Altın Koza'nın en iyileri

21.09.2012 14:45
Altın Koza'nın en iyileri

Altın Koza’da bu sene iyi film çok; Yeraltı, Araf, Gözetleme Kulesi, Babamın Sesi, Şimdiki Zaman… Oyuncular arasında da çekişme büyük. Engin Günaydın, İlyas Salman, Nilay Erdönmez ve Sanem Öge bir adım önde gibi…

ADANA - Adana Altın Koza Film Festivali’nde en iyiler yarın akşam sahiplerini bulacak. Jüri kararları her zaman tartışılır. O yüzden bu sene ‘iyi film’ sayısının fazla olduğunu düşünerek tartışmalar başlamadan filmlere son bir kez göz atalım istedik.

 

Zeki Demirkubuz’un Yeraltı’sı bilindiği gibi festivalin favorilerinden. Vizyona girdiği tarihte özellikle ‘göndermeleriyle’ tartışma konusu olan film En İyi Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu kategorilerinin en güçlü adaylarından. Demirkubuz’un Dostoyevski’nin kitabından serbestçe uyarladığı ‘Yeraltı’ bir süre öncevizyona girdiği için festivalin konuşulan filmlerinden olmadı ancak İstanbul Film Festivali’nde olduğu gibi ana dallarda ödül alması beklenen yapımlar arasında. Hatta, Engin Günaydın’ın bütün kategoriler içerisinde en rahat aday olduğunu söylemek mümkün.

Altın Koza’nın bir diğer yıldız filmi Araf; Yeşim Ustaoğlu’nun son filmi hayatı beklentiler ve monotonluk içinde geçen Zehra ve Olgun’un hikayesini anlatıyor. Arada kalmış hayatları merkezine alan ve son derece sert bir film olan Araf, özellikle atmosferiyle ve oyunculuklarıyla öne çıkıyor. Ustaoğlu’nun o dünyaları son derece gerçek kıldığı filmde televizyonun o hayatlardaki yeri de öykünün önemli bir parçası oluyor. Araf’ın film, yönetmen, görüntü yönetmeni ve oyunculuk dallarından en az birini almasına kesin gözüyle bakılıyor.

 

Gözetleme Kulesi, gözetleme kulesine bekçi olarak sığınan Nihat’la, otobüslerde hostes olarak çalışan Seher’in kesişen hayatlarını iki yüzlülük, toplumsal baskının yarattığı yalnızlık, yitirilen hayallerve muhafazakarlık üzerine çok şey söyleyerek anlatıyor. Tabii, en önemlisi basit ama güçlü bir hikayeyi çok temiz bir şekilde anlatıyor. Hayatta durdukları yeri ‘’öyle denk geldi’’ diye açıklayan iki karakterin kendileriyle, birbirleriyle ve hayatla olan hesaplaşmaları Altın Koza’nın en akılda kalan sahnelerini yaratıyor. Film, Yönetmen, Görüntü Yönetmeni dallarında favoriler arasında olsa da özellikle Nilay Erdönmez’in performansı unutulacak gibi değil.

 

Daha önce İstanbul Film Festivali’nde izlediğimiz filmlerden biri de Şimdiki Zaman. Belmin Söylemez’in ilk filmiişsiz bir genç kadının gelecek hayallerini fallar üzerinden etkileyici bir şekilde gösteriyor. Yeni bir hayatın peşinden koşan Mina karakteri son derece iyi yazılmış. Kolaycı yaklaşımlara yüz vermeyen Şimdiki Zaman Altın Koza’nın iyilerinden. Filmin tek sorunu arkadaşlık ilişkileri ki bu da senaryonun sarkmasına sebep oluyor. Yine de bu durum Söylemez’in iyi bir hikaye anlattığı gerçeğini değiştirmiyor. Şimdiki Zaman’ın ödül alması festivalin iyi kararlar hanesine yazılır. Özellikle Sanem Öge’nin en iyiler arasında olduğunu söylemek lazım.

 

Kanımca sadece festivalin değil son yılların önemli filmlerinden Babamın Sesi. Maraş Katliamı’ndan etkilenen Kürt-Alevi bir ailenin hikayesini anlatan film, gerçek ses kayıtlarını son derece etkileyici bir şekilde kullanıyor. 30 küsur yıllık bir süreçte ülkenin kirli tarihi ve asimilasyon politikasının tahribatını tek bir aile üzerinden göstermeyi başaran filme Altın Koza’dan ödül çıkar mı bilinmez (çok da fark etmez açıkçası) ancak Orhan Eskiköy ve Zeynel Doğan ikilisinin önemli bir filme imza attıkları ortada.

 

Ödül tahminlerinde adı geçmese de Veli Kahraman’ın yönettiği Ana Dilim Nerede, sadece çıkış fikriyle bile çok şey söylemeyi beceriyor. Anadilinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu öğrenen ve hafızasında kaldığı kadarıyla yitip giden dilini kaydetmeye karar veren Mustafa’nın çabası ve karşısındaki absürt durum bu ülkenin gerçeği çünkü. Dolayısıyla bir çok gülümseten sahnede bile Ana Dilim Nerede hem Kürt sorununa hem de ana dil meselesine dair çok şey söylemiş oluyor.


Ve Diğerleri
Filiz Alpgezmen’in yönettiği Yabancı, Paris'ten İstanbul'a babasını gömmeye gelen bir kadının Türkiye’ye yabancı kalmasını anlatırken, hikayesini 80’lerden, darbeden, ‘devrimci’lerden, günümüzdeki toplumsal değişimlere getiriyor. Ancak, meselesini anlatırkenAlpgezmen’in hem geçmişe hem de bugüne bakışı oldukça yüzeysel kalıyor. ‘Eski devrimciler’ üzerine de günümüzdeki İslamcı kesim üzerine de sokaktaki şablonlar ötesinde bir şey söyleyemiyor. Filmin tek artısı Sezin Akbaşoğulları’nın performansı. Akbaşoğulları senaryonun gediklerine rağmen karakterini gerçekçi kılmayı başarıyor.

 

Selim Evci’nin ikinci filmi Rüzgarlar; ses kayıtları üzerinden geçmişe ve ülkenin tarihine yolculuk yapan yarışmadaki bir diğer yapım. Ancak, Gökçeada’da yapılan ses kayıtları büyükanne ile torunu arasındaki ilişkilerin ötesinde bir şey söylemiyor. Ailenin geçmişi, ülkenin geçmişi, tanıklıklar sadece kağıt üzerinde kalıyor. Sadece başkarakter üzerinden baktığımızda bile ortada büyük boşluklar duruyor. Öyle ki, kadın-erkek ilişkileri hikayenin neresinde duruyor, niye var anlamıyoruz bile. Evci’nin sadece görsel ve işitsel anlamda iyi bir iş çıkardığını söyleyebiliriz, o kadar.

 

Reis Çelik, çocuk gelinler meselesini konu alan son filmi Lal Gece’yi küçük kızla kendisinden 50 küsur yaş büyük adam arasındaki gerilim üzerine kuruyor. Bu anlamda filmin ilk yarıda avantaja çevirdiğimekanfaktörü ikinci yarıda dezavantajı oluyor ve sonlara doğru hikaye fazlasıyla sarkıyor. Diğer yandan; filmle ilgili en büyük artı İlyas Salman’ın performansı. Herkesin hakkını verdiği üzere Salman’ın performansı ödülle taçlandırılabilir. Ki, zaten Engin Günaydın’ın almaması durumunda en güçlü aday Salman görünüyor.

 

Aziz Ayşe için festivalin film olmayı beceremeyen filmi diyebiliriz. Anlattığı kişiye/karaktere yaklaşımı son derece sorunlu olan filmin anlatım açısından da zaafları sayılmayacak kadar fazla. Çöplerden kazandığını hayır kurumlarınabağışlayan bir kâğıt toplayıcısının hikayesini konu alan Aziz Ayşe, hem karakterine, hem o sokaklara, hem de Türkiye gerçeklerine son derece uzak. Ve kurmaca hikayesinin diyalogları o kadar özensiz ki, oyuncular için dahi iyi bir şey söylemek zor. *Bu yazı yazıldığında henüz yarışma filmlerinden Yük, Devir ve Siirt’in Sırrı izlenmemişti.