Geçtiğimiz sezon DOT tarafından sahnelenen bıçak sırtı bir oyundan uyarlama. 1960’lardan bu yana unutulan 90’larda yeniden keşfedilen “Inyer (your)-face” akımının temel örneklerinden biri olan oyunun doğmasına Oklahoma’da bir bombalama olayı sebep olmuş. 1995’te eski bir körfez savaşı gazisinin patlayıcı yüklü bir kamyonla, bir binaya yaptığı saldırı 168 kişinin ölmesine yol açmış. 11 Eylül öncesi en büyük terör saldırısının faili ise tesadüfen trafik suçu nedeniyle yakalanmış ve idam edilmiş. 11 Eylül saldırısından sonra Amerikalıların yabancılara bakış açıları ve üretilen komplo teorileri arasında bu olayın her şeyin tetikleyicisi olduğu da bulunmakta.
böek
“Böyle bir şeyin Amerikalılar tarafında yapılmış olması beni şoke etmişti. İçinde bulunduğumuz matrisin ne kadar dışına kaçabilirsiniz? Bu olayın üzerine paranoyayı daha fazla sorguladım, paranoyayla beslenen ilişkilerin birbirlerini nasıl etkilediğini ve kontrol dışı hale gelişlerini gördüm. B filmde olup bitenler, Agnes’ın ve Peter’ın paranoyalarına yetişebilmek için nasıl çırpındığının, kendisini olup bitene nasıl kaptırıp sürüklendiğinin öyküsüdür.” Diyor yazar filmle ilgili söyleşilerinden birinde.
In-yer-face akımının amacı ise seyirciyi boğazından tutup, oyunu mesajını alana dek sarsmak. Bu yolda yasaklı olan hiçbir şey yok. Şaşırtıcı bir çok öğe kullanılmakta ve oyuncular büyük bir fiziksel güç sarfetmekte.
10 yıl önce sahnelenen bir oyunu 2004’te keşfeden yönetmen William Friedkin ise izler izlemez filme çekmeyi kafasına koymuş.
Yönetmende oyunu izleyip sarsılanlardan… Birçok konuda muhalif olan yönetmen son yıllardaki büyük olayların insanlarda yarattığı travmanın her zaman ilgisini çektiğini belirtiyor. Oyun sırasında en çok etkilendiği şeyin karakterlerin içinde bulunduğu derin paranoya hikayede onu en çok çeken şey olmuş. Oyundaki şüphe, şiddet ve kara mizahın da sinematografik olduğunu belirtiyor yönetmen.
Karakterler konusunda ise daha hevesliymiş. İki karakteri de daha önce sinema görmediği tipte oldukları için çekici bulmuş. “Muhtemelen sokaktaki milyonlarca kişi aynı korkuları paylaşıyor, onun gibi dışavurmuyor belki ama temel nokta bu değil. Bu duygunun ne kadar çabuk yaygınlaştığı… Herkesin yaşadığı olaylar sebebiyle buna ne kadar hazır olduğu!”
Filmin başarılı olmasındaki etkenlerden biri yönetmenin oyunun ruhuna sadık kalarak büyük stüdyolar ve yıldız oyuncular uzak kalıp, oyunun ruhuna olan sadakati. Bu konudaki sadakatini Peter karakterini yıllardır tiyatroda oynayan karakteri oyuncu başrole alarak göstermiş.
Bunca girizgahtan sonra gelelim filme. Büyük mesafeden geniş açıyla bir motel odasına ağır ağır zoom yapıyor ve bize dar gelecek olan odaya giriyoruz. Sürekli sessiz telefonlar çalıyor. Peter’ın pek güvenilir olmayan görüntüsü bize bir şeyler tahmin etmemizde ve tüm tahminlerimizin boş çıkmasında yardımcı oluyor. Her şey gayet normal gidiyor. Aradan hemen önce ikilinin arası sevgiliye doğru kayıyor artık.
İkinci bölümde Peter’ı bir böcek ısırıyor. Ve tüm olay başlıyor. O küçücük otel odasında bizler de varız ve her sahnede bulunduğumuz yerde nefes almakta zorlanıyoruz.
Agnes’ın oğlunu bir markette kaybetmesi, eski kocasının hapiste olması odanın her yerine sinmiş yalnızlığı Peter’ın çıkagelmesiyle değişiyor. Yıllardır hiçbir şeye sahip değil. Birçok yerde onu korurken bunu vurguluyor.
Peter’sa, Agnes’ın aksine hakkında fazla bir şey bilmediğimiz bir karakter. Ne duysak inanmakta da zorlanıyoruz. Çoğunlukla inanmıyoruz da zaten.
Filmi besleyen ana unsurun çok temsili var ucu çok fazla açık. Peter’ın böcek bulmasının, cinsel birleşmelerinden hemen sonra olması ve daha sonra her şeyin aydınlanmasında yine aynı yere geri dönülmesi cinselliğe karşı yargıların önünün çok açık olduğunu gösteriyor.
Filmi adı ve her şeyin sebebi olan Böcek ise izlendiğimizin göstergesi olarak geçiyor fonda. Artık gelişen teknolojide izleme cihazlarının adının da böcek diye başlaması da bunun göstergelerinden biri.
Peter’ın bir savaş gazisi olması ise muhalif yaklaşımın bayrak konusunu oluşturuyor. Her fırsatta ABD askerlerinin operasyonlar sırasında yaşadıklarını, nasıl deneye tabi tutulduklarını nefes almadan anlatıyor ve hem bizi hem de Agnes’ı inandırıp peşinden sürüklüyor.
Özelikle bir dönemin seri polisiye filmlerinin oyuncusu Ashley Judd kariyerinin en iyi performanslarından birinde. Michael Shannon ise tiyatro oyunculuğu ile sinema oyunculuğu arasındaki farkları yeni öğrendiği biraz belli olsa da doğru seçim.
Özellikle hikayenin birçok patlama noktasında müthiş bir fiziki çaba sarfediyor. Bir parantezle yönetmene verelim sözü “İlk başlarda çok bocaladı ama sonraları kendi olmayı unutup Peter olmuştu. Her önerime aşırı tepki veriyor, öfkeleniyordu”
Tamamıyla tutarlı ve doğru seçimler. Aksayan hiçbir yanı olmayan çok özgün ve kolay kolay benzeri olmayacak bir film.
Birçok yerinde çok sertleşen bir korku filminin ötesine geçen böcek sinemalarda sizi sarsmayı bekliyor…