127 Saat

21.01.2011 10:29

Düşük bütçe ile oldukça kaliteli işler çıkartan İngiliz yönetmen Danny Boyle, özgeçmişindeki başarılara bir yenisini daha eklemeyi başardı. Trainspotting, A Life Less Ordinary, The Beach, 28 Days Later ve Sunshine gibi filmler ile hatırlanan ve son filmi Slumdog Millionaire ile 8 dalda 2009 Oscar’larını toplayan yönetmen, yeni filmi ile de dikkat çekici bir yaşam öyküsünü biz sinema severlere başarıyla sunuyor.

 

Aron Ralston’ın gerçek hikayesinin anlatıldığı film, başı ve sonu belli olsa da ortasının nasıl olduğu çok da bilinmeyen bir hikayeyi anlatıyor. 2003 yılında ABD’de doğa aşığı ve dağ tırmanıcısı Aron Ralston’ın bir kaza sonucu 127 saat boyunca mahsur kaldığı yarıkta başından geçenlerin aktarıldığı film, gerçek hikayenin içini başarıyla doldurarak bir dramın nasıl sıkmadan ve ince espriler ile anlatılabileceğini açık bir şekilde gösteriyor. 2003 yılındaki bu olayı ve haberi hatırlayanlar bilir; Aron, mahsur kaldığı yarıktan çıkabilmek için küçük bir çakı ile kolunun üstüne düşen kayadan kurtulmak amacıyla kolunu kesip hayata geri dönüyor. Filmde de bu olayı sürekli bekliyorsunuz ve bu gerçekleşiyor zaten. Ancak bu zaten bilinen bir olay olduğu için “spoiler” kapsamına girmiyor. Film de zaten bu kabullenilmiş duruma giden Aron’ın yaşadığı psikolojik değişimi ve pişmanlıkları gözümüzün önünden geçirerek başarılı bir drama doğru evriliyor.

 

Yine bir açılış sahnesi ile gönülleri fetheden Danny Boyle, Aron Ralston’ın tek başınalığı karşısında insan topluluklarının günümüz psikolojisini de başarılı bir şekilde tiye alıyor. James Franco’nun canlandırdığı Aron’ın yaşadığı psikolojik buhranı da popüler kültür irdelemesiyle izleyiciye aktaran yönetmen, bu kullanımları ile oldukça gergin olan filmin havasını da yumuşatarak daha seyirlik bir hale getirmeyi başarıyla kotarıyor. James Franco ise filmi tek başına sürükleyen oyuncu olarak gerçekten bugüne kadarki en başarılı performansını oynuyor. Bu öyle bir performans ki alaycı mizaca sahip bir birey iken bir anda hayatının son saniyelerini yaşadığını idrak eden bir ruh haline bürünmeyi başarıyor. Bir diğer başrol olarak geçen Kate Mara ise sadece 4-5 dakikalık bir performans ile başrol sıfatını alan ilk oyuncu olabilir.

 

Çekim açıları konusunda da müthiş işlere imza atan film, doğa ananın en büyük mucizelerinden olan kanyonları da sinemada kullanan filmlerden biri olarak tarihe geçiyor. Klostrofobik insanların izlemeden önce iki kez düşünmesine sebebiyet verecek dar alanlarda ve her an bir şeyler olacak korkusuyla geçilen yarıklarda kendinizi bir anda adrenalin yüklü patlamaya hazır bombalar olarak bulabilirsiniz. Ancak bu patlama iki türlü olacaktır, ya dar alanlar sebebiyle sıkıntı patlaması yaşayacaksınız ya da heyecan sebebiyle enerji patlaması yaşayacaksınız. Bir başka 2010 yılı Burried filmi ile arka arkaya kesinlikle izlenmemesi gereken bir film 127 Hours.

 

Müzikler açısından da oldukça başarılı olan 127 Saat, Danny Boyle’un Slumdog Millionaire’de birlikte çalıştığı A. R. Rahman imzası taşıyor. Aynı film ile Oscar da alan başarılı besteci bu filmde de yine kalitesini ortaya koyarak filmi bir adım daha ileriye taşıyor. Ayrıca filmde bir de Sigur Ros şarkısı var.

 

Kaderci bir film olan 127 Saat, sonu belli olan bir film olsa da işleniş tarzı açısından oldukça farklı bir yerde duruyor. 2007 yılında Danny Boyle, Aron Ralston’ın kapısı bu film projesi ile çaldığında red cevabını alan yönetmen, senaryoyu daha da değiştirerek ve Ralston ile ortak bir çalışma yapmaya ikna olarak film onayını alıyor. Böylece de bize müthiş bir hayatta kalma mücadelesi izletme şansını elde ediyor.