Meg Ryan ve Antonio Banderas’ın başrolde olduğu bir romantik komedi yaz sıcakları için en güzel ilaç olabilir. İkilinin enerjilerine ek olarak Selma Blair ve Colin Hanks’in katkılarıyla sıcak ve romantik bir film olarak seyircisini bekliyor.
“Genç federal ajana yeni ama zorlu bir görev verilir. FBI, bu genç federal ajanın annesi ile erkek arkadaşının uluslararası sanat eseri hırsızlığı yaptığından şüphelenmektedir. Genç ajan, kendisine verilen bu görevde, seksi ve özgür düşünceli annesi ile onun yeni erkek arkadaşını izlemek zorundadır” şeklinde özetlenebilecek konu bundan çok daha fazlasını sunuyor kuşkusuz…
Açılışını Antonio Banderas’ın canlandırdığı sanat hırsızı Tommy ile yapan film, Tommy ve arkadaşlarının beceriksizliği tanıştırıyor bizleri. Çalmak istedikleri heykeli ünlü Louvre müzesinden çalmak isterken Tommy yakalanıyor hem de komik şekilde. Böylece jeneriğe bağlanan seyirciyi hemen ardından küçük bir şok bekliyor. Şişman ve bitik bir Meg Ryan görüyoruz beyazperdede. Göbekli, bakımsız haliyle, bir elinde kola, bir elinde sigara oğlunun gidişini engellemeye çalışırken görmek hayli şaşırtıcı oluyor. Oğlunu (Henry) havaalanına bırakan Marty soluğu yemekte alıyor hemen. Bu sırada kahvesine atılan bir sadaka her şeyin başlangıcı…
Aradan geçen 3 yıl sonra Henry’nin eve dönüşüne tanık oluyoruz. Annesine bakınırken, havuzda gördüğü kadına şaşırıyor. Bu sarışın afetin annesi olduğunu öğrenmesi ise tam bir şok… Sadaka sonrası dilenci kadınlara benzediğini fark edip, hayatında değişiklik yapan yenilenmiş bir anne ile karşılaşmanın şokunu atlatamadan annesinin sevgililerinden biriyle karşılaşıyor Henry ve komedinin fitili yakılmış oluyor.
Tam da bu anlarda filmin en komik karakteri giriyor devreye. İtalyan aşçı filmin en komik karakteri olarak kalıyor. Seyirciye en sıcak ve tanıdık gelen anlar da onun olduğu sahneler zaten.
Henry kendisi gibi FBI’da çalışan nişanlısı ile geliyor, beraber çarşı Pazar dolaşmasında hoş bir kaza sonucu Marty ve Tommy tanışıyor ve film baştan beri kurduğu atmosfere ulaşmış oluyor.
Tommy’nin uluslar arası sanat hırsızı olmasının öğrenilmesinden itibaren biraz çizgi üzerinde duran bir konunun üzerine gidiliyor. Henry’nin, üstlerine annesinin sevgilisi hırsız bilgisini vermesinden itibaren annesi üzerine herkesten duydukları bazen fazla tekrarlarla can sıkıcı hale de geliyor.
Tommy’nin FBI tarafından izlenmesi için başlatılan operasyonun başına Henry geçiyor. Tommy’nin ve dolayısıyla Marty’nin bir ekipçe dinlenmesi, ateşli bir anneye sahip olma esprisi adeta lastik haline getiriliyor.
Öyküsünü 2000’lerin dokusuna değil de, 80’lerin dokusuna göre işleyen Senarist/Yönetmen George Gallo pek sürpriz yapmıyor seyircisine film boyunca. Bildik sulardan gitmeyi tercih ediyor. 52 yaşındaki Senarist/Yönetmen Gallo 1986’da “Wise Guys” senaryosu ile girdiği sinema dünyasında hala istediği yeri bulamamış bir isim. Robert De Niro’nun başrolde oynadığı “Midnight Run” senaryosu ile 1988’de çıkış yakalamış ama bu çıkışını devam ettirememişti. 1991’de “29th Street” filmiyle başladığı yönetmenlikte “Annemin Yeni Sevgilisi”yle 6. Filmini bitirmiş ama hala istediği yere gelememiş olmanın sıkıntısını yaşayan Gallo en iyi zamanı olarak 1995 yılını anıyor sürekli. “Bad Boys” filminin ana öyküsünü yaratan kişi olarak aksiyon yerine neden hala romantik komedi ısrarında olması ile anlaşılır bir şey değil. Çektiği 6 filmde de aynı formülü uygulayan Gallo doğal olarak seyircisine yeni bir şeyler veremiyor.
“Annemin Yeni Sevgilisi” yaz aylarının sık tercih edilen romantik komedisi olarak arkasına bu rüzgarı alacak kuşkusuz ama bildik senaryosu ile boş atışta bulunuyor. Banderas ile Ryan arasındaki kimya uyuşmazlığı, annenin cinsellik esprilerinin sık tekrarı sonucu yaşanan can sıkıntısı ve nişanlı rolünde kısa da olsa parlak anlara imza atan Selma Blair’in fazla kullanılmaması, karakterine fazla rol verilememesini eksikleriyle, hoş vakit geçirse de akılda kalmayıp, unutulmaya mahkum görünüyor…