Ülkemizde Mahsun Kırmızıgül’ün çektiği filmler hala beğenilse mi beğenilmese mi diye tartışıladursun Özcan Deniz’in de yönetmenliğe adım atması garip bir furyanın habercisi mi acaba diye düşünmeden edilemiyor. Sadece ülkemizde değil Hollywood’da da bu aralar yeni yönetmenler çıkıyor(Kabul, her zaman yeni yönetmenler çıkıyor elbette ancak buradaki kasıt farklı dallardan direkt geçiş). Ancak en azından şarkıcılıktan direkt yönetmenliğe geçiş olmuyor. Son Hollywood örneklerinden ilk akla gelenler ise Ben Affleck, Natalie Portman, Angelina Jolie ve Drew Barrymore. Bu yazının konusu ise Drew Barrymore ve onun ilk uzun metraj yönetmenlik deneyim olan Whip It (Yani Kamçıla).
Texas, Bodeen’e yakın bir kasabada yaşayan Bliss’in kendini bulma öyküsü diyebiliriz Whip It’e. Birçok Hollywood klişesi mevcut filmde, birçok gereksiz karakter de mevcut komedi unsurunu arttırabilmek için ancak bu unsurların sebebi de filmin uyarlama yapısı. Bir kitap içerisinde bu karakterler eğreti durmasa bile film içerisinde biraz kalabalık yaratabiliyorlar bu da kitap uyarlaması işinin dezavantajlarından birisi elbette. Başrolde Kanadalı güzel Ellen Page var. Genç oyuncu, rollere güzel bir şekilde adapta olabilmesi sebebiyle geleceği parlak gençlerden birisi. Birçok sinemaseverin X-Men serisinden tanıdığı ancak ondan önce Hard Candy gibi bir başarısı olan oyuncu, hiçbir filmde sırıtmadan yönetmenlerin ona güvenmekte ne kadar haklı olduklarını kanıtlıyor. Özellikle Hard Candy’deki performansı ve Juno’nun başarısı geleceğinin ne kadar parlak olacağının habercisiydi. Whip It ise onun oynadığı son film. Birçok kişinin o oynuyor diye izlediği filmlerden.
Anne baskısı altında ezilirken babasının uzaklığı sebebiyle yalnızlık yaşayan genç kızın annesinin isteklerine başkaldırı olarak roller’a başlamasının anlatıldığı film, kimi zaman bir “teenage” filmi edasında, kimi zaman ise bir aile dramına dönüşüyor. Ancak çoğu zaman o komedi hissini verebiliyor. Özellikle filmin başındaki sahneler Thora Birch ve Scarlett Johansson’un ergenlik filmi olan Ghost World’e o kadar çok benziyor ki acaba bir devam filmi mi izleyeceğimi merak etmeye başlamışken olaya patenin girmesi ile aykırı gençlik fikri kendini adamışlığa dönüşerek merakımı gidermeyi başardı. Bu raddeden sonra işin içine bir spor filmleri klişeleri el kitabı da dahil olarak kazanmadan da mutlu mesut yaşayan takımdaşların bir kez kazanmayı tattıktan sonraki azimleri girdi. Drew Barrymore da burada devreye giriyor zaten. Takım içindeki arıza karakterlerden birini oynuyor ve filmdeki komedi piramidinin tepesine oturuyor yaptıkları ile. Tabii fazla zorlama bir karakter sebebiyle aşırı sırıtmayı da ihmal etmiyor film içerisinde. Drew Barrymore ve Ellen Page dışında filmde görünen diğer yüzler ise Jimmy Fallon, Juliette Lewis, Marcia Gay Harden var.
Drew Barrymore, oynadığı onlarca filminden aldığı deneyimleri bir yönetmen olarak paylaşmaya karar vermesi ilk bakışta herkesin burun kıvıracağı bir durum gibi durabilir. Filmi de bu beklentiyle izlerken, beklentilerin aksine vasat üstü bir film ortaya çıkması izleyenleri mutlu edebiliyor. Bu düşünceyle filme başlayın, bol klişeye sahip vasat üstü bir film izleyin. Ancak Ellen Page var diye de fazla bir şey beklemeyin zira oyuncu ne kadar iyi olursa olsun konunun içerisinde kendini gösterebileceği alan konunun iyiliğine bağlıdır.