At yarışını konu alan filmler de bir şekilde amerikan yaşamını konu almayı başarır her zaman. Veya içlerinde büyük dramlar barındırırlar, büyük bir sakatlık geçirir önce at hemen ardından mucizevi bir şekilde iyileşerek şampiyonluk üstüne şampiyonluk, kupa üstüne kupa alır. Ana tema hep bellidir bu filmlerde herkesin vazgeçtiği anda mağlubiyeti kabul etmemek ve çok çalışarak, tırnaklar ile kazınarak bir yerlere gelebilmek. Yine bir gerçek hikayeden uyarlanan bir atın öyküsü var sırada: Secretariat veya Türkiye’de gösterime girecek adıyla “Şampiyon”.
Atlara ilgisi olanlar bilir: Dedesi, ninesi bile yarışçı olan at yüksek ihtimal şampiyon doğar ve bazı temel özellikleri de belirgindir. İşte Secretariat’ın da böyle bir soyağacı vardır. Üstelik bir yazı-tura uğruna az daha bir başkasının elinde şampiyona dönüşebilecek bir attır. Ancak bahiste favori bir başka attır ve Secretariat Penny Chenery’nin elinde kalır. Bir evkadının elinde bir at ne kadar değerli olabilir ki? Bu soru 1970’li yıllarda tüm Amerika’yı çalkalamaya başlar ve herkesi birleştiren ikon haline dönüşen hikaye de işte böyle başlar. Gerçek bir hikayeden alınsa bile ve tarihin en hızlı atı olduğu söylense bile bu konu hakkında bilgi sahibi olmayanlar için daha fazlasını yazmaya gerek yok. Güzel diyaloglar, güzel sekanslar, güzel müzikler eşliğinde başarılı bir film izlemek istiyorsanız Dev Kızıl’ı veya sahne adıyla Secretariat’ı izleyebilirsiniz.
Başrollerini Diane Lane ve John Malkovich’in paylaştığı filmde bu ikilinin dışında birçok önemli oyuncu da bulunuyor. Nip/Tuck dizisinin Sean’ı Dylan Walsh, Entourage’ın Eric Murphy’si Kevin Connolly, True Blood’ın Lafayette’i Nelsan Ellis gibi dizilerde görmeye alışkın olduğumuz oyuncular da bu kadronun bir kısmını oluşturuyor. Diane Lane için söylenecek bir şey varsa o da hala güzel olduğudur. John Malkovich ise hala aynı komikliğinde, karizmasında ve duruşunda. John’u izlemek hangi filmde olursa olsun ayrı bir keyif. Being John Malkovich’teki hallerini kim unutabilir ki? Red’deki arıza emekli ajan rolünden sonra burada da yine arıza bir karakteri canlandırıyor. Garip şapkalar, garip replikler, garip duruşlar ve onun olduğu sekanslarda her zaman ayrı bir hava oluyor bu yüzden.
Her ne kadar klasik bir yarış atı filmi bile olsa Secretariat ataları Seabiscuit, Black Beauty, The Horse Whisperer gibi filmlerin arasına yerleşen film, başarılı anlatımı ile aynı seviyede tutulmaya da eşdeğer bir yapım. Ayrıca yarış atı Secretariat ile ilgili bir detay: Spor tarihinin en unutulmaz olayları arasında Wilt Chamberlain’in 100 sayı attığı maçın hemen ardından ikinci sırada yer alıyor. Kendi adına pul bastırılmış olup ayrıca heykelleri bile dikilmiş bir hayvandır.