Kült film Donnie Darko’nun yönetmeni Richard Kelly’nin ikinci filmi Kıyamet Öyküleri (Southland Tales) nihayet vizyonda. Genç yönetmen Kıyamet Öyküleri’nde, bugün içinde yaşadığımız dünyanın kendi başına, Brazil-vari bir distopya yaratmak için yeterli malzeme içerdiğini gösteriyor.
Donnie Darko’dan Kıyamet Öyküleri’ne
Donnie Darko ile birlikte, pek çok kişi filmlerini heyecanla bekleyecekleri bir yönetmenle tanıştı. Bu kitlenin hatırı sayılır bir bölümünün Donnie Darko’nun ana karakteri gibi yirmili yaşlar civarında olması -Richard Kelly’nin bu yaş grubuna olan yakınlığı da üzerine eklenince- ortaya güçlü bir kolektif bekleyiş hali çıkardı. Hani, çok yetenekli ve zeki bir arkadaşınızın zaten sizin kafanızı kurcalayan şeylerle ilgileneceğinden ve bunu çok yaratıcı bir şekilde yapacağından eminsinizdir ya, Kıyamet Öyküleri’ni de buna benzer bir inançla bekliyorduk.
Ve Kelly’nin ikinci filmi bu açıdan bizi hayal kırıklığına uğratmıyor. Kıyamet Öyküleri’nde de Donnie Dorko’daki gibi yaklaşan bir kıyameti bekliyoruz. Donnie Darko’da 28 gün 6 saat 42 dakika 12 saniye süren bekleyişimiz, Kıyamet Öyküleri’nde ise 3 gün ya da III. Dünya Savaşı’nın fitilini ateşleyen 4 Temmuz 2005’deki nükleer saldırıları da hesaba katarsak 3 yıl sürüyor…
Ancak bu seferki bekleyiş hayatın bir yanıyla olağan akışına devam ettiği Donnie Darko’dakinden oldukça farklı. Kıyamet Öyküleri’nin kendisi bir distopya sunuyor bizlere. Hem de bilmediğimiz bir yerde ve zamanda değil, tam şu anda ve artık neredeyse herkes için “tanıdık” olan bir yerde, ABD’de…
Teksas Abilene’e yapılan nükleer saldırının ardından III. Dünya Savaşı ABD ile İran, Suriye, Kuzey Kore ve Afganistan arasında çıkmış. Ancak savaş ABD’nin petrole erişimini de engelliyor ve enerji kaynağı olmadığı için tanklar bile harekete geçirilemiyor. Tam bu noktada grotesk bir Alman bilim adamı, aynı zamanda yeni bir halüsinatif uyuşturucu da olan ‘fluid karma’ adında okyanustaki dalgaların hareketini enerjiye çeviren bir buluşla Amerika’ya geliyor. Bu arada ülkede güvenlik paranoyası yüzünden eyaletler arası geçişlerde vize uygulanıyor ve yönetmenin esin kaynaklarından biri olarak gösterdiği Orwell\'in ‘1984’ündeki gibi tüm toplum gözetleniyor.
Kıyamet Öyküleri’ndeki “büyük birader” ise başkan adayının karısının başında olduğu USIdent isimli bir şirket. Baskının bu kadar yoğunlaştığı bir yerde karşıtı da gelişir ve neo-marksist bir örgüt, Teksas’taki patlamanın 3. yıldönümü olan 4 Temmuz 2008’de yapılacak olan başkanlık seçimlerindeki Cumhuriyetçi aday Bobby Frost’a karşı bir mücadele başlatır.
Tüm bunlar olurken Los Angeles’da hafızasını kaybetmiş aksiyon yıldızı Boxer Santaros, TV şovu hazırlayan eski porno yıldızı Krysta Now ve birbirlerinden ayrı düşmüş ikiz kardeşler Roland ve Ronald Taverner’in kaderi insanlığın kaderiyle ötüşecek bir şekilde çakışır.
Kıyamet Öyküleri işte özetlemesi bile zor olan böylesi distopik bir evrende geçiyor ve bu evrenin üzerinde filmde arada bir resimleri ile karşılaştığımız Marx’ın ‘Komünist Manifesto’da bahsettiğine benzer bir hayalet dolaşıyor. Ama bu komünizmin mi yoksa tüm dünyanın sonunu getirecek bir felaketin mi hayaleti, orası biraz belirsiz kalıyor.
Yazar: Özge Özyılmaz
Devamı Altyazı Aylık Sinema Dergisi’nin Nisan sayısında...