Korkuyor muyuz yoksa gözlerimiz mi kapalı?

06.06.2007 12:10

Korku sineması türler içerisinde en ilginç olanıdır. Korku takipçileri her filmi mutlaka izlerler. Bütün eleştirilere rağmen o dürtüden vazgeçemezler. Hele beğenilen bir ilk filmin devamı ne kadar kötü olursa olsun mutlaka izlenir. Tüm dünyada eğer iyi hesaplanırsa doğru bütçeyle kar getiren bu türün izleyici kitlesi de rakamsal olarak üç aşağı beş yukarı bellidir.

Çok düşük bütçeyle kısa sürede ünsüz oyuncularla çekilen korku filmi başarılı olsun olmasın yaygın dağıtım ağına girer ve hiç olmazsa yaz aylarında vizyonda kendisine seyirci bulur. Ne de olsa korku filmi seyircisi her şeye rağmen içindeki korku dürtüsünden vazgeçmiyordur. Vasatın üzerindeki bir korku filminin yarattığı tepki ikinci filmin gelmesi ve seriye dönüşmesine sebep olur.

Yıllarca süren Gerilim-korku ayrılığından sonra artık türler iç içe geçti. Özellikle Scream serisinin açtığı yoldan bir çok film geçti. Teen slasher filmleri çıktı ortaya. Katil gözümüzün önünde kurbanını yakalar ve öldürür. Özellikle gençlerden oluşan oyuncu kadrosu ve okulda geçen filmler iyice ekol haline geldi. Yıllar içerisinde 6. His filmindeki ana fikir herşey bir sürpriz üzerine kurulu olgusu da besledi türü. Komedisi de geldi gündeme ve ‘Scary Movie’ 4 filmlik bir seriye dönüştü. Günümüze gelirsek türle ilgili en sıcak örnek büyük bir sürpriz yapan ve hayran kitlesini yaratan iddiasız Testere serisi olur sanırım.

İlk testere filminin yarattığı etki gerçekten çok iyiydi ve izleyenleri hayran bırakıyordu. İkinci filmin pek iyi olmayışı yinede üçüncü filmi merak etmeyi, iyi olmasını ümit etmeyi zorlaştırmıyor.

Çocuklarını kaybetmiş bir ailenin ve bundan sorumlu olanların bir araya geldiği yeni oyunda yine klasik insanı zaaflardan beslenen bir film var karşımızda. Özellikle ilk iki filme dair ayrıntılar ve testere ile ilgili ipuçlarıyla ilgiyi hak ediyor.
Ama ya korku öğesi! Korku nedir? Beyaz perdede bizi ne korkutur? Korku sineması klasiklerine bakılmıyor artık. Özellikle teen slasher filmleriyle başlayan süreçte her şeyin açık ve net gösterilişi, son sömürü filmi “Hostel” ile bize verilen canlı cinayet görüntüleri yeni bir anlayışı doğurdu. Daha fazla kan, daha fazla vahşet düsturu ile çoğu zaman gözlerimizi kapayarak izliyoruz. Bu filmdeki beyin ameliyatı “şimdi kafatasını keseceğim” repliği fazla değil mi? Eskiden bu tip anlarda kamera kayardı ve karakterin çığlığını duyardık. Şimdiyse çığlığı bizim atmamız isteniyor. Sonuç olarak kantarın topuzu kaçmış durumda. Daha fazla dehşet görüntüsü ve bol kanlı sahne... Peki bu sahnelerde korkuyormuyuz yoksa gözlerimizi mi kapatıyoruz amaç hangisi?

Gerilim Sinemasının büyük ustası Alfred Hitchcock filmleri bugün izlendiği hangi etkiyi yapar acaba. Büyük usta bugünleri görse ne derdi kimbilir. Ama bu da bir gerçek yeni kuşak gerilim korku türü için klasik sayılan eski tarihli filmleri izlediğinde hiç korkmaz. Gore sineması döneminin vahşet filmlerini ise herkes unutmak istiyor. Bir dönemin cinsellik dozu fazla filmlerinin yeniden hortlaması sakıncalı bulunuyor ki o döneme ait en saf film “Texas Chainsaw Massacre” yeniden çevrilerek seriye dönüştürüldü.

Gelelim öncü film Testere 3’e… Serinin iyi filmi elbette ki en iyisi değil, ama ikinci filmden daha iyi olduğu kesin. Daha kanlısı çıkmadan izlemeli yoksa korkutmayacak. Bize de “Shining” ve “Rosemary’s Baby”leri özlemek kalacak….