Gemide filmiyle pek bilinmeyen bir yaşama mercek tutan Serdar Akar, büyük bir çıkış yakalamıştı. Sonrasında gelen ‘Dar Alanda Kısa Paslaşmalar’ ve ‘Maruf’la pek ses getirmedi ama ‘Kurtlar Vadisi’ ekibine dahil olması tartışıldı. ‘Kurtlar Vadisi Irak’ ile milliyetçilik bazlı nefreti işledi. Bu kez ‘Barda’ ile nedensiz şiddet konusuna eğiliyor. Aslında bir çok konu var filmle ilgili söylenmesi gereken.
Öncelikle belirtmek lazım…
Filmi fragmanlarından görüp hemen tu kaka ilan eden çok şiddetli diyerek reddedenler var. Aynı kesimin daha fazla şiddet içeren yeni dönem korku filmlerini büyük bir merakla izlediğini biliyoruz.
Hayatımızın bir parçası olan şiddetin bu kadar yadsınması pek inandırıcı gelmiyor bana, gelemiyor…
‘Sever de, döver de’ gibi deyimler, tanımlamalar bizim kültürümüzün bir parçası değil mi? Okula çocuğunu ‘Eti senin kemiği benim’ diyerek teslim eden kimse yok mu? Hala her ailede şiddet yok mu? ‘Koca dayağı’ yiyen kadınlar yok mu? Hepsi bitti mi? Sadece tipinden dolayı karşı grubun aşağıladığını hissederek kavgaya tutuşan gruplar yok mu? Televizyonlarda reyting uğruna haberlerde bile gösterilmiyor mu ufak tefek kavga görüntüleri? Özellikle miting görüntülerinden ayrıştırıp vermiyor mu kanallar? Dönelim ‘Barda’ filmine… Bir küçük arkadaş grubu barda kapanışa yakın son biralarını içiyorlarken ki 7 kişilik kızlı erkekli bir grup bu. 5 kişilik bir grup çıkageliyor. Kapatmaya yakın gelmelerinin sebebiyse tiplerine bakıp ‘Egsozcu’ muamelesi görüp içeri alınmayacak olmaları. Her şey o zaman patlak veriyor. Aynı yargılamayla davranan Barmen kovmaya kalkınca zılgıtı yiyor sahne kapanıyor. Bir saniye sonra barmen dayağı yemiş yerde yatarken diğer 7 kişi elleri ayakları bağlı sopa yiyor. Sonrası malum kızlara tecavüz ediliyor, biri jiletle lime lime ediliyor. Erkeklerden bir ölüyor, biri bacağından vuruluyor.
Özellikle Futbol sahasında geçen sahne ilginç... Futbol oynamasını isteyen ana karakter herkesi çalımlayıp golü atan çocuğu ayağından vururken ekliyor ‘Top geçer, adam geçmez’ Mahkeme sahneleri de eşzamanlı geçiyor filmde. ‘Adalet Mülkün Temelidir’ sözü duvarda asılı ve bolca zoom yapılıyor o söze. Ama artık herkesin kendi adaleti var. Herkes kendi davasının hakimi. Filmde de aynısı mevcut. Mahkemede alınan kararla yetinmiyor film. Hapiste hepsinin hükmünü kesen 5 kişilik bir grup var. Ki o grubu canlandıranların Serdar Akar, Zeki Demirkubuz ve Çağan Irmak olması ilginç.
Olaydan 1-2 saat öncesini görüyoruz filmin sonunda. herşeyin anahtarı o sahne zaten.
2 sevgili sokak ortasında öpüşüyor, büfe önünde hamburger-ayran takılan, şiddet uygulayan grubun elebaşı Selim röntgenliyor çifti. Çift bara doğru ilerlerken Selim’e saati soruyor… Önce saate bakmaya yöneliyor Selim… Ama anlıyor ki ayran üstüne dökülsün diye sordular soruyu, basıyor küfrü.
Kasıtlı rezil etmek için sorulduğunu düşünüyor sorunun… Ve cezayı kesiyor akşam gelip.
Herkesin karşındakini kötü niyetli sandığı bir dünyada yaşıyoruz…
Filmin birçok kesim tarafından yadsınması şiddet gösteriyordur sanrısı yanlış. Özelikle herkesin ilk başlarda benzeri tuttuğu Haneke filmlerinin şiddeti yok filmde. Haneke’nin özellikle ‘Funny Games’ filmiyle anıldı bir ara ama pek bir alakası yok.
Nerden geldiği belli olmayan iki gencin yumurta isteme bahanesiyle girdiği evde estirdiği terör yönetmenin sessiz sahneleri ve bir ara faillerin kamerayla konuşmasıyla balyoz gibi iniyordu izleyene. Bu filmde öyle bir şiddet yok. Bolca küfür var o kadar.
Kurtlar Vadisi tartışmasıyla konuyu bağlayalım. Milliyetçi duygularla ya da sınıfsal farklılıklarla nedeni fark etmeyen bir şiddet tartışması hakim. Ama bunu önlemenin yolu yasaklamak da değil görmezden gelmek de…
Ülkede yaşayan genç nüfusun hemen her şeyden etkilenecek kadar aptal ya da içi boş olduğunu düşünüp, aman uzak tutalım demek topu sadece onlara atmak görmezden gelmektir. Yapmayın beyler bu gerçekle yaşıyorduk yıllardır. 12 Eylül döneminin şiddeti çok çabuk unutuldu galiba. Dünyada da bir çok iktidarın kendi elleriyle ya da maşaları yardımıyla uyguladığı şiddeti nereye koyacağız.
Hepimiz genç olduk değil mi? Özellikle ergenlik döneminde her şeye başkaldırmadık mı? Şimdi hatırladığımızda güldüğümüz fevri çıkışlarımız olmadı mı?
Tekrar yinelemek lazım… Sınıfsal ya da ırksal ayrımlar dolayısıyla ortaya çıkan ve kendine günden güne taban oluşturan şiddeti önlemenin yolu her şeyi yasaklamak ya da görmezden gelerek karanlığa itmek yerine tüm yönleriyle aydınlatmak tartışmak olmalı. Çözüm; tartıştığımızda konuştuğumuzda, en önemlisi de saklanmadan gizlenmeden yüzleşebildiğimizde ortaya çıkacaktır.