Öncelikle sinemanın bizim için sorun olan kısmıyla başlayayım. Orijinal adı gayet iyi olan bu filmin Türkçe adının konuyla alakasızlığı! Hiç kafa yormadan Dadı Günlükleri denebilecekken, filme hiç uymayan ve daha fazla beklenti yaratan “Dadım Aşık” adı neden uygun görülmüş acaba? Eskisi gibi İngilizce fakiri değil sinema izleyicisi. Dalga geçer gibi adeta. Bu durum daha ne kadar sürecek, belki başka bir yazı konusu ama artık adında “aşk” geçen her filmin gişe yapmadığı anlaşılmalı. Sinema izleyicisi sadece filmin adına bakarak karar vermiyor izleyeceği filme. Neyse lafı fazla uzatmadan geçelim filme ama önce künyeye bakmakta fayda var.
Shari Springer Bergman - Robert Pulcini ikilisi özellikle çizgi roman fanatiklerinin gönlünü fethetmiş bir ikili. “American Splendor” adlı kendine has çizgi romanın uyarlamasında sınıfı geçmişler, üstüne irili ufaklı ödüller ile de diğer kanadın da oyunu almışlardı. Filmdeki bağımsız ruhun, anlatımın çizgi romana uyumu mükemmeldi ama genel sinema izleyicisinin takip etmekte ve anlamakta zorlanacağı bir yolu seçerek fanatiklerin beğenisini toplamışlardı. 2003 yapımı American Splendor ile uyarlama senaryo dalında Oscar adayı oldular. Yüzüklerin Efendisi karşısında doğal olarak şansları yoktu ama yine de akademinin dikkatini çekmeleri herkesin yüzünü güldürmüştü. Paul Giamatti’nin muhteşem oyunculuğu ile film 28 ödül, 30 adaylık ile seneye damgasını vurmuştu. İkili bu referanstan hareketle yine iyi bildikleri şeyi yapmaya devam ediyor. Emma McLaughlin - Nicola Kraus ikilisine ait romanı uyarlamışlar.
Daha filmin ilk sahnesinde ne ile karşı karşıya olduğumuz açıkça belli oluyor.Tarih müzesi fonuyla şirin görsel efektler sayesinde tanık olduğumuz insan tipleri ve film boyunca duyacağımız anlatıcı giriyor devreye. Son derece hoş bir fikir sunmasının yanı sıra “Amelie tarzı bir film mi yoksa” sorusunu düşündürüyor. Üniversiteden mezun olan Annie, birden iş görüşmesindeki soruya takılıyor. “Sen kimsin?” Bu soruya verecek yanıtı olmadığı için, kendini keşfetmeye karar veriyor. Öncesinde gördüğümüz, şemsiye ile şehir turu sahnesi ile destekleniyor bu durum, ki son derece yalın ama bir o kadar da sıcak bir anlatım tarzı bu.
Kendini keşfetme yolundaki Annie, bir anda kendini başka bir keşifte buluyor. Filmin diğer bir hoşluğu olarak anlatıcı, araştırmamızda denek olacak zengin kadını bize “Bayan X” olarak tanıtıyor ve isim kullanmıyor. Bu zengin kadının yanında hem tam zamanlı bakıcılık hem de onların dünyasını keşfe çıkmak için bileti alıyor Annie ve haliyle biz de...Tam zamanlı bakıcı Nanny Annie, tekerleme gibi ismi ile işe koyuluyor ve filmin ana merkezi ortaya çıkıyor. Alt tabakadan sade bir kız, üst tabakadan bir kadının evinde, yanında sürekli gözlem yapma şansı buluyor. Burjuvazinin prototipini çıkarmaya soyunuyor film, daha doğrusu Annie. Biraz da alanı daraltarak, daha çok kadın üzerine yoğunlaşıyor. Uzunca bir süre yüzünü görmediğimiz, sesini duyduğumuz Bay X ile erkeklere ayrı bir paragraf açmıyor.
Laura Linney’in muhteşem performansı ile daha da net ortaya çıkan ve neredeyse kartondan karakteri ile; hiçbir işi olmayan, önemsemesi gereken şeyler dışında herşeyi önemseyen “zengin kadın” tiplemesini ince ince işliyor. Hiçbir olay karşısında tepki vermeyen, sudan sebeplere önem veren anne tiplemesini, annelerin bakıcıları ile sorunlarını konuştuğu toplantı sahnesinde zirveye ulaştırıyor. Çıkardığı prototipi bir oda dolusu çoğaltıp, sağlamasını yaparak üzerine gidiyor.
Ayrıntıların hoşluğuna değinmekte fayda var. Film boyunca irili ufaklı birçok hoş ayrıntı çizgi roman havasına büründürüyor filmi. Birçok tam zamanlı bakıcı var, onlar da sorunlarını konuşuyor ama filmin derdi onların sorunlarını anlatmak olmayınca fazla yer bulmuyor. Anne babası ile fazla vakit geçiremeyen, değişik bakıcılar tarafından büyütülen çocuğun sonunda yine bir değişiklik olmadan anne babası gibi kartondan bir karakter olacağını düşündürtüyor.
Peki ya gerisi? Annie üzerine fazla bilgi verilmiyor. Bir de üstüne tüm bu rengin, farklılığın ortasında, tüm tabloya ters olarak, Annie son derece sıradan şeyler yaşıyor. Ana konu etrafında döndüğümüz müddetçe sorun yok ama yan öykücükler işin içine girdiğinde film bocalıyor ve sıradanlığa gömülüyor. Alıştığımız çekiciliğinden sıyrılmış, sıradan birine dönüştürülmüş Scarlett Johansson gayet başarılı oyun çıkarmış ama filmin yıldızı kesinlikle Laura Linney. Paul Giamatti de iyi iş çıkarmış.
Sonuç olarak anlatmak istediğini, yan öykülerin sıradanlığı ile boğan, ana fikri hoş ama ortalama bir film Dadım Aşık…