Zaman zaman ilk paragrafı bu filmlerin Türkçe adını kim koyuyor serzenişiyle dolduran biri olarak baştan söyleyeyim, bu kez doğru bir seçim yapılmış. “Zeki insanlar” filme oturmayan, uymayan bir isim olurdu. “Aşkın Yaşı Yok”da parlak zeka ürünü değil ama, en azından filmi daha çok anlattığı kesin.
Senaristi de, yönetmeni de ilk filmlerini çektiğinden künye ile ilgili bir öngörü fırsatı sunmayan ama iyi oyuncu kadrosu ile seçilebilir hale gelen bir bağımsız film var karşımızda. Uzun süredir adet edinilen Amerikan toplumunun çarpık ailesi formundan beslenen, bir parça tanıdık öyküye sahip…
Kendince dönüm noktasını yaşayan bir ailenin öyküsü, ailenin lideri Profesör Lawrance Wetherhold merkezli olarak anlatılıyor. Profesör tam bir entelektüel ama orta yaş krizinin çukuruna düşmüş. Öğrencileriyle doğru dürüst ilişki kuramayan, kitaplarını yayınlatmayı beceremeyen ama zeki bir adam! Kendisiyle aynı derecede zeki çocuklarını anlayamayan soğuk ve ilgisiz bir baba, aynı zamanda da aşktan bi haber olan, fazlasıyla da kendini beğenmiş bir dul adam.
Wetherhold’ların evinde herşey durgun ve sütliman tempoda giderken barış ortamını bozan ve herşeyi değiştiren iki olay meydana gelir. Birincisi, Lawrence’ın üvey kardeşi Chuck geri dönmüştür. Her geri dönüşünde olduğu gibi ailede hırgür/savaş koparabilecek birşeyler aramaktadır. İkincisi ve en tuhafı ise, Lawrence akla hayale gelmeyecek bir şey yapmış, sırılsıklam aşık olmuştur. Ailenin her cephesinde kaos ortamı egemenlik kurarken Lawrence’ın kimi zaman zekaya, kimi zaman tehdide dayalı savunma mekanizmaları birer birer çökmeye başlar. Kendisini dırdırcı ve çekilmez bir erkek yapan özellikleriyle yüzleşirken her zaman çok istediği iyi bir ebeveyn, öğretmen ve sevgili olma yolunda hızla ve emin adımlarla ilerleyecektir.
Wetherhold ailesinin öyküsü ilk olarak Amerikalı genç romancı ve kısa öykücü Mark Poirier’in beyninde canlanmış. Senaryo yazarlığına çarpıcı bir başlangıç yapan yazarın, daha önce “Goats” ve “Modern Ranch Living” adlı iki romanı, ABD’nin güneybatısındaki modern yaşamın sürrealist dokusuna gizlenen mizah ve öfkeyi keşfe çıkarken eleştirmenlerin de beğenisini kazanmıştı.
Ancak “Smart People”ı yazarken çok iyi tanıdığı akademi/üniversite ortamının dar görüşlü ve tuhaflıklarla dolu dünyasını irdelemek istemiş. Sözkonusu ortam sinema tarihi boyunca çeşitli biçimlerde alaya alınmış, derinlemesine tahlil edilmişti ama Poirier’in ilgi alanında akademik ortamın farklı bir görünümü olmuş belli ki. Entelektüel dünyanın kibirli ve kendini beğenmiş havasıyla şiddetli kaygılarının ardına gizlenmiş aile yaşamlarındaki coşkulu duygular ve eğlenceli olaylar… Wetherhold ailesinin entelektüel dünyasını örerken dünya sorunları konusunda ve evlerinin dışındaki dünya hakkında çok fazla bilgili ve kültürlü oldukları halde birbirlerini yeterince tanımayan aile üyelerini odak noktası olarak yer alıyor.
Karakterlerin kendisi için çok önemli olduğunu söyleyen Poirier, onları yapılandırırken hangi yaklaşımdan yola çıktığını şu sözlerle açıklıyor:
“Çocukken çevremdekiler bana ‘Yaşlı Adam’ derlerdi. Tıpkı Lawrence gibi sürekli dırdır eden, asık suratlı ve mutsuz bir çocuktum. Bu nedenle Lawrence karakterini oluştururken kendi çocukluğumdan yola çıktım. Lawrence’in kızı Vanessa ise benim lisedeki halimin ekstrem bir versiyonudur. Çok fazla hedefi olan ama bu hedeflerinin hepsi yanlış sebeplere dayanan bir kız… Lawrence’ın oğlu James ve üvey erkek kardeşi Chuck ise, her zaman ulaşmayı istediğim kişilik yapılarını temsil ederler. Gerçek anlamda sevilmek için birşeyler yapmaya cesaret edebilen soğukkanlı görünümlü erkeklerdir.”
“Sence, bende empati, sempati yada hoşgörü var mı” sorusunu soracak kadar kendinden habersiz Lawrance rolünde Dennis Quaid iyi performans vererek, filmdeki yükünün altından kalkmış görünüyor. Son dönemde sıkça rastladığımız ebeveynlerinden olgun evlat formunda yaratılan klişeyi ise Ellen Page’in Vannessa rolündeki başarısı akıllara getirmiyor bile. Alt tabakadan, farklı dünyadan üvey kardeş karakteri ise filmin en büyük rengi. Çıplak yatması başta olmak üzere birçok belirgin farkın vurgulandığı sahnelerle aradaki ayrım gayet güzel veriliyor. Chuck rolünde Thomas Haden Church’de, aşık olunan eski öğrenci yeni doktor Sarah Jessica Parker iyi oyunculardan oluşan bir filmi izlemenin keyfini yaşatıyor izleyiciye.
Ama aynı şeyi film için söylemek zor. Geneline bakıldığında hayli uzun, temposu iyi ayarlanamamış, sürekli tökezleyen bir film Aşkın Yaşı Yok. Profesör karakteri ile ilgilenmeyen biri için devam etmenin zor olduğu bir seyirlik vaat ediyor.
En önemlisi de bağımsız film tanımına ters düşen tavrı olarak belirginleşiyor. Bağımsız filmin en temel özelliğinin yenilikçilik olması bir yanda dururken, film sürekli gelenekçi tavrıyla, kalıpçılığıyla bağımsız film sevenlere adeta kurdeşen döktürüyor.
“Öykünün gerçek anlamda belirli ve özgün bir ses tonu vardı. Herhangi birşeyi okurken o güçlü ses tonunu hissediyorsanız gözardı etmeniz mümkün değildir” diyen yönetmen Noam Murro, “Smart People”ın senaryosunda kendisini çekici gelen yönleri şu sözlerle anlatıyor:
“Bence bu öyküyü farklı kılan yanı, alaycılık ile üzücü yanların yarı-tatlı karışımına sahip olmasıydı. Çok ciddi konuların mütevazi şekilde ele alınması hep hoşuma gitmiştir. Bu karakterlerde dokunaklı yönler var ama aynı zamanda acı verici biçimde eğlenceli olduklarını söyleyebilirim. İnsanı fazla abartıya kaçmadan duygusuz olmaya davet eden bir öykü… Pişmanlık duygusundan yakasını kurtaramayan bir aileyi anlattığı halde kendisini fazla ciddiye almayan bir öykü olduğunu düşünüyorum. Bence asıl gerçeğe ancak bu yolla yaklaşabiliriz. Kusursuz karakterler yok. Hepsi çeşitli şekillerde hasar görmüş, yara almış karakterler ama bence harika bir başlangıç ve çıkış noktasıydı.”
Anlaşılan Murro mütevazi olmanın bağımsız olmak anlamına geldiğini sanıyor. Kusursuz karakterler yok derken, kendi filmindeki kusurları göremiyor… Sinemadaki başlangıcını yapsa da çıkışını yapamıyor…