Coen'lerin Yeni Film: True Grit

21.01.2011 10:31

Coen Kardeşler denince akla ilk gelen film The Big “Dude” Lebowski’dir. Bu kadar salaş, espritüel, “relax” modda takılan bir başka karakter daha var mıdır sinemada? Belki vardır ancak bu kadar ünlü müdür? Ethan ve Joel Coen’in sadece The Big Lebowski ile anılması da çok gariptir ayrıca. Zira bu filme gelene kadar Raising Arizona, Barton Fink ve Fargo gibi kült filmleri de vardır iki hınzır kardeşin. Kendileri Hollywood’a hep uzak durmuşlardır ve Barton Fink de apaçık bu konuyu işlemektedir mesela. Ancak ikilinin Hollywood’a katkısı da vardır: Kendileri bağımsız sinemayı bırakıp Hollywood’a geçmemiştir, bağımsız sinemayı Hollywood’a taşımışlardır. Bu yönleriyle hep aykırı kalmışlardır diğer Hollywood yönetmenlerine nazaran. Ancak bu onları seven ayrı bir kitle oluşmasına da sebebiyet vermiştir. Aynı zamanda filmlerinin absürdlüğü de bu kitleyi oluşturan etmenlerdendir. En başarılı filmleri hangisi diye bir soru yöneltilse hepsi de denilebilir, hiçbiri de denilebilir. Sevenler ve sevmeyenler arasındaki ayrım da bu kadar keskindir çünkü. True Grit ise yönetmen kardeşlerin herkes tarafından beğenilen ilk filmi olabilir. Tabii The Big Lebowski ve O Brother, Where Art Thou? da herkes tarafından beğenildi ancak en iyi gişe yapan filmleri True Grit oldu.

 

True Grit asıl olarak 1969 yapımı bir film ve John Wayne’e ilk ve tek Oscar heykelciği kazandıran film olarak sinema tarihindeki en iyi western filmlerinden biri olarak gösteriliyor. Orijinal hikaye ise Charles Portis’in aynı isimli romanına ait. Coen’ler ise romandan yola çıkarak senaryoyu biraz daha değiştirmişler ve ortaya çok başarılı bir western uyarlaması çıkmış. Babasının ölümü ardından annesi ve iki kardeşinin yanından ayrılıp babasını öldüren kişiyi bulmak amacıyla kasabaya gelen 14 yaşındaki bir kızın(Mattie Ross) yol ve intikam macerası anlatılıyor filmde. US Marshall mensubu Cogburn’ü kiralayıp katil zanlısının peşine düşen kız, bu zorlu macerada kovboylara taş çıkartacak bir soğukkanlılığa ve zekaya sahip olarak giriştiği işin içinden çıkmaya çalışıyor.

 

Başrollerini 1996 doğumlu Hailee Steinfeld (Mattie), Jeff Bridges ve Matt Damon’ın paylaştığı bu western filminde diğer bir önemli oyuncu ise son zamanlarda iyiden iyiye kendini göstermeye başlayan Josh Brolin. Öncelikle bir noktaya değinmek gerekiyor;küçük kızımız Hailee, yapımcıların oyununa gelerek hiçbir afişte ve ortamda başrol oyuncusuymuş gibi tanıtılmıyor. Sanırım bu oyunun altında En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscar’ına gitmenin daha kolay olacağı gerçeği yatıyor ki bu müthiş performansıyla zaten adaylığı hakediyor Hailee Steinfeld. Coen’lerin yaptığı en iyi işlerden birisidir zaten oyuncu yönetimi ve oyuncu seçimleri. Her rol için biçilmiş kaftan oyuncuları bulmak konusunda Tarantino ile birlikte en başarılı tercihleri yapan arıza insanlardan onlar da. Hailee de müthiş oyunculuğu ile bu tezi daha da destekliyor. Bunun yanında Jeff Bridges da yine aynı şekilde başarılı oyununu ortaya koyuyor. Hatta Crazy Heart’tan daha başarılı bir oyunculuk performansını söylemek abartı kaçmayacaktır. Cogburn rolünde izlediğimiz oyuncu, ayyaş ve inatçı karakterini müthiş bir şekilde canlandırıyor. Matt Damon’ı ise bu haliyle görmek gerçekten oldukça şaşırtıcı. Bir western filminde Matt Damon’ın olduğunu düşünmek bile garip gelirken kendisi Texas Ranger’ı LaBoeuf rolünde çok başarılı bir performans ortaya koyuyor.

 

True Grit, kesinlikle izlenmesi gereken ve kesinlikle övgüyü hakeden bir film. Lakin bir nokta var ki atlanması imkansız: Coen Kardeşleri tanıyan birisine bu filmi izletseniz ve yönetmenin kim olduğunu ona söylemeseniz aklına gelecek belki de son isimdir Coen Kardeşler. Bu film onların belki de en düzgün filmi. Onların imzasının olduğu bölümler ise müthiş diyaloglardan ibaret. Ancak çok konuşan yani geveze karakterlerin genelde bol bol kullanıldığı Coen filmlerinden biri değil True Grit. Bu yönüyle bile ilgi çekici bir yapım. Coen Kardeşlerin yaptığı her işi çok seven ve onların absürdlüğünü bayılarak izleyen sinema izleyicileri bu filmde oldukça şaşıracaklardır. Onlara bir tavsiye: bu filmde absürd durumları fazla beklemeyin ve alışılagelmiş Coen filmlerinden biri olduğu sanrısına asla kapılmayın.