Film, Rian Johnson’ın adının daha geniş kitlelerce duyulacağının garantisi konumunda... Yılın merakla beklenen filmlerinden Looper'ın ilk eleştirisi ntvmsnbc'de.
Toronto Film Festivali, Rian Johnson sinemasını takip eden sinefillerin nefeslerini tutarak beklediği, yeni Johnson harikası Looper ile açıldı.
Looper, hem son zamanlarda niteliksiz yeniden çevrimler/devam filmleri/ön bölümler tarafından dört bir yandan kuşatılan bilimkurgu türü için yeni bir soluk, hem de bilimkurgu izleyicisine uzun zamandır hissetmediği “benzersiz bir film izleme” hissini yeniden yaşatan bir hediye. Bu, Johnson’ın hiçbir filmden ilham almadığı anlamına gelmiyor. Burada mesele daha çok, sinemada her şeyin fazlasıyla birbirine benzediği bir dönemde, Looper’ın film izlemenin hala ufuk açıcı olabildiğini kanıtladığı gerçeği.
Film, zaman yolculuğunun keşfedildiği ancak sadece büyük suç örgütleri tarafından yasadışı şekilde kullanıldığı yakın gelecekte geçiyor. “Looper” adı verilen katiller, örgüt tarafından gelecekten gönderilen kurbanları bir bir temizleyip, cesetleri yok etmekle görevli. Film, “looper”lardan biri olan Joe’nun, 30 yıl sonraki haliyle karşılaştıktan sonra başına gelenlere odaklanıyor. Joe rolünde izlediğimiz Joseph Gordon-Levitt ile karakterinin yaşlı halini canlandıran Bruce Willis’in birbirine pek benzememesi nedeniyle başvurulan makyaj teknikleri yetersiz kalsa da, filmin senaryo akışı bu tür teknik detayların önüne kalın bir perde çekiyor adeta.
Karşımızda bilimkurgu türünün “zaman yolculuğu” alttürüne giren, ancak zaman yolculuğu meselesini ötekileştiren, benzersiz bir film var. İşin gerçeği, filmi izlerken bu fikrin başka şartlarda ne hale dönüşeceğini düşünmeden edemiyor insan. Örneğin bir Michael Bay filmi veya bir Jason Statham karakteri, Looper’ı son hızla dibe sürükleyebilirdi. Neyse ki yönetmen koltuğunda, ilk filmi Brick ile ne yaptığını çok iyi bilen, kontrollü bir yönetmen olduğunu kanıtlayan Rian Johnson var. Johnson’ın ikinci filmi The Brothers Bloom ile tonunu yumuşattığını düşünenlerdenseniz, Looper’ın Brick atmosferine daha yakın olduğu müjdesini verebiliriz.
Senaryonun irili ufaklı sürprizlerine kendini hiç kaptırmadan, karakterler üzerine odaklanan ve meselenin insani yönünü ön planda tutan yönetmen, bu açıdan sinemasında ilk kez izleyiciye özdeşleşme alanı da açmış oluyor. Geçmiş-gelecek ikiliği ve zaman yolculuğu kavramını, bilimkurgu ve aksiyonun en yalın haliyle buluşturan Johnson, sade anlatım tarzı sayesinde öyküyü insanileştirdiği için önceki filmleriyle ulaştığından daha geniş kitlelere ulaşmayı başaracak. Filmin En İyi Orijinal Senaryo dalında Oscar adaylığı muhtemel.
Basın gösteriminden sonra düzenlenen basın toplantısında Gordon-Levitt, Willis ve Johnson, soruları cevapladı. Birkaç sene önce The Brothers Bloom ile geldiği festivalin bu yıl kendi filmiyle açılmasından dolayı çok mutlu olduğunu söyleyen Johnson, Looper’ın öyküsünü Brick’in çekimlerinin tamamlanmasından hemen sonra Gordon-Levitt ile paylaştığını anlattı. Aynı zamanda filmin yapımcılarından biri olan, Johnson’ın yakın dostu Gordon-Levitt ise kendisine özel yazılan bu rol için yaptığı çalışmalardan bahsetti. Gordon-Levitt, Willis’in genç halini inandırıcı şekilde canlandırmak için, aktörün geçmiş filmlerinden topladığı monologları dinlemiş.
Basın toplantısı boyunca yüzünde bilindik “Bruce Willis” tebessümünü taşıyan Willis ise “Geçmişe dönseniz…” ile başlayan kişisel ve hayli gereksiz soruları özenle geçiştirmeyi başardı.