyunmuş. Ama yine de buradan çıkan söz tüm bu çabanın Testere efsanesinin doğuşunu belgeleyen söze bağlanıyor. “Doğru sağlanmış adalet, bir toplumun belkemiğidir”
Strahm elinde dosyalar, son tuzakta tek sağ kalan Hoffman’ı araştırırken, önceki tuzakların mekanına gidiyor ve bu sayede önceki filmlerle daha doğru bir bağ oluşuyor. Bu anlamda başarısız olan 4 ile 5’in senaryolarının aynı ellerden çıkmış olması da hatalarını görüp gidermişler yargısını koyuyor ortaya.
Filmde en garip an ise, Jigsaw’ın karısına bir kutu bırakması. Jill kendisine miras kalan kutuyu açsa da sadece kendisi görüyor. Sonrasında sadece bir kez görünüp kayboluyor. Kutunun akibetini de gelecek filmde göreceğiz sanırım…
İlk filmden bu yana izlediğimiz her şeyin daha derli toplaması olarak serinin iyilerinden olmuş Testere 5… 5 kişinin dahil olduğu tuzakta iyi detaylarla süsleniyor. Açılan derinliğin hedefi de insan faktörü. 5 kişi boyunlarından bağlı bir şekilde uyandığında, adet olduğu üzere onları birbirine bağlayan bir olay söz konusu. Jigsaw onlara seslenirken, içgüdülerinize uymamanızı öneririm derken, sık sık kurduğu tuzaklarda öldürme içgüdüsünün insana ait olduğunun vurgusunu yapıyor. Her ne tuzak kurulursa kurulsun mükemmel işleyecek diye bir şey yok. İşin içinde insan faktörü var.
Filmin en iyi yanı da tuzakları ve geçmiş sahneleri ile bir bütün oluşturmayı başarmış olması. Özellikle geçen filmde kullanılması beklenen ama bu filme kısmet olan cam hazne tuzağı ile yapılan seçim, ne olduğunun değil, kazanmanın önemine yapılan vurgu ile beklentileri karşılayan sağlam bir finalle 4’ü beğenmeyenlerinde gönlünü fethedecek bir film bekliyor izleyiciyi.
“SAW/TESTERE’yi diğerlerinden ayıran esas unsur ahlaksal ciddiyetiydi. Bu film sadece korkutmak istemiyordu, hayatta kalmak için neler yapabileceğinizi düşündürtmek istiyordu. Bu, günümüz dünyasında, gerek birey gerekse bir toplumun üyesi olarak üzerinde düşünmeye değer bir konu” sözleri her şeyi anlatıyor, tuzaklar işin makyaj kısmı olarak kalmaya devam edecek…
Aslında gelecek bu yıl bu zamanlarda 6. Filmi izleyecek olmamız sebebiyle ne söylesek boş… Ama korku sinemasının özgün işi olarak afişlerine yansıttığı “Efsane yeniden” sözünü hak edecek bir Testere beklentisi hiç bitmeyecek.