Her sabah saat 6\'da kalkıp, duş alıp, kahvaltısını yaptıktan sonra antreman yapan ve kendisini sürekli fit tutan yaşlı Frank Moses, bir gün evindeki değişikliği fark eder. Usulca mutfağa yönelen Frank, yaklaşık 30 saniye içerisinde kendisini öldürmeye gelen 5 ajanı katletmiştir. Frank Moses eski bir CIA ajanıdır. Hatta ülkeleri deviren cinsten bir ajandır. Ancak artık emeklidir. Hayatının kadınını aramakta ve normal bir yaşam sürmeye çalışmaktadır. Tabii, geçmişi kendisini rahat bırakırsa.
Bir DC Comics çizgi roman uyarlaması olan Red, kadrosundaki ünlü oyuncular ile başarılı bir aksiyon filmi. Frank Moses rolünde dudak büklümü ile gülerek dünyaya kendisini hasta eden Bruce Willis var. Willis dışında ise John Malkovich, Morgan Freeman, Mary-Louise Parker, Karl Urban, Brian Cox ve hala çekici olabilen Hellen Mirren yan rollerde Red\'deler. Böyle bir yaşlı kadrosunun nasıl bir aksiyon filmi içerisinde biraraya gelebileceği sorusu akıllara takılabilir. Ancak Red, emekli ajanların genç dimağlara karşı olduğu bir film. Zaten Red\'in açılımı da tam olarak o: \"Retired Extremely Dangerous\".
Bruce Willis her zamanki gibi bir karakterle karşımızda. Esprili ama katı, soğukkanlı ama duygusal, komik ama ciddi. Dudak bükmesinden güldüğünü anlayabilirken bu gülüşünü birkaç adam öldürdükten sonra yapıyor oluşu Die Hard günlerine ve hatta daha da eskiye dayanıyor. Ancak hala tutuyorsa demekki bu başarıdır. Gerçi bu sefer ne New York\'u, ne Amerika\'yı ne de dünyayı kurtarmaya çalışıyor. Sadece kendisini ve sevdiği kadını kurtarmaya çalışıyor. Bunun için de en güvendiği insanlara, eski dostlarına gidiyor.
Mary-Louise Parker, Sarah Ross karakteri ile Red\'de. Frank Moses\'ın hayatının aşkı olabilir mi? Belki. Ancak gerçek hayatta tanışma hikayeleri, telefonda başlayan ilişkileri kadar güzel olmuyor. Telefon konuşmalarının dinlenmesi sebebiyle Frank, tek değer verdiği insanı yani hiç tanışmadığı Sarah\'yı kendi rızası olmadan da olsa korumak zorunda. Peki bu durumdan bir Bonnie & Clyde çıkabilir mi? Bruce Willis\'ten bahsediyoruz. Bonnie\'yi Clyde\'ın elinden alabilecek tek adam.
John Malkovich. Hakkında bir şey söylemeye gerek yok. Çünkü kendisi her zaman filmlerde göründüğü anda yüzleri gülümseten bir oyuncu. Bu onun komik olduğu anlamına gelmiyor elbette. Ancak Malkovich\'in sahnede görünmesi insanları yine de büyülüyor. Bu filmde de emekli çetenin deli ve paranoyak üyesi rolünde. Özellikle onun filme dahil oluş sahnesi ve ardından peluş oyuncağıyla dolaştığı sahneler o kadar absürd ki, zaten grotesk karakterlerle bezeli filmde apayrı bir eğlence unsuru. Bir diğer eğlence de Hellen Mirren. Bu yaşına rağmen filmde giydiği elbise içerisinde süzülürken kendisini bir anda saykoya bağlamış halde görmek gerçekten çok farklı bir deneyimdi. Son dönemde popüleritesi gittikçe yükselen Karl Urban, bir çoğunuz için Eomer\'dir (Yüzüklerin Efendisi\'nden). Belki ona Türk televizyonlarının sevilen dizilerinden olan Zeyna\'da hatırlayanlar da çıkar. Bu filmde de Bourne Supremacy günlerinden kalma meziyetlerden sergileyen Karl Urban, yaşı çok genç olmasa bile yakın gelecekte çok daha büyük rollerde karşımıza çıkmaya başlayacak gibi duruyor. Ancak biz onu hep Eomer olarak hatırlayacak ve Star Trek serisinden Dr. Leonard McCoy (Bones) olarak göreceğiz.
Red, absürd karakterleri, eğlenceli yapısı ve bitmeyen kurşunlarıyla eğlenceli bir Hollywood aksiyon filmi. Evet belki konuyu yine çizgi romandan almışlar ancak karakterler, oyuncularla o kadar örtüşüyor ki direkt film olarak yazılsaymış senaryo ancak bu kadar başarılı olabilirmiş.