Tamamen oyunculuklar üzerine kurulu filmler çok enderdir. Bazı filmlerde oyunculuk değil de sahneler filmi ön plana çıkartırken, bazı oyuncular da sahnelerde ortaya çıkarak filmleri bambaşka boyutlara getirebilirler. Sürekli diyaloglar üzerine kurulu filmlerin yüzde 90\'ı sıkıcıdır ancak bazı filmler vardır ki diyaloglar üzerine kurularak ve kadrodaki mükemmel oyuncuları da hesaba katarak mükemmel seviyeye ulaşabilirler. \"Network\" böyle bir filmdi örneğin. Bir diğer örneği ise 1992 yapımı \"Glenngarry Glen Ross\" isimli film. Türkçeye \"Amerikalılar\" gibi müthiş bir dokundurma ile çevrilmiş filmin bir diğer Türkçe kullanımı ise \"Emlakçılar\".
Başarılı senaryo ve oyun yazarı David Mamet\'in 1984 yılında yazdığı bir oyundan uyarlamadır film. Oyun, drama dalında Pulitzer ödülünü de yazarına kazandırmıştır. Ancak bununla da yetinilmemiş oyunun bir de filme uyarlaması yapılmıştır. Kadroda ise tüm ağır toplar vardır: Al Pacino, Jack Lemmon, Alec Baldwin, Ed Harris, Kevin Spacey ve Alan Arkin. Bu sayılan isimlerin hepsinin erkek olmasının verdiği testosteron filme küfür olarak yansımıştır. Filmde dişi bir sinek bile yok! Bunun da bir sebebi var: Pazarlamak erkek işidir. Erkeklerin pazarladığı, erkeklerin bol küfür ile konuştuğu ve toplumsal ahlakın yerlebir olduğu kapitalizm çarklarını açık eden bu garip isimli filme hoşgeldiniz. Ceketinizi çıkartmayın, zira dışarıda şiddetli yağmur var.
Film, Ed Harris ve Jack Lemmon\'ın iki bitişik telefon kulübesinde, müşterilerini ararkenki halleri ile başlar. Kapkaranlıktır, gecedir, ikisi de sırılsıklamdır ama tek dertleri müşterilerden randevu koparabilmektir. Sattıkları ise emlaktır. Emlak yatırımı yapmak isteyen saf ailelerin bıraktıkları telefon numaralarını arayarak ve onlara emlak satarak yaşamlarını kazanmak istemektedirler. Satıcı, satış için her şeyi yapabilir, söyleyebilir. Önemli olan müşterinin kanına girmek ve o imzayı alabilmektir. Kapitalist toplumun yozluğunun en büyük göstergelerinden birisi de budur. Ne satıcı suçludur ne de alıcı ancak her ikisi de mecburi düzene ayak uydurduklarından baştan kaybetmişlerdir. Telefon konuşmalarının ardından ofise çıkarlar, orada kendilerini Alan Arkin, Alec Baldwin ve Kevin Spacey beklemektedir. Çalıştıkları şirket bir ödül koymuştur. En yüksek satış rakamına ulaşan sıfır kilometre bir Cadillac\'ı alacaktır. İkinci sıradaki bir bıçak takımı alacaktır. Üçüncüye ise şirkette yer yoktur. Teşvik konuşmacısı ise ofisteki çalışanlardan çok daha başarılı ve zengin bir satıcı olan Alec Baldwin\'dir. Öyle bir konuşma yapar ki ve yarışmayı satıcılara öyle bir pazarlar ki herkes pantolonunu sadece yağmurun ıslatmadığını bilir. Film tarihinin en başarılı monologlarından birisinin de bu sahnede olduğunu farketmek ise izleyiciye zevk verir. Bir de Al Pacino gerçeği var filmde. Bir diğer epik monolog ise onun müşteriye çektiği nutuktadır. Toplumsal ahlakı hiçe sayan bireylerin ve sadece kazananın haklılığının ön plana çıkartıldığı bir sistem yargılamasını bir emlak satışı için kullanmak, ancak böyle büyük bir oyuncuya yakışırdı elbette. Buram buram testosteron kokan ve gün ışığını çok az bir süre gösteren bir filmin bu kadar efsane olmasının sebebi 3 şeydendir sadece: Oyuncular, diyaloglar ve monologlar.
Yönetmen James Foley\'in üzerimize asit yağmuru gibi dökülen filmini, acı çekmeye rağmen tekrar tekrar izleme isteği, bağımlılıktan başka bir şey değil. Küfür etmenin kötülüğüne rağmen tekrar küfür etme alışkanlığı, sigaranın kötülüğüne rağmen sigara içme alışkanlığı, insanları kandırarak para kazanmanın kötülüğüne rağmen tekrar tekrar para kazanma isteği. Hepsi bir çarkın döngüsünden ibaret. Ancak kendisini durdurabilen var mı? Glenngarry Glen Ross, tam anlamıyla hayal satan bir film. Bizler ise o filmi tekrar tekrar izleyerek \"hayaldeki gerçekçiliğin acımasızlığına rağmen\" uslanmayan çocuklar.