İstanbul’daki festival severlerin vizyon tarihini beklemeden görme şansı bulduğu "Ben X" geçtiğimiz aylarda vizyona girdi. Bu yıl İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale için yarıştı ve FIBRESCI ödülüne layık görüldü. Montreal Film Festivali’nden de Grand Prix ödülüyle döndü. Ülkesi Belçika’yı Akademi Ödülleri’nde de temsil eden film son beşe kalamasa da gösterildiği yerlerde ses getirmeyi başardı.
Nic Balthazar’ın kendi kitabından uyarladığı "Ben X", topluma uyum sağlayamayan gençlerin kaçış olarak gördüğü FRP’yi, otistik bir gencin bakış açısından irdeliyor. Ben’in "ArchLord" adındaki oyuna göre yaşadığı hayatı, oyun arkadaşı ve oyundaki şifacısı Scarlite isimli kızla tanışmasıyla değişiyor.
"Ben X", Nic Balthazar’ın ilk yönetmenlik denemesi. Filme kaynaklık eden kitabını yazarken, yaşadığı tartaklanmalara dayanamayarak intihar eden otistik bir gencin haberinden yola çıkmış. Çocuğun ailesiyle görüşüp önce kitabı yazmış, sonra da filmi çekmiş.
"Ben X", otistik olsun olmasın, ergenlik dönemindeki her gencin kendinden bir şeyler bulabileceği bir film. Ben’in saplantı haline getirdiği FRP ve sanal ortam, günümüzde uyum sorunu yaşayan birçok gencin çözüm olarak gördüğü ve sığındığı bir liman. Gerçek hayatta kabul görmeyen varlıklarını, sanalda da olsa yaşatmak isteyen bu gençlerin tek istediği Ben’in yaptığı gibi "seni sen olarak seviyorum" diyen insanlar bulabilmek belki de.
Kendisi gibi ismi de bir kelime oyunu olan "Ben X", Flamanca’da "ben bir hiçim" anlamına gelen "ik ben niks" deyiminin internet argosundaki karşılığı.Görsel yapısı oluşturulurken bilgisayardan epeyce yararlanılan filmi, diğer bilgisayar oyunu uyarlamaları veya onların görselliğine özenen filmlerden ayıran ise "insancıllığı". Filmin ilk dakikalarında Ben’in annesinin ağzından dökülen "Harekete geçilebilmesi için önce birilerinin ölmesi gerekir" sözleri ve film boyunca Ben’in yakınlarından dinlediklerimiz de bu insancıllığın göstergeleri. Farklı olmanın kabul görmediği bir toplumda Ben’i anormal olduğu gerekçesiyle tartaklayanların ne kadar normal olduğu ise tartışmaya açık.
Otizm, ilk olarak 1998 yapımı başarılı film “Rain Man” ile hayatımıza girmişti. Aynı yıl çekilen “Şifre Merkür”, farkında olmadan çok gizli bir askeri kodun şifresini çözen 9 yaşındaki otistik bir çocuğu hikayenin merkezine alıyordu. Birbirlerine aşık olan ve otizmin baskılarını yenerek ortak bir hayat kurmayı başaran bir çiftin şaşırtıcı anılarından yola çıkılarak, “Rain Man”in senaristi tarafından senaryolaştırılan 2005 yapımı “Mozart Ve Balina” ise otizme başka bir bakış açısı getiriyordu. Yine 2005 yapımı “Marathon” filmi de BAE Hyung-jin isimli otistik bir gencin verilen destekle neler başarabildiğini dokunaklı bir şekilde anlatarak, otizmi başarılı bir şekilde ele almıştı.
Ben rolünde izlediğimiz Greg Timmermans’ın başarılı bir performans sergilediği "Ben X", otizmi ve toplumda dışlanmayı işleyen ilk film olmadığı gibi, konuyu işleyiş bakımdan da yenilikçi değil ancak “sanal gerçeklik” üzerine kurulu bir filmde başarıyla işlediği insancıllıkla izlenmeyi hak ediyor. Hikayenin ve görselliğin tadının kaçmasına fırsat vermeyen süresiyle de sıkılmadan izleyebileceğiniz bir film. Herkese iyi seyirler.
Yazar: Sinemahser