Colin Farrel da Olgunlaşır

31.03.2011 17:42

Colin Farrel hiçbir zaman çok üst düzey bir aktör olamadı. Yakışıklılığının yanına koyabildiği üstün bir oyunculuk yeteneği çoğu zaman sergileyemedi. Herkes onun bir kademe daha yüksek bir aktör olmasını beklerken o hep biraz daha azını verdi. Belki de kariyerinin en iyi filmi Büyük İskender ama kimisine göre onu bir gangster veya yolunu bulmaya çalışan iyi ruhlu bir kötü karakter olarak görmek çok daha güzel. The Recruit’te Al Pacino ile Pride and Glory’de Edward Norton ile ve daha birçok orta-üst düzey filmde ünlü isimler ile çalışırken hep arka planda kalan adam oldu. Onun miladı ise çoğu kişiye göre Büyük İskender yerine In Bruges filmidir. Gerçek anlamda başarıyı yakaladığı film budur ki kazandığı Altın Küre ödülü de bunun bir kanıtı olsa gerek. Şimdi ise yine geçmişten kurtulmaya çalışan bir karakter ile karşımızda. Yeni filmi London Boulevard ile İngiliz gangster filmlerine konuk oluyor Colin Farrel.

 

HBO’nun Entourage dizisini izleyenler, London Boulevard adını ilk duyduklarında Queens Boulevard’ı akıllarına getirecektir veya bir film-noir harikası olan Sunset Boulevard da yine akıllara gelecek ilk filmlerdendir. Elbette London Boulevard’ın bu diğer iki isim ile uzaktan yakından pek alakası yok (Her ne kadar Queens Boulevard sadece dizide geçen bir isim olsa bile). Hapisten yeni çıkan Mitchell, eski hayatını bir kenara bırakıp düzgün bir hayata sahip olmayı amaçlamaktadır. Bunu her fırsatta eski çetesine söylese de bir türlü bu fırsatı yakalayamaz. Zira insanların geçmişlerinden kurtulması o kadar kolay değildir (Ki nedense çoğu filmin konusu da bu pişmanlıklar üzerinedir). Sürekli olarak beladan uzak durmaya ve eski dostlarına göz kulak olmaya çalışsa da dertler ve gangsterler bir şekilde Mitchell’i bulur. O ise kendine bir söz vermiştir: Bir daha silaha dokunmayacaktır. Çünkü dokunursa ve eli tetiğe giderse onu kimsenin durduramayacağını bilmektedir. Tam da bu sırada hayatına Charlotte girer ve onun hayatında olması Mitchell’i silahtan uzak tutan yegane şeydir. Peki bu ne kadar devam edebilir ki?

 

Kadrosunda birçok başarılı İngiliz oyuncu barındıran bu gangster güzellemesi, akranlarından bir kademe aşağıda kendine yer buluyor film tarihinde. Zira ingiliz gangster filmlerinin olmazsa olmazı komik diyaloglar ve “English Humor/İngiliz Mizahı” bu filmde pek yok. Belki de bu yüzden biraz daha gerçekçi ve çok daha sert bir film çıkmış ortaya. Süreklilik sorunu kısmen kendini gösterse de film aşırıya kaçmayan aksiyon sahneleri ile ve Colin Farrel’ın başarılı oyunculuğu ile kendini tekrardan izlettiriyor. Keira Knightley ise “Never Let Me Go” filmi ile hemen hemen aynı zamanda rol aldığı bu filmde belki de ikinci defa donuk ifadesinin faydalarını görüyor. Sorunlu sanatçı klişesinin arkasında, iç dünyasında kopan fırtınaları yüzü yerine resimlerine yansıtan Charlotte rolü için belki de Knightley’den daha iyi bir aday bulunamazdı. Ayrıca Stephen Graham da ufak bir rol ile karşımıza çıkarken her İngiliz filminde en az bir sahnede gözüken oyuncu özelliğini korumaya devam ediyor (Elbette hepsinde değil ama birçoğunda bu başarılı oyuncuyu görmek mümkün.).

 

London Boulevard, her ne kadar konusu yeterli kalitede olmasa bile sinematografisi ile başarılı bir seviyede durabilen bir film. Departed, Kingdom of Heaven, Body of Lies gibi filmlerin senaryolarını yazan William Monaghan’ın ilk yönetmenlik deneyimi ve ilk denemeden başarıyla çıkmayı başaran bir film. Çok klişe olacak belki ancak her filmde olduğu gibi beklentilerinizi aşağıda tutarsanız güzel diyaloglara, güzel sekanslara ve kaybolanların öykülerine sahip olan bu filmi zevkle izleyebilirsiniz. İlk başta temposu her ne kadar sıfıra yakın olsa da sonlara doğru Mitchell’in yaşadığı değişim ve geri-değişim ile Londra’nın o girildi mi çıkılamaz çetelerinin arasında hissedebilirsiniz.