11. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nin belki de en ilginç filmi olan "XXY", konusu itibari ile farklı bir yerde duruyor. Ülkemizde ilk kez seyirci ile 27. İstanbul Film Festivali’nde buluşan film, konuya gösterdiği yaklaşımla da beğenilmişti. Pek sık karşılaşılmayan konusu ile ilgi gördüğünü belirtmeye de gerek yok sanırım. 2007 yapımı film şu ana kadar aday olduğu 27 ödülün 16’sını kazanarak da yankı uyandırmıştı.
"XXY", Uruguay’da bir kasabada yaşananlara odaklanıyor. Böyle anlatınca her şey normal… Ama kazın ayağı öyle değil. Ana karakterimiz bir “hermafrodit”… 15 yaşında ve artık karar aşamasında. Hermafrodit için bir parantez açıp bilgi vermekte fayda var.
Hermafrodit, çok eski çağlardan bu yana bedeninde hem dişi, hem erkek özelliklerini barındıran kişiler için kullanılan sözcüktür. Dilimizde Arapça’dan gelen hünsa sözcüğü de bu anlamı taşır. Grek mitolojisinde Hermafroditos, Tanrı Hermes ile Afrodit’in oğludur. Çok yakışıklı fakat soğuk bir gençtir. Aşkını reddettiği bir peri tarafından günün birinde öylesine bir kucaklanır ki, her ikisinin bedenleri birbirine kaynar, tek insan olurlar.
Bu öyküden esinlenerek tıpta son derece ender olarak rastlanılan çift cinsiyetliliğe “hermafroditlik” denilmiştir. Hermafroditliğin meydana gelişi bugün bile açıklık kazanamamıştır. Fakat bu bozukluğun çocuğun annenin dölyatağında bulunduğu yedinci ve onuncu haftalar arasında meydana geldiği belirtilmiştir. Altıncı haftaya kadar annenin dölyatağındaki embriyonun cinsiyeti belli değildir. Yedinci haftada embriyonun erkek cinsiyeti ya da onuncu haftada dişi cinsiyeti ortaya çıkar. Bu cinsiyet farklılaşması cinsel kromozomlar tarafından meydana getirilir. Hermafroditliğin kromozomlarda nedeni belli olmayan bir değişiklik dolayısıyla ortaya çıktığı düşünülmektedir.
Filmdeki kahramanımız Alex, kadın görünümünde çıkıyor karşımıza. Ama bunun yanıltıcı olabileceği sık sık karşımıza çıkıyor. Alex’in ailesinin kararı ile kıza dönüşümü haplar sayesinde sağlanmaya başlamış. Sakallarının çıkmaması için içilen haplarla başlayan uzun bir ilaç listesi pek tabii ki 15 yaşında birine ağır geliyor.
Üstüne üstlük bir de, Arjantin’den gelen zengin misafir ve onların ergen oğulları üstüne tuz biber ekiyor. Misafirin mesleği de doktorluk ve estetik ameliyatlar yapıyor, konuyla ilgilenmek üzere davet edilmiş.
Ailenin ve Alex’in artık ortak karar verme zorunluluğu film ilerledikçe daha yoğun işlenmeye başlıyor. Kafası iyice karışan, nasıl göründüğüne insanların neden bu kadar taktığını sorgulayan Alex’in bir de tüm bunların üzerine ilaçlarını almayı bırakmasıyla başlayan değişimi filmin de ana eksenini oluşturmakta.
Alvaro ile Alex’in yaşadıkları ilginç ilişki sırasında da, Alex’e kasabalı çocukların yaşattığı kabus dakikaları sırasında da, belgesel izliyor hissi uyandırıyor “XXY”. Çözüm üretmeye kalkışmadan, “bu Alex ve onun öyküsü farklı” diyor, anlatıp bitiriyor. Alex’in yaşadıklarını yaşamış bir karakteri ziyaret eden babası sayesinde bir nevi gelecek profili de oluşturuyor.
Çift cinsiyetli birinin bedenine sıkışan ruhunun yanında, küçük bir kasabada ucube olarak görülmesinin yarattığı sıkışmışlık hissi ve bu hissi tüm bir ailenin karşılamakta zorlanması üzerine bir film “XXY”. Bütün bu hisleri verirken kamerasını kasabada dolaştırmıyor üstelik.
Az diyalogla ve bolca yansıtmaya çalıştığı yalnızlık duygusu veren kareleriyle, bir miktar uzak belki de duygusuz anlatımı benimseyen yönetmen Lucía Puenzo ilk filmi ile sınıfı geçiyor.
Puenzo’nun bakışı yer yer belgesele de yakın duruyor. Böyle sınırda bir konuyu hiçbir şekilde duygu sömürüsüne bulaştırmıyor, izleyici ile bağ kurmaya çalışmıyor. Kamerasını farklı bedende hapsolmuş kafası karışmış bir ruha odaklayarak, zor bir işin altından başarıyla kalkıyor.
Premier Grup – 11.Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali Özel