Tarihler 2005\'i gösterdiğinde Gürcü asıllı Géla Babluani, çektiği film ile bu kadar büyük fırtına koparacağını bilmiyordu. Genç yönetmen ilk uzun metraj filminde dikkatleri üstüne çekiyor ve Sundance\'te 2006 yılında jüri özel ödülünü kazanıyordu. Filmi siyah beyazdı 93 dakika ile çok da uzun bir film sayılmazdı. Ama Géla öyle bir senaryo yazmıştı ki herkes hayranlıkla izliyor, oldukça etkileniyor ve dilinden düşürmüyordu. Bu filmin adı 13 Tzameti idi.
Tarihler 2010 yılını gösterdiğinde aynı yönetmen, aynı senaryosuyla birlikte bir Hollywood filmi yapıyordu. Sebebi ise amerikalıların ilk filmi izlemeyecek olmalarından başka bir şey değildi. Eğer bir Hollywood versiyonu çekilirse filmin ve ünlü oyuncular ile pazarlanırsa film tutardı. Ayrıca konu sıkıntısı çeken bir sinemanın yönetmene, senaryoya ve filme balıklama atlamasından daha da doğal bir şey olamazdı. Yaptılar, oldu. Daha da yapmaya devam edecekler: Bkz.(Milenyum Üçlemesi)
Control filminde Joy Division\'ın efsanevi solisti Ian Curtis\'i canlandıran ingiliz oyuncu Sam Riley bu filmde acıların çocuğu Vince rolünde. Babası kaza sebebiyle hastanelik, ailesi ona bakmak için evi satacak kadar perişan, Vince ise geçici işler ile para kazanmaya çalışan bir yitik. Hayalini kurduğu \"Şu kadar param olsa aileme bakarım\" rüyası ise hiç gerçekleşmeyecek gibi. Belki de bunun için bir adım atması gerekir? Nitekim şans Vince\'in ayağına geliyor ama bu öyle bir şans ki ya fakir ölecek ya zengin olacak ya da zengin ölecek. Tek günlük bir iş. Bir kodaman bahis turnuvası bu. Daha fazla detaya girmemek gerek zira konu için merak birinci derece önem teşkil ediyor. Lakin Géla\'nın ilk filmi 13 Tzameti\'yi izleyenler için merak çok da etkin bir unsur değil. Konu birebir aynı çünkü. Sadece biraz renklendirilmiş, ünlü oyuncularla bezenmiş ve fazladan bir karakter eklenmiş. Mickey Rourke, Jason Statham, 50 Cent, David Zayas, Alexander Skarsgard, Michael Shannon gibi oyuncular kadroda. Film ise başlı başına bir gerilim şaheseri.
O kadar durağan yapıda bir film ki 13, tepki veremiyorsunuz ancak olaylar patlak verdiği anda tepkisizliğe göz kapaklarınız da dahil oluyor ve ne olup bitiyor onu anlayana kadar dehşet içinde kalıyorsunuz. İnsan eğlencesinin ne kadar vahim sonuçlara ulaşabileceğini gözlemlerken bir yandan da karakterlerin psikolojik olarak ne durumda olduklarına kafa yoruyorsunuz. Filmdeki o ampül hiç yanmasın istiyorsunuz.
13, aynı yönetmenin 2005 yılı filminin aynısı bir Hollywood yapımı. Bu tür yeniden yapımlar oldukça zordur, zira başarılı bir filmi tekrardan çekip aynı başarıyı beklemek çok da mümkün bir şey değil. Aynı yönetmen elinden çıkmış bile olsa durum böyle. Tüm bunlara rağmen 13 güzel bir film. Ancak tavsiyem fransız versiyonunu izlemeniz, zira film de hayat ve ölüm gibi. Siyah ve beyaz.