Daha önceden yine \"Film Kritikleri\" bölümünde yazılmış olan, yazar Stieg Larsson\'un milenyum üçlemesinden sinemaya uyarlanan Ejderha Dövmeli Kız\'ın devamı olarak çekilen Ateşle Oynayan Kız; Filmekimi 2010 etkinliğinde İstanbul\'da gösterime girecek.
Oyuncu kadrosu aynen korunan ve yanına yeni karakterler eklenen bu ikinci filmde, bir önemli değişiklik daha var: İlk filmi yöneten Danimarkalı yönetmen Niels Arden Oplev ve kitabı senaryoya uyarlayan Nikolaj Arcel ile Rasmus Heisterberg, ikinci filmde görev almayan isimlerin başında geliyorlar. Ateşle Oynayan Kız\'ın yönetmenliğini ise bu kez İsveçli yönetmen Daniel Alfredson yaparken kitabın sinema uyarlaması senaryosunu ise Jonas Frykberg gerçekleştirmiş. Bu önemli değişikliğin hem olumlu hem de olumsuz birçok yönü bulunmakta. Öncelikli olarak olumlu yönlerine bakmak gerekiyor.
Ejderha Dövmeli Kız, İsveçin Hollywood Filmi başlığı ile burada yer bulmuştu. Oldukça sürükleyici bir aksiyon ve ara ara dozu artan bir gerilimi mevcuttu çünkü filmin. Özellikle sahnelerin ve oyuncuların başarısı ile heyecanın dozu hiç düşmemekteydi. Ancak ne var ki ilk film sadece bir polisiye gerilim filmi olarak kalmakta, karakter analizi ve olayların detayları çokça gözardı edilmekteydi. Bu yönden de tipik bir Hollywood filmi karşımıza çıkmaktaydı. Ateşle Oynayan Kız\'da ise karakter analizleri had safhada. Cevaplanmayan çok az soru kalıyor ve karakterleri direkt anlayabilmek adına çözümlemeler başarıyla sahnelere aktarılıyor. Ancak bu kadar detaya girmenin de yan etkileri oldukça fazla. Bu kadar detaya girmişken ortaya çıkan sorunlar tamamen gözardı edilmiş durumda. Örneğin senaryo hataları, mantık hataları ve devamlılık hataları oldukça fazla bu filmde. Ne var ki bunlar her filmde oluyor diyip geçildiği zaman da sorunlar bitmiyor. Örneğin efekt kullanımı oldukça kötü, sahne çekimleri oldukça başarısız ve kadroya yeni dahil olmuş oyuncuların performansları filmi çok aşağılara çekiyor.
İlk filmlerin sürükleyiciliğinin ikinci filmlerde devam edememesi sorunsalı bu İsveç filminde de kendini gösteriyor. İlk filmin o aksiyonunun yerine daha fazla bilgiyi 2 saate sıkıştırmak isteyen film ekibi bu sebeple aksiyon sahnelerini es geçerek anlatıma yönelmişler. Bu sayede de iki arada bir derede kalmış bir polisiye gerilim filmi çıkmış ortaya. Aksiyon sahneleri alabildiğine kalitesiz iken bilgi verilen sahneler de bilgi çokluğu sebebiyle çok hızlı geçilmiş durumda. Tüm bu sorunlar filmin sürükleyiciliğini zedelerken, kitap serisinin aksiyon ruhuna aykırı bir sinema yansıması ortaya çıkmış. Sonuç olarak ise ortaya sürükleyiciliği ve heyacanı az, bilgisi ve karakter tahlili bol, aile ve cinsel ilişkileri işlemeye çalışan orta karar bir avrupa filmi ortaya çıkmış.
Yönetmen Daniel Alfredson, devam filmi görevini devralarak ve filmi başka bir boyuta sokarak ateşle oynamıştır. Ortaya çıkan yemek ise baharatı bol, ana malzemeleri eksik bir yemekten ibaret. Beğenen elbette çıkacaktır filmi ancak ilk filmin yarattığı etkiyi bu devam filminden beklemek fazla iyimserlik olacaktır.