Film Arası Sinema Dergisi'nin bu ayki kapak konuğu Ahmet Mümtaz Taylan birçok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Sanatı, kariyer planı ve gündeme dair sorulara yanıt veren Taylan, şunları söyledi: ‘Benim için kariyer ailemi geçindirebilmektir. Kariyer planlamanız nedir dediklerinde yanıtım; ‘Kızımı yetiştirmek, ailemi geçindirmek ve sanatımı inandığım biçimde yapabilmektir’ oluyor. Kariyer, hayatın gereklerine kıyasla önemsenecek bir şey değil benim için. National Theatre’da Hamlet oynamaktan daha önemli işler vardır. Ve örneğin soğuk bir havada, bir kedi yavrusunu bir bankamatik kulübesine yerleştirmek National Theatre’da Hamlet oynamaktan daha ciddi bir iştir.’
DEPREMİN ARDINDAN NEFRET ÜRETMEYE ÇALIŞTILAR
Gündeme dair sorulara da yanıt veren Taylan, Van Depremi sonrası yaşananlarla ilgili olarak şunları söyledi: ‘Depremi takip eden günler boyunca felaketin lokasyonu üzerinden nefret üretmeye çalışan insanlar gördük, okuduk. Bu çok acıklı bir şey. Nefretin ideolojisi mi olur? Hayat bunları kaldırmaz. Hayat bunları depremin her şeyi altına alıp götürdüğü gibi, önüne katıp götürür, ne ideoloji, ne etnik köken kalır. Bunların hepsinden büyük vicdan gibi, adalet gibi insanlığın ortak değerleri var. İdeoloji bunlardır. Sosyalistseniz analitik değil, muhafazakârsanız, mütedeyyinseniz günah! Herkesin inandığı, savunduğu her şeye aykırı bu kafa.’
ALEVİYİM, GAY’IM, MUHAFAZAKÂRIM, KOMİNİSTİM…
Alevi sorununun işlendiği Saklı Hayatlar filminde oynadığı için ‘Alevi misiniz’ sorusuna muhatap olduğunu söyleyen Taylan, ayırımcılığın geldiği noktayı şu sözlerle eleştirdi: ‘Bana Alevi misiniz diye soruldu. Alevilerin meselesini anlatan bir filmde oynadım diye. Dedim ki evet ben Aleviyim, ayrıca gay’im, transseksüelim ve hem vicdani retçiyim ve milliyetçiyim, muhafazakarım, komünistim, ben birisiyim, ben insanım.’