Başarılı yapımcı Luc Besson (TAKİP İSTANBUL’un ortak senaristi ve yapımcısı), diğer senarist Robert Mark Kamen (Besson ile beraber iki filme de imzasını atan) ve yönetmen Olivier Megaton (Columbiana, Transporter 3) ile TAKEN 2 (TAKİP:İSTANBUL) 2008 yılında vizyona giren ilk Taken’ın gişede gösterdiğ $224 milyon dolarlık hasılat başarsını yakalayacak gibi duruyor. İzleyicinin Bryan Mills olarak tanıyıp sevdiği Neeson, CIA’den emekli olmasının ardından tekrar aynı testlerden geçmek durumunda kalacak, fazlacı korumacı bir baba olarak karşımıza çıkıyor. Taken’da Bryan’ın kızının Paris’te kaçırılmasıyla gösterdiği cesaret her ebeveynin anlayacağı cinstendi.
“Kim olduğunu bilmiyorum. Ne istediğini de. Fidye peşindeysen bil ki hiç param yok. Ama sahip olduğum ve kimsede göremeyeceğin güçlerim var; uzun kariyerim boyunca edindiğim yeteneklerim. Senin gibi insanların kabusu olmamı sağlayan hünerlerim var. Kızımı şimdi serbest bırakırsan, herşey burada sona erer. Seni takip etmem, peşine düşmem. Ama bırakmazsan, seni ararım, bulurum ve seni öldürürüm.”
Bryan’ın kızını kaçıran adama yönelik bu uyarısı ve kızını kurtarmak üzere verdiği söz, dünya genelinde izleyicinin oldukça ilgisini görmüş ve TAKEN’ı son yılların en başarılı ve izlenesi aksiyon gerilimlerinden biri haline getirmişti. “Bryan’ın içine düştüğü durum, hepimizin empati kurabileceği bir durum.” diyor Neeson. “Çocuğunuz tehdit edilirse, bu yanlışı düzeltmek için elinizden ne gelirse yaparsınız.”
TAKEN 2, ilk filmin iki yıl sonrasından başlayarak ilerliyor. Bryan’ın kızı Kim ile olan ilişkisi daha da güçlenmiştir ve eski karısı Lenore ile yeniden biraraya gelmeyi ummaktadır. “Ailesine yönelik bu tehditi almadan önce de, Kim ve Lenore’a yakınlaşmaya çalışmaktadır,” diyor yönetmen Olivier Megaton.
Türün meşhur filmleri gibi, TAKİP: İSTANBUL da aralıksız, dinamik bir aksiyon içeriyor. Fakat bu denli heyecan verici ama zorlu bir ortamda gerçekleşen çekimler, yapımcılar ve ekibin de çok hızlı davranmasını gerektiriyordu. İstanbul ve diğer mekanlarda, dövüş koordinatörü Alain Figlarz, Neeson ve Megaton ile yakından çalıştı ve filmde rol da aldı. “ Filmde, gerçek hayatta dövüşçü olan birini oynatmak çok iyi oldu.” diyor yönetmen. “Liam için de ekrandaki dövüş sahnelerini yöneten kişiyle karşılıklı oynamak mükemmel birşeydi.”
Filmin, dövüş içermeyen en hareketli aksiyon sahnelerinden biri, İstanbul’da çekilen arabayla takip sahnesi, hem de direksiyonda yenice araba kullanmayı öğrenen Kim ile. Çok korkmuş bir halde, dünyanın en kalabalık trafiğe sahip şehirlerinden birinde onu takip eden düşmanlarından kaçmaya çalışıyor.
Bir diğer zorlu aksiyon sahnesin de karakterlerden biri Kapalı Çarşı’nın çatısında, çatının bir ucundan diğerine atlıyor. Tam burada çekim yapmak hem çok başarılı hem de lokasyon olarak çok zorlayıcı bir hareket oldu. “Çatıda üzerine basabileceğimiz yalnızca dört değişik beton sütun vardı.” diyor Megaton. “Onlara da doğru düzgün absamıyorsunuz çünkü kırılmaya müsait. Vinç de yerleştiremiyorduk o yüzden bir Steadicam ile sadece ileri geri hareket edebiliyorduk.” Kameraları sabitlemek bile imkansız gibiydi çünkü kabloları camilerden y ada yüzyıllık binalardan geçirmemiz gerekiyordu, bu da mümkün değildi.” Megaton’un getirdiği çözüm ise dahiyaneydi: küçükk bir oyuncak helikoptere kamerayı bağlayıp, oyuncuların etrafında dönmesini sağlayarak havadan çekim yaptı.
Liam Neeson’ın, ünlü Bryan Mills karakteri ve İstanbul üzerine röportaj videosuna
http://www.sinemalar.com/fragman/38749/takip-istanbul/5 adresinden ulaşabilirsiniz.