Genel beğeni toplamış filmler üzerinden yapılan parodi filmler son zamanlarda daha sık karşımıza çıkar oldu. Sinema tarihinde geriye doğru bir yolculuğa çıkıldığında film parodileri konusundaki büyük ustaların daha çok belli filmleri değil de belli bir türü konu edindiğini görmek mümkün. 1970’lerin ortalarından itibaren popülerlik kazanan film parodileri, ilk başyapıtlarını, öncülerini de bu yıllarda çıkardı.
Bu konudaki en büyük örnek hiç şüphesiz şahane İngilizler “Monty Python” ekibi olsa gerek. Kendi tarzlarını ustalıkla kabul ettiren ve büyük mitlerle, tarihsel konularda epik filmlerle geçtikleri dalga hala lezzetle izleniyor. 1975 yapımı “Monty Python and the Holy Grail” hiç eskimeyecek başyapıt olmaya devam ediyor. DVDsinde Matrix’in ekstralarındaki tavşan ile dalga geçecek kadar yenilikçi üstelik.
Bu konudaki bir diğer öncülerden biri de hiç süphesiz Mel Brooks olsa gerek. 1976 yapımı “Silent Movie” ve Alfred Hitchcock filmleri parodisi (Özellikle de Vertigo) 1977 yapımı “High Anxiety” hala izlemekten bıkılmayacak filmler.
Film parodileri konusunda daha üretken ekibin ortaya çıkması ise 1980 yılına denk gelmekte. David Zucker, Jim Abrahams ve Jerry Zucker’dan oluşan ZAZ ekibi “Airplane” ile parodi filmleri kulvarında daha yeni bir yol açtı. Film parodileri konusunda öncü sayılan Airplane sonrası ekip tam gaz üretmeye devam etti. Val Kilmer’in “Elvis”vari rolündeki performansı ile “Top Secret”da unutulmazlar arasına girdi. Bu tür filmlerin ayrılmaz parçası oyuncu Leslie Nielsen ile tanışıp sevmemizi sağlayan “Naked Gun / Çıplak Silah” ise bir seriye dönüşüp fenomen olanlardan. ZAZ ekibi ilerleyen zamanda ayrılsa da imzalarını attıkları yapımlarda belli bir çizgiyi koruyorlar. Jim Abrahams’ın tek başına çektiği “Hot Shot” Top Gun ile alay ederken, 9.5 haftadaki sevişme sahneleriyle de kafa bulup seyirciyi eğlendirmişti.
2000’lerde ise bu kıvılcımı Keenen Ivory Wayans yakmaya çalıştı. Ana fikri “Scream”’den ödünç alınmış gibi dursa da “Scary Movie” seyirci tarafından beğenilen yapımlardan biri. Ama birinci filmden bu yana her şey çok değişti. Her filmin daha fazla seyirciye ulaştığı günümüz sinema ortamında artık elbette malzeme de bol. Ama artık bu avantaj olmuyor izleyici için, tam bir eziyete dönüşüyor. Bir türü kendine malzeme edinen yeni dönem parodilerinin öncüllerine göre maalesef hikaye anlatma, neden-sonuç ilişkilendirme gibi sorunları yok. Artık bu tarz filmler skeçlerden oluşuyor.
En Süper Kahraman’da aynı sorunları taşıyor. Tiye alınan konu bu kez adından da anlaşılacağı gibi “Süper Kahraman” filmleri.
“Dünyayı kurtarmak için kaç tane süper kahraman gerekir?” sorusunu soran bir film En Süper Kahraman, açılışını Örümcek Adam ile yapıyor. Uzun süre de bu kaynaktan besleniyor.
Yönetmen Mazin başlangıç noktasını şöyle açıklıyor; “İyi yapılmış süper kahraman filmlerinin hepsinde nasıl başarılı bir süper kahraman olunacağını öğrenen bir karakter vardır. Başlangıçta bu güçlerini nasıl kullanacağı konusunda bocaladığını görürüz. Bu noktada ‘Ben kimim?’ sorusunu kendi kendine sorar. Ancak en büyük düşmanını yeninceye kadar gerçek anlamda başarılı bir süper kahraman değildir. Ayrıca o düşmanın mutlaka bir süper düşman olması da gerekmez. Kimi zaman düşmanı ta kendisidir, onu gerçek bir kahraman olmaktan alıkoyanın yine kendisi olduğunun farkına varır. Bizim kahramanımız Rick’in çıktığı yolculuk tam olarak budur.”
Rick okul gezisinde Örümcek adamla aynı kaderi paylaşarak ısırılıyor ama bu kez bir “Yusufçuk” tarafından. Bu ısırılma sonrası süper güçlerini öğrenme süreci başlıyor. O arada da çocukluğunu hatırlayan yeni süper kahramanımız “Batman” serisi ile dalgasını geçiyor.
Aslında iyi başlayan film sonrasında neredeyse temel bir öyküyü baz almadan, skeçten skeçe zincirleme geçiş yaparak sıkıcı bir hal almaya başlıyor. Parodisi yapılan filmlerin olmazsa da olurmuş izlenimi veren sahneleri can sıkıyor. Ya da daha yaratıcı olabilirlerdi beklentisi çıkıyor ortaya. X-Men filminden çıkarılacak malzeme okulda geçmesimidir? Bu mudur yaratıcılık. Xavier’in tekerlikli sandalyede doğmuş çocuklardan oluşan aileyi belaltı edebiyatı ile vurgulaması mıdır? 4 arkadaşın yan yana geldiğinde yapabileceği “Fantastic Four” esprilerini filmde görmek de pek bir şey fark ettirmiyor.
Hele birde Stephen Hawking karakteriyle dalga geçilmesi var ki o sahnelerde de film yerlerde sürünüyor. Yeniçağın dahisinin ağzından sürekli cinsel ilişki isteği çıkması, bel atından başka bir şey konuşmaması da filmin girdiği ucuz yollardan biri…
Süper kahraman olmanın sırlarının peşindeki Rick’in yolu sürekli cinsel esprilere çıkıyor. Her karakter durmadan sex’ten bahsedip, cinsel espriler yapması sabır sınırlarını da zorluyor seyircide.
Film yaparken ihtiyaç duyduğu motivasyonu yüreğinden aldığını ifade eden Craig Mazin, “İzleyiciyi güldürmek hoşuma gidiyor. Böyle filmler yapmamın tek nedeni budur. Bu filmleri sinemaya gelen izleyicinin sekiz-dokuz dakika kesintisiz gülmesi için yapıyorum” diyor ama bu konuda da yaşlı bir kadının aşk sahnesinin ortasında sürekli gaz çıkarmasından medet umuyor.
“Parodisini yapmak istediğiniz film türünü sevmiyorsanız iyi espri çıkaramaz ve elde edemezsiniz. ‘Scary Movie’ serilerinde ti’ye aldığımız korku ve gerilim filmlerinin hepsini çok seviyorduk. “En Süper Kahraman”da ti’ye aldığımız ‘Spiderman’, ‘Batman’ ve benzeri süper kahraman filmlerinin de hepsini kesinlikle seviyoruz. Onlara tutkunuz.” diyen Mazin’in sevdiği ve tutkunu olduğu filmleri tiye alırken biraz daha özen göstermesini beklemekten başka çare yok o halde…