Bir filmi ‘sevmeye çalışarak’ izlemenin huzursuzluğu tarif edilemez bir sıkıntı bırakıyor insanda. Öyle ki, filmi izleyeli iki gün olmasına rağmen, nerede fragmanını görsem aynı ruh haline geri dönüyorum. Herşeyden önce, okuduğunuz bu satırların bir film kritiğine ait olmadığını bilmenizi isterim. Nitekim, “Çılgın Dersane Kampta”da üzerinde düşünülecek ya da yorumlanacak hiçbir şey yok.
“Amerikan Pastası”nın (1999) yakaladığı başarıdan yola çıkarak, Türk usulü bir gençlik-komedi filmi yapmayı hedefleyen yapımcı Faruk Aksoy, Türk gençlerinin Amerikan kültürü ile beslendiği konusunda doğru bir tespitte bulunmuş ancak uygulamada Türk motiflerini devreye sokmadığı için, filmi basit bir taklitten ileri taşıyamamış. Amerikan gençlik filmlerinde izlediğimiz; garip kıyafetler giyen, sürekli bol küfürlü seks jargonu kullanan (aslında cinsellikten başka konuşacak konu bulamayan), nerede bir kız görse ağzının suyu akan, ‘teenager’ tabir edilen genç oğlanların tavırları ya da esprileri bize kısmen komik gelebilir ancak ülkemizde, eğlence dünyasında yapmadık iş bırakmayıp (buzda kaymak, “Jackass” benzeri programlarda cesur(!) hareketler sergilemek, bilumum dizilerde oynamak, vb.), her dakika ekranda göründükleri için bize ‘tanıdık’ gelen insanların, söz konusu Amerikan esprilerinin Türkçe versiyonlarını dillendirmeleri, rahatsız edici bir yapaylık katmış ‘Çılgın Dersane Kampta’ya...
Gençlerin yalnızca ‘seks’ odaklı bir düşünce sistemine sahip oldukları görüşüne destek veren replikler ve bu durumdan hiç de rahatsız olmadıkları aşikar olan “Çılgın Dersane” kızlarının vücutlarını sergilemek ve dişiliklerini ‘sonuna kadar’ kullanmak konusundaki gayretleri; özgürlük ve terbiyesizlik arasındaki sınırı aşarak, filmin tadını kaçırmış. Filmde göz kamaştıran güzelliğe sahip kızlar ya da kusursuz vücutlu erkekler rol almış olsa “hadi neyse” diyeceğiz ancak kadrodaki oyuncuların hiçbiri bu özelliklere sahip olmadığı için, seyirci çekmek gayesiyle kullanılan ‘çıplaklık’ unsurunun da işe yaramadığını söylemek gerek.
Tanıtımlarında “dans, eğlence ve aksiyon devam ediyor” sloganını öne çıkaran filmde, uzaylı türkücü Mustafa Topaloğlu’nun, Alp Kırşan ve Okan Karacan gibi oyunculardan oluşan, kadın kılığına girmiş dansçılar eşliğinde seslendirdiği “I’m sexy Mustafa” (Ben seksi Mustafa’yım) şarkısındaki performans haricinde, dans namına birşey bulmak mümkün değil. Birbirinin kafasından aşağı ketçap sıkmanın verdiği zevkle kendinden geçen “Çılgın Dersane” öğrencilerinin tadına doyamadığı yemek savaşları, kaybeden takımın topluca çekilen el hareketine maruz kaldığı yarışlar, Okan Karacan’ın ‘bir marifetmiş gibi’ sergilediği göbeği, kızların bitmek bilmeyen göğüs ve kalça şovları ve “Sakar” rolündeki Alp Kırşan’ın her dakika kafasını bir yere çarpması gibi kareler filmin “eğlendirici ve komik” olduğu zannedilen sahneleri arasında...Dersaneyi batırmak isteyen kötü güçlerin, birbirine sevgiyle bağlı öğrencilerin arasında sorun doğurmak için, sahte öğrenciler aracılığıyla uyguladığı planlar ise filmin aksiyon unsurları olarak sunuluyor önümüze. Kadroya dahil olan Sibel Tüzün ve Berksan’ın “benim burada ne işim var” diyen gözlerle canlandırdıkları rolleri ise, kariyerleri adına büyük bir hata bence...
‘Eğlencelik’ filmlerde, sürükleyici bir olay örgüsü, nitelikli replikler ya da ödüllük performanslar aramak yanlış elbette ki. Filme bu artıları sağlayabilecek vasıflara sahip oyuncuların seçilmediğini de biliyoruz. Gerek yapımcılar, gerek oyuncular filmin ‘sanatsal bir iddiasının’ olmadığının altını çiziyorlar zaten. Ancak sorun şu ki; ‘Çılgın Dersane Kampta’, kendinden bekleneni de veremiyor izleyiciye. Filmin tek misyonu olan ‘eğlendirmek’ adına da sonuç ne yazık ki başarısız!