Another Year\'ı anlamadan önce Mike Leigh sinemasını bir anlamak gerekiyor. Mike Leigh belki de dramlarını yazarken insanlara, topluma ve yaşayışlara göz dikiyor. Filmlerinde ne bir aksiyon, ne bir macera ne de bir süpriz olmasının sebebi de bu. Kaçımız Hollywood\'dan fırlamış senaryoların başrolünü oynuyoruz ki gerçek yaşamımızda? Veya kaçımız amansız bir katilin peşini sürüyoruz ki bulduğumuz izlerle? Normal insanlar olarak özendirildiğimiz kahramanlık duygularımızı körükleyen sinema yerine Mike Leigh topluma yöneliyor. Zira karakterleri de bu yüzden müthiş ve detaylı. Toplumun en farklı insanlarını bulup onlar hakkında da film yapmaya çalışmıyor, sadece toplumu belirli bireyler üzerinden sinema gözüyle bizlere sunuyor. Bu yönüyle bir belgesel gibi dursa da kurmacanın en ince detaylarını bizlere sunuyor. Hayat da bir kurmaca değil midir zaten, her birimizin zigzag çizerek ilerlediği yollarımızda karşımıza çıkan insanlar ile etkileşime girdiğimiz ve aslında küçük dünyalarımızda hissettiklerimizin bunların yansıması olduğu? Mike Leigh\'i bu kadar saygı duyulacak yapan şeyler de işte tam olarak bunlar. Toplumun içinde olabilecek insanları, toplumun içinde olabilecek olayları ve durumları ekrana yansıtıyor. Bunu yaparken de ironileri oldukça fazla kullanarak hikayelerindeki kahramanların yerine kendimizi koymamızı sağlıyor. Bu sayede karakterleri ile özdeşleşiyor, bu sayede kendimizi belki de biraz rahatsız hissediyoruz filmlerindeki normal insanları gördükçe.
Another Year\'da da filmin merkezinde sıradan ve yaşlı bir çift var: Tom ve Gerry. Mutlu, sağlıklı, huzurlu çiftimizin bir yılı filmde anlatılıyor. Onların uğraşları, işleri, tek oğulları ve arkadaşları. Etrafa huzur veren çiftimiz tam anlamıyla örneklerken etrafındaki insanların gıpta ile ve kıskanarak onlara bakması, sürekli onların etrafında dolaşmaları da biraz bu yüzden. Özellikle Gerry\'nin iş yerindeki arkadaşı Marry en öne çıkan karakterlerden. Zira kendisi 50 yaşına merdiven dayamış ancak mutsuzluğu resmen yüzünden okunan bir kadın. Sorunlarını içki ve sigara ile çözmeye çalışıyor ancak hangi insan mutsuzluğu ve yalnızlığı içki-sigara ile çözebilir ki? Tam da bu sırada filmin hemen başındaki uyku sorunu çeken geliyor gözümüzün önüne. Çiftimizin etrafındaki durum ile tam da alakalı olmasa da topluma bir ayna olarak karşımızda onun uyku sorununa çözüm üretmeye çalışıyoruz. Ancak mekanikleşmiş konuşmalar, herkesin ne kadar yakınken bu kadar uzak olduğunu bizlere gösteriyor. Çiftimizin bir yılı da etraflarına huzur vermekle geçiyor. Birbirlerine duydukları aşk o kadar büyük ki ve bunu o kadar doğal gösteriyorlar ki herkes onlar gibi olmak istiyor. Elbette kim istemez ki onlarca yıl, her sabah aynı insana tekrar aşık olarak başlamayı? Adeta ders alınması gereken bir konu olarak önümüze konuyor bu durum. Filmdeki olaylar da bu durumu sürekli destekler nitelikte. Doğru adımları atmalı ki insan, doğru insanlar ile doğru hayatları yaşamalı. Ancak buraya bir çözüm getirmekten çok bu sonucu gözlerimizin önüne koyan Mike Leigh bu yönüyle de yine farklılığını koruyor. İnsanların gıpta edişini gözlerimizin önüne seriyor ve belki de aynaya bakarken buluyoruz kendimizi. Mutluluğu bozmaya çalışmayan ama çaresizce ona ulaşmaya çalışan kayıp ruhlar gibi Tom ve Gerry\'nin karşısında kalakalıyoruz. İsimlerindeki ironi de bu anlatımı oldukça destekliyor zaten.
Her yeni mevsim, yepyeni bir karakter getiriyor filme. Her karakter biraz daha hüzün katıyor bu normal hikayeye. Biraz daha mutsuzluk, biraz daha çaresizlik. Gerçeklerin yerini sanrılar halindaki doğruların aldığı hayaller yaşanıyor bolca ve bu hayaller gitgide inanılır kılınırken bir anda yıkılıyor. Çaresizliğin getirdiği yıkımlar da bir o kadar yokedici oluyorlar haliyle. Ve yine alkol, yine sigara... İnsanın kendisini yalnız hissettiğinde en kolay kaçış yöntemi gözümüzün içine sokuluyor bu acıklı hikayede. Hayaller ne kadar farklıyken gerçekler ne kadar acımasız olabileceği çarpıyor yüzümüze. Hani derler ya bu film İstanbul\'un arka sokaklarını anlatıyor diye. Arka sokakların bilinmezliğinin verdiği merak çeker bizi filmlere; Another Year gibi Mike Leigh filmlerinin de yaşadğımız sokakları anlatıyor oluşu şehir farketmeksizin etkiliyor bizleri. Bu yüzden de güzel ve duru bir film Another Year. Anlatımı güçlendirici bol yan karakterin merkezinde huzur aşılayan çiftimiz ve onların bir an eksilmeyen gülüşleri var filmde. Bu kadar fazla yan karakterin olması bu durum hikayesinin sürekliliğini her ne kadar azaltsa da sabreden insanların aynada kendilerini görebilmelerini de sağlıyor. Belki de en az gerekli olan karakter olan Tom\'un kardeşinin oğlu Carl bile bir şeyler anlatmaya çalışıyor insanların mutsuzluğu ve içlerindeki gereksiz nefret ile ilgili.
Another Year müthiş karakterleri ve duru yapısı ile bambaşka bir seyirlik sunuyor bize. Eğer canınız çok sıkkın ise bu filmden uzak durmanızda yarar var zira film, belki de sizin hayatınızı anlattığı için sinir bozucu hale gelebilir. Ancak yine de izlenmesi gereken bir film. Özgün senaryo dalında Oscar adayı olan bu filmi izlemeli ve biraz da sorgulamalısınız: Mutluluğu ararken yanlış kapılara mı yöneliyoruz acaba?