Sinemayı ve sinema haberlerini yakından takip edenler son dönemde çoğu film festivalinde bir isimle karşılaşmışlardır: Cafer Panahi. Bu Azeri asıllı İranlı yönetmen, İran yeni dalga sinemasının üçüncü kuşağının en başarılı temsilcilerinden birisi olmasının yanı sıra şu sıralarda verdiği özgürlük mücadelesi ile de tüm dünyanın dikkatini çekmektedir. 2010 yılının son aylarında İran’da hapse giren yönetmen üç suçtan(!) 6 yıl hapis 20 yıl sinemadan men cezası aldı ülkesinde. Neydi bu suçlar peki? Film çevirmek, senaryosuz film çevirmek ve rejim aleyhinde propoganda yapmak. İran’daki rejimin ne kadar katı olduğunun bir göstergesi adeta Cafer Panahi. Ve bu durum, o ve onun gibi baskı görenleri gün yüzüne çıkarttı. Panahi’den daha şanslı olanlar da vardı aslında. Tutuklanmadan önce İran’dan kaçabilenler yani. Bahman Ghobadi de o isimlerden birisi. Son filmi “Kimsenin İran Kedilerinden Haberi Yok”tan sonra İran’dan kaçan yönetmen belki de bir daha hiç ülkesine geri dönemeyecek ancak yaptığı film ile İran’daki sorunları bize aktarmayı yine de başarabildi.
İran’ın yeraltı müzik grupları ve parti hareketleri ekseninde ilerleyen bir politik aforizma bu film. Tamamı gerçek hikayelere ve gerçek karakterlere dayanılarak yazılmış ve karakterlerin (Bir kişi hariç) kendilerini oynadıkları bir sistem sorgulaması. Bu filmi bu kadar çarpıcı yapan da işte bu zaten. Bu kadar baskı görülen bir yerde insanların isyanlarını sadece müzik ve film ile “yeraltında” gösterebilmeleri ve bunu yaparken de bir gözlerinin hep pencerede bir kulaklarının hep dışarıda olmasının ne kadar acı olduğunu bizlere gösteren bir film “Kimsenin İran Kedilerinden Haberi Yok”. Film iki genç aşığın sevgilerine ortak ettikleri müziklerine daha özgür yapabilmek adına yurtdışına illegal yoldan kaçma girişimleri üzerinden ilerliyor. Sürekli başlarına bir şeyler geliyor, yeni insanlar, yeni müzik grupları, yeni özgür kafalar ama zindana vurulmuş vücutlar ile tanışıyorlar ve sorunlarını hep beraber aşmaya çalışıyorlar. Tek çıkış yolları sahte pasaport ve vize ve bu çıkış yollarını karşılayabilmek için yapabilecekleri tek şey de yine yeraltına inmek. Tam bir belgesel tadında ancak sinematografik olarak da müthiş bir deneyim sunan başarılı bir film “Kimsenin İran Kedilerinden Haberi Yok”.
!f İstanbul’da 2010 yılında gösterildikten sonra bu yıl da yine aynı festivalin 10. yılı şerefine oylamaya açılan tekrar izlenmek istenen filmler bölümünden yeniden gösterime giren İranlı Kürt yönetmenin filmi, kendini ait hissedebildiğin yer mi evindir yoksa doğduğun yer mi evindir sorusuna bambaşka bir pencereden bakıyor. İçerisinde İran yeraltı müziğinin ne derece başarılı olduğunun kanıtı gibi duran birkaç tane video klip tarzı performans da barındıran film özellikle rapçi Hichkas’ın şarkısı ile zirveye ulaşarak olanı olduğu gibi gösterme düsturunu başarıyla yerine getiriyor. Bu kadar hüzünlü bir gerçek hikayeyi bu kadar başarıyla anlatabilmek her yönetmenin harcı değildir ancak Bahman Ghobadi aktarımları ile nişanlısını da tutuklayan sisteme ve rejime karşı geliyor. Bir kişi bir rejime karşı ne yapabilir sorusunun cevabı olarak rejimin getirdiklerini ve götürdüklerini tam anlamıyla verebilir diyor yönetmen ve bunu yaparken de rejimi koruyan hiçbir devlet görevlisini göstermemeye çalışıyor. Aslında bunun en büyük sebebi polisin kameraya alınmasının yasak olması. Ayrıca orada da kraldan çok kralcı olanların barındığını açık açık gösteren film, ailelerin başlarına bir şey gelir korkusu ile nasıl da her şeyi ihbar etme ihtiyacı duyduklarını da yansıtıyor. Filmde o kadar çok ayrıntı var ki bunlara benzer, hepsini yazarak filmin sunacağı müthiş öyküyü bozmamak için daha fazla detaya girmemeli.
Bahman Ghobadi, bu filmin duyurulmasını, izlenmesini, paylaşılmasını gerçeklerin ortaya çıkması adına istiyor. Kendisi ile yapılan bir röportajda Türkiye’deki özgürlükler ile İran’daki özgürlükler arasındaki farklar ile ilgili gözlemlerini de aktaran yönetmen, her şeyin açık olarak görülmesini ve özgürlüklerin sonuna kadar insanların hakkı olduğuna inancını da koruyor. Tabii evine dönerse hapse gireceği gerçeği de muhtemelen her gün içini parçalıyordur.